~2~

2.1K 88 50
                                    

2016

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissediyorum. Hayatımda ilk defa bu kadar heyecanlıyım. Yıllar öncesi sahneye çıkıp şarkı söylemiştim onu saymazsak tabii bu ilk. Şimdi siz kim bilir neler düşünüyorsunuz. Tabii ki ilk iş günüm bugün, bir erkekle ilk buluşmam değil. Hiç oldu mu diye soracak olursanız: Hayır olmadı.
Olur mu onu bile bilmiyorum.

Aslında ilk iş günüme heyecanlanmıyorum. Heyecanlandığım nokta çocuklar. 24 çocuğun öğretmeni olacağım. Daha doğrusu anası. Karnı tok mu, sıkı giyindi mi, tehlikeli eşyalarla oynuyor mu, makasla diğer çocuğun saçını kesmeye çalışıyor mu? Sanırım tek derdim bu olacak bundan sonra. Ah bir de YİNE geç kaldım mı? Ben neden hiçbir zaman dakik olamıyorum? Evet, her zamanki gibi koştura koştura ana okuluna yetişmeye çalışıyorum. Arabam yok. Biletim yok. Henüz yok. Maaşımı alır almaz kendime bir külüstür araba almaya karar verdim bu sabah. Kilo almak istesem alamayacağım her sabah istemeyerek yaptığım koşularım yüzünden.

Ana okula giriyorum. Anneler çocuklarını bırakıp yanımdan geçiyor. Etrafımdaki ailelere, çocuklara bakarak yukarı çıkıyorum. Sol koridorda bir grup var, sağ taraftaki gruba giriyorum.

Kızıl kısa saçlı kadın yanıma geliyor. Kendimi tanıtıyorum: "Merhaba, ben yeni öğret..."
"Ah evet, bugün ilk günün değil mi?" diyor sözümü keserek. Başımı olumlu anlamda sallıyorum. "Ben Kristin," diyor gülümseyerek. "Masal," diye tanıtmamı tamamlıyorum. İsmimi ilk defa duyduğunu ve anlamının olup olmadığını soruyor. Masalın anlamını açıklıyorum almanca. "Ne kadar güzel bir ismin varmış. Çocuklar çok severler masal dinlemeyi," diyor. "Ben de çocukken çok severdim." Aslında hâlâ seviyorum.

"Çocukların listesini verdiler mi sana?"
"Evet," diyorum. "Sanırım 12 çocuktu."
"Aynen, diğer 12 çocuk da benim. Grubumuzda 24 çocuk var. Diğer iki gruplarda da 24 çocuk var. Konseptimizden haberin var mı?"
"Evet. Sanırım konseptimiz açık. Yani aşağıdaki çocuklar yukarı gelebilir, bizim çocuklar da aşağıya gidebilir vs."
"Evet. Yalnız bilmediğin bir durum var. Müdürümüz değişti. Yeni bir müdür geldi. Bir haftadır burada."
"Yeni müdür sarışın bir kadın mı?" diye soruyorum, belki tanıştığım kadın yeni müdürdür diye. "Hayır o müdür yardımcısı. Müdür sanırım arap. Henüz sormaya fırsatım olmadı ama isminden dolayı düşündüm... Seyyid Khatib ismi."

"Kristin! Berke altına yaptı!" diye sarışın bir kiz geliyor yanımıza. Kristin içeriye girip çocuğun kolundan tutup banyoya götürüyor.

Küçük esmer kız yanıma geliyor. "Sen kimsin?" diyor meraklı bir şekilde. "Ben Masal. Senin ismin ne?"
"Marta."

İlk defa böyle saçma alman bir isim duyuyorum. Gustav bile kulağa daha hoş geliyor.

"Sen anne misin?"
"Hayır, sizin yeni öğretmeninizim."
"Gözlerin kahve rengi mi?" Ya sabir! "Evet. Senin gibi mavi gözlerim yok."

"Annenin ve babanın gözleri ne renk?" "Onların da kahve rengi."

"Annenin ismi ne?" Ne istiyorsun kızım sen benden. Oğluna mı alacaksın?! "Annemin ismi Ayten babamın ismi Mustafa. Beş kardeşiz. Üç abilerim var, bir küçük erkek kardeşim var. Şimdilik evlenmeyi düşünmüyorum."

"Hmm... Benim annemle babamın adı Jessica ve Martin." Ana okulunda calışmaya ben neden karar verdiğimi düşünmeye başlıyorum. Aslında hazır yolun başındayken bırakabilirim. Çocukları seviyorum ama delirmekten korkuyorum.

Bir Cinderella FaciasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin