📻 Ona Koşmak

272 53 27
                                    

Kim Jongin, elindeki havluya bakarak iç çekiyor, koridorun iki ucunu da sürekli kontrol ediyordu. Bunca zaman uzak etrafında olan ve bir şekilde sıkça karşısına çıkan genç, biraz toza bile maruz kalsa hapşırık silsilesine yakalanan şu tuhaf genç iki gündür görünürde yoktu. Üstelik ilk defa tutarlı ve özveri sahibi olmak için bu kadar çabalamış ve annesine ısrarla yıkatıp tertemiz, kar beyaz, mis kokulu kıvamlara getirttiği havlu, iki gündür kendisi ile birlikte çantasında okula gide gele perişan değilse de bir tuhaf olmuştu. Sürekli katlasa da dağınık duruyordu, çantasında unuttuğu ve artık yeşili solmuş elma gibi kokuyordu.

"Bir daha mı yıkatsaydım?"  havluya bakarak bir kez daha iç çekti, açtı tekrar katladı. Daha düzenli bir görüntü vermek istediği havlunun kenarında bir leke farketmişti ki tuhaf genç koridorun ucundan göründü.

"Hay aksi! Bu leke de nereden bulaşmış buna!"

Genç ile bakışları buluşunca havluyu ardına sakladı. Lekeli kısmın içte kalması için bir kez daha katladı.

"Günaydın!" gülümseyerek söylediğinde solgun bir gülüşle karşılık buldu.

"Selam.."  ağırlayarak durmuştu. Omzundan düşen çantasının kolunu yeniden omzuna astı, elini beline yasladı. Yüzü epey solgun görünüyordu. Gözlerinin altında koyu haleler vardı. Ama bu onda kötü durmanın aksine sürme çekilmiş gibi bir güzellik katmıştı ve gözlerinin karasını iyice ortaya çıkarmıştı. Saçları da dağınık duruyordu. Bu manzarayı biraz daha uzun seyredebilmeyi istedi bir an.

"İyi misin?"  Jongin endişe ile ona doğru bir iki adım atıp önünde durdu. Elini solgun tene alnından yasladı.

"Biraz ateşin var. Çok solgun görünüyorsun." 

"Havlumu getirmişsin.."  KyungSoo gözleri havlusunda dolanırken söylediğinde Jongin onu hızla ardına sakladı.

"Bu benimki! Seninkini henüz getirmedim!"

Bir süre şaşkınlıkla birbirlerinde bakındılar. Jongin ağır yutkundu. 
KyungSoo soğuk ve alçaktan bir kahkaha saldı.

"Saçmalık! Versene şunu! Göstereyim sana yalan söylediğini.."

Jongin, geriye sendeledi.

"Ne yalanıymış! Havlu havluya benzer!"

"Ver de göstereyim sana! Neden yalanında ısrar ediyorsun ki!?" der demez KyungSoo öne atıldı, kolunu Jongin'in beline iki yanından sararak gerisindeki havluyu yakaladı.

Jongin, yüzünde bilmiş bir gülüş beliren gencin, göğsüne yaslanışındaki sıcaklığında ağırlaşan kalbi ve bir anda havası çekilen koridorun, ciğerlerini nefessiz bırakışıyla öylece kalmıştı.

"Benimkinde ceviz lekesi var, bu havluda da aynı yerde ceviz lekesi var. Neden senin olduğunu iddia ediyorsun ki?!"

KyungSoo havluyu alarak geri çekildiğinde, Jongin birden hızlanan kalbinin atışlarını kulaklarında dahi duyuyordu.

"Huyum değildir ama yolumun üzerinde bir ceviz ağacı var, biraz aşırmışlığım oldu. Öyle bakma, göz hakkımı aldım sadece. Zaten yere dökülmüşlerdi. Çöpçüler süpürecekti ben yedim. İnsanlığa faydalı olmuş oldu. Yahu niye öyle bakıyorsun? Alt tarafı birkaç cevizdi. Havluya da oradan bulaştı. Bak, zil çaldı. Dersliğine dön istersen."

Jongin, söylenerek kendi sınıfına geçen gence sadece bir baş sallayışla yanıt verdi.

"Ceviz lekesi de ne?!" mırıldanırken elini göğsüne yasladı, "sabah fazla mı zorladım acaba kendimi? Koçu dinleyip üç yüz metre arttırmalıydım, altı yüz yaparsan kalp yetmezliği çekersin işte böyle Kim Jongin!"

Ona Koşmak, Onu YazmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin