2016
Pazar günlerini ne çok seviyorum. İş yok, her yer kapalı, evde otur, al eline telefonu, gir İnstagram'a, göm başını, hiç çıkma.
Melda evlenip balayına gitmiş. Aaa çok güzel bir fotoğraf! Manzarası muhteşem! Of of! Ben burada yatağın içinde boş boş internette gezineyim. Hiç güzel bir şey değil.
Mine giriyor pat diye odama! "Yavaş!" diye bağırıyorum. "Alışamadın sen de!" diyor o da sesini yükselterek. "Öyle bir dalıyorsun ki odaya! Uyuşturucu satan evlere giren özel harekat polisi gibisin."
"Özel harekat polisi bilmem ama şu telefonunu elinden alacak bir meslek edinebilirim," deyip elimden telefonumu çekiyor. "Ver şunu!" diyorum. "Yeter daaa, çık artık şu yataktan!"Oflayarak yorganımı kenara itip ayağa kalkıyorum. "İstediğin oldu mu?" diyorum hayattan bıkmış bir şekilde. "İstediğim olsaydı şu elimdekini camdan dışarı atardım ama senin kalp krizi geçirmeni istemiyorum," deyip elindeki telefonu havaya kaldırıyor. "Bugün yine çok komiksin. Ver de Dilan'ın paylaştığı son fotoğrafın altındaki yorumları okuyayım," diyorum ve elinden telefonumu geri alıyorum.
"Hâlâ şu Dilan'ı mı takip ediyorsun? Onun fenomen zamanları geçmedi mi daha?"
"Evlendikten sonra güncelleme yaptı, daha da fenomen oldu. Kocasıyla artık sadece fotoğraflar paylaşıyor. Couple Goals onlar kızım," diyorum başımı telefona gömerken.Mine derin nefes alıyor. "Boş verelim şimdi şu Dilan'ı. Bir haftadır haber alamıyorum senden. İş nasıl gidiyor? Yorucu mu?"
Oflayarak başımı olumlu anlamda sallıyorum. "Haber alamadığın bu kadar yorucu olmasından zaten. Ay bir de ana okulun havalı müdürü var. Kafayı yiyeceğim onun yüzünden. Bazen karşılaşmamak için elimden gelenini yapıyorum. Gerçi karşılaştığımızda beni her zaman görmezden geliyor o ayrı bir konu ama..."Mine "Otursana şuraya," deyip yatağıma vuruyor. Yanına oturuyorum. "Seni belki kıskanıyordur kadın."
"Kadın değil adam. Ayrıca kadın olsa neyimi kıskanacak? Aylardır saç diplerimi boyayamadığım, yarısına kadar koyu kahverengi çıkan dip boyamımı. Yoksa saçlarımın ucunda yıkamaktan çingene rengine dönmüş sarı rengi mi?" diyerek saçlarıma dokunuyorum. Bakımsızlıktan samana dönüşen saçlarımı işe gittiğim zaman bağlarım. Çocuklardan biri çekip elinde kalacak diye korkuyorum ama neyseki öyle bir durum yaşanmadı."Hiç kusura bakma ama boş vakitlerinde odandan çıkmazsan dip boyan yakında ombre olur! Gel gidelim kuaföre, güzel bir renge boyatalım, keratin bakımı yaptıralım." diyor Mine sinirli bir şekilde. "Canım istemiyor," deyip yine telefonu elime alıyorum. "Bırak artık şu lanet telefonu!"
"Sana müdürü göstereceğim eğer bulursam!"
Susup yanıma yaklaşıyor. "Facebook'unda ekli mi?" diye soruyor merakla. "Hayır. Facebook'u var mı onu bile bilmiyorum. Sana fotoğrafını göstermem lazım. Adam çok yakışıklı ama kendini beğenmişin teki."Aramalara ismini yazıyorum. Seyyid Khatib.
İlk çıkan profile tıklıyorum. Profil fotoğrafını görünce "Heh! İşte bu!" diyorum. Mine'nin gözleri açılıyor. Telefonu elimden alıp fotoğrafı yakınlaştırıyor. "Yok artık! Böyle ana okulu müdürü mü olur?! Ben erkek olsam karımı göndermezdim. Her gün ben götürürdüm çocuğumu."
Telefonu yine elime alıp diğer fotoğrafları geziniyoruz. "Nereli bu?" diyor. "Bilmiyorum. Söylemedi bey efendi. Sanırım arap. Ama hangi ülke inan hiçbir fikrim yok."
"Uyuz olduğuna göre kesin maroklu. Yada iranlı.""Sanmıyorum. Maroklular bildiğin zenci gibi oluyor. İran da aynı şekil. Adam bildiğin Kerem Bürsin gibi kızıl."
"Fotoğraflarda sarışın duruyor."
"Ben de başta öyle sandım ama dikkatle inceledim. Işıkta biraz kızıl oluyor saçları. Ay ne bileyim yaaa adamın saç rengi bile bir çok kadının hayal ettiği, her gün o renk için kuaföre koştuğu renk!"