Voldemort, Hogwarts, 17:51 pm.
"Yasak Orman'a yaklaştılar, Lord'um." dedi Bellatrix, yanıma doğru gelerek. "Fenrir kendilerini tutmakta zorlandıklarını söylüyor."
"Tutmak zorundalar," dedim, sakince. "Onların, Hogwarts'a girmelerini sağlamalıyız."
"Bunun o kadar da çabuk olacağını sanmıyorum, Lord'um." dedi Bellatrix. "Orada gizleniyor gibiler."
"Ya da gizlendiklerini sanıyorlar sadece." dedim ve gülümsedim. "Yakında buraya da geleceklerdir. Şimdi, git!"
"Peki Lord'um," dedi Bellatrix ve başka hiçbir şey demeksizin odadan çıktı. Bir zamanlar burada öğretmen olabilmek için Dumbledore'a yalvardığım oda, şimdi benimdi.
"İhtiyar," diye seslendim, kapının hemen üzerindeki portreye, dişlerimi sıkarak.
"Sen hala burada mısın?" diye sordu Dumbledore, portresinden, pişkin pişkin. "Demek ki Harry hala buraya gelmemiş."
"Velet geldiği zaman ölecek, biliyorsun!" diye bağırdım, yerimden kalkarak. "Harry Potter bu gece ölecek!"
"Çocukluğundan beri güzel güzel hayallerin var, Tom." dedi Dumbledore, sakince. "Hiç birini gerçekleştirememiş olman ne kadar da üzücü."
"Yanılıyorsun, ihtiyar," dedim, gülümseyerek. "görüyorsun ya, ben ölümsüzüm!"
"Ah, evet," dedi Dumbledore, gözlüklerinin üzerinden bakıp beni incelerken. "Bedenin yürüyor gibi. Peki ya içinde bir ruh var mı, Tom?"
"Ah, yine o sevgi konusuna mı geleceğiz," dedim. "Sen ve o aptal sevgi saplantın. Bak sevgili Albus, portre'nin içindeki sensin."
"Ne kadar da acayip, değil mi, Tom?" dedi Dumbledore, sakince. Ardından hafifçe gülümsedi. "Buradan bakınca da portre'nin içinde sen varmışsın gibi duruyor. Çerçevenin hangi tarafında olduğun o kadar önemsiz ki-"
"Avada Kedavra!"
"Ah, yapma ama," dedi Dumbledore, portesinin içinden. Hiç istifini bozmamışa benziyordu. Hatta gülümsemesi daha da büyümüştü. "Ölüleri öldüremeyeceğini bilmiyorsun herhalde, Tom."
"Her şeyi çok bildiğini sanıyorsun, değil mi?"
"Bak, şimdi hangimiz ölümsüzüz?" diye sordu Dumbledore. "Ölümden korktuğun için yıllardır küçük bir çocuğu öldürmeye çalışıyorsun. Ama bak Tom, sen gittikten sonra da ben burada olacağım."
"Önce o velet," dedim dişlerimin arasından. "Önce, Potter denen velet ölecek ve ardından bu odayı yok edeceğim."
"Bu, beni öldürmeni sağlayacak mı, Tom?" dedi Dumbledore. "Bu, benim ölümsüzlüğümü elimden alacak mı?"
Harry, Yasak Orman, 18:00 pm.
"Her şey yolunda, değil mi?" dedi Snape, yanıma geldiğinde. Artık bana bakmaktan çekinmiyordu. Hayır, hatta bugüne kadar baktıklarından bile daha sıcak bakıyordu, gözlerimin içine.
"Evet," dedim, ona doğru bir adım atarken. Etrafımızda kimsenin olmadığını bilmek beni daha da rahatlatıyordu. "Neden diğerlerinden ayrıyız?"
"Çünkü," dedi Snape, benden kaçmazken. "böylesinin daha iyi olacağını düşündüm."
"Evet," dedim, onun tam dibindeyken. "Böylesi çok daha iyi."
Aramızdaki o kısa mesafeyi de kapatmak için onun dudaklarına doğru eğildiğimde kendini bir anda geri çekti. "Yalnız değiliz."
"Yapma ama," dedim, ona sarılarak. "Beni sevdiğini biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not the Same Without You
FanficHarry, Bellatrix'in büyüsüne maruz kaldıktan sonra, büyünün etkilerini geçirmek için, kimliği açığa çıkmış olan Severus Snape'e ihtiyaç duyulur. Bu sırada Büyü ve Muggle Dünyası hızlı bir şekilde Voldemort'un egemenliğine girmektedir. Sağ-Kalan-Çocu...