İkinci Bölüm

1.2K 67 69
                                    

Snape, Grimmauld 12 Numara, 1:17 am.

"Hogwarts düştü." diye fısıldadı, kırık sesiyle.

"Bana bilmediğim bir şey söyle Potter." dedim soğuk bir sesle. Hogwarts'ın düştüğünü bilmeme rağmen, bunu sesli bir şekilde dile getirmek gerçekten tüyler ürperticiydi.

Peki bundan sonra ne yapacağım? Kimliğim ortaya çıktı; Lord'un beni çağırması an meselesi. Peki bu ne şimdi? Aptal Potter'ın sorumsuz hareketleri yüzünden, ben bütün sorumluluğu üstleniyorum. O daha bir çocuk; tutarsız, kendisini kontrol edemiyor. Klasik bir Gryffindor'lu. Gryffindor; cesur olduğuyla gurur duyan fakat saldırmayı bile beceremeyen bir topluluk.

"Bundan sonra ne yapacaksınız? Kimliğiniz ortaya çıktı-"

"Arkanı kollayacağım Potter; çocukların korunması gerekir."

"Ben çocuk değilim." dedi dişlerinin arasından. Yeşil gözleri öfke ve yorgunlukla parlıyordu.

"Elbette çocuksun. Tutarsızsın, dikkatsizsin, öfkenin seni ele geçirmesine izin veriyorsun." Sesimdeki yoğun alay kolayca fark edilebiliyordu.

"En azından sevdiğim için koruduğum birileri var. Sevgisiz bir beden boştur profesör, ruhsuzdur."

"Engin bilgilerinle beni aydınlattığın için sana minnettarım Potter, minicik beynini senin için daha faydalı olacak şeylerde kullanırsan o müthiş zekandan tasarruf etmiş olursun."

Oturduğum sandalyeden kalkarak kapıya yöneldim. Bana öfkeyle baktığını hissedebiliyordum. Kapıdan çıkmak üzereyken dönerek ona baktım. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu.

"Ve bu arada Potter, nefret tek başına bir bedeni doldurmaya yeter."

Kapıyı kapatarak odadan çıktım.

O sevimsiz veletle ne kadar aynı evin içinde kalabileceğimi bilmiyorum; fakat bildiğim bir şey varsa, o da Potter'ın tek başına kendisini asla koruyamayacağı. Ah ne kadar dramatik. Onun için bir sürü kişi fedakarlık yapıyor, sürekli bir bebek avuturcasına onu teselli ediyorlar.

Merdivenlerden inerek karşımdaki odaya girdiğimde Minerva'yla göz göze geldim.

"Severus, ben de seni bekliyordum. Biraz konuşmamızın bir sakıncası var mı?"

Sanki var desem, konuşmayacaktı. "Hayır, nerede konuşacağız?"

"Gel benimle, üst kata çıkalım."

Başımı sallayarak, Minerva'yı takip etmeye başladım. Üst kata çıkıp koridorun sonundaki odaya geldiğimizde, kapıyı açarak içeriye girdik.

"Konumuz Karanlık Lord mu?" diye tahminde bulundum. Şu anda en önemli sorunlarımızdan birisi oydu ve kolumun üzerindeki işaretin kısa zamanda yanacağını biliyordum.

"Evet, konumuz Karanlık Lord sayılır."

İsmini söyleyince huzursuzca kıpırdandım. "İşaretin yanması an meselesi. Bunu biliyorsun, beni sağ bırakmayacak."

"Kaçacaksın Severus. Harry'nin sana ihtiyacı var."

"Artık ihtiyacı yok, Minerva! Ondan nefret ediyorum, o da bende ediyor. Ona yardım edemem artık, bitti. Kimliğim ortaya çıktı ve her şey bitti."

"Onu bu savaşta tek mi bırakacaksın? Lily ve James, oğullarını tek başına bıraktığını bilselerdi, eminim çok üzülürlerdi."

Kanımın donduğunu hissettim.

Bıçağı en hassas yere saplamıştı; durdum, içimde bir şeyler kıpırdandı, tuhaf bir şekilde, ruhum çekiliyormuş gibi öylece yerimde kaldım.

Not the Same Without YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin