Her ne kadar inanmak istemese de kabullenmesi uzun sürmemişti. Sekizin bu işin hemen olması için ne kadar çok çalıştığını biliyordu. Bu düşüncelerle aynaya bakarken uzun kahverengi saçları dikkatini çekti. Uzun saçı severdi kendine yakıştığını düşünürdü ama artık bu saçları kestirmesi bile gerekeceğini biliyordu. İçeriden Daniel'in sesini duydu.
''Jesse, hayatım iyi misin?'' Kim bilir ne kadar süredir tuvaletteyim diye düşündü Jesse. ''Aaa evet iyiyim, çıkıyorum şimdi.'' Kendini topladı ve son bir kez daha aynaya baktı. Çıktığında Daniel'in endişeli bakışlarını üstünde hissetti.
''Daniel konuşmamız gerek, ama önce şunlardan kurtulmalıyız.'' dedi Jesse endişeli bir ses tonuyla. Çevresine bakındı Daniel, Sekizin adamları hep etraftaydı. Sekiz, ekibi gene kontrol için yollamıştı. Her ay sonu evlerine gelir, genel bir kontrol yaparlar ve giderlerdi. Jesse huzursuzluğunu Sekizin adamlarına belli etmemeye çalıştı. Sekiz kontrolü bitirip gidince Jesse hemen konuya girdi.
''Oldu Daniel başardılar hamileyim ve bunu sende biliyorsun ki bu hiç iyi bir şey değil. Doğacak bir çocuğum olacaksa eğer onu Sekiz için harcatmam.'' dedi Jesse sertçe. Jesse böyle olacağını hiç düşünmemişti. Sekize girdiğin de sadece kendisini denek olarak kullandırıp parasını alacaktı. Çocuk yapmayacak ve evlenmeyecekti. Zaten evlenme yasağı vardı ama Sekiz güç için her şeyi yapardı. Kuralı bu ikili için yok saymış ve sadece bu ikilinin çocuğu olması için çalışmalar yapmıştı. Doğacak olan çocuk ilaca ihtiyaç duyulmadan üstün ırk olabilen tek insandı. Eğer sağlığında büyürken bir sorun oluşmazsa Sekiz çocuğu denek olarak kullanmaktan çekinmeyecekti. Daniel duyduklarına pek şaşırmamıştı.
''Bizim tek hatamız en iyi olmamız Jesse. Sekizin elindeki en iyi denekler biziz. Yeteneklerimiz diğerlerine oranla çok daha erken açığa çıktı ve daha güçlü. Sekiz bu çocuğu bu yüzden istiyor. Düşündüğümüzü yapacağız Jesse bu lanet olası yerden gidiyoruz. Hemen.'' dedi Daniel. Kalkıştıkları şeyin çok zor olacağını biliyorlardı. Sekizden kurtulmak kolay iş değildi ama onlarda kolay lokma değildi. Sekizden irtibatı kestikleri anda peşlerine düşmeleri geç olmayacaktı. Doğum gerçekleşene kadar Jesse ve Daniel sürekli kaçtı. Bebek doğuncaya kadar güvenli bir yer aradılar. Çocuk sahibi olmamış, genç ve sıradan bir aile seçtiler. Artık vedalaşma vaktiydi. Jesse evin merdivenlerinden yavaşça çıktı, bebeğinin kokusunu son kez içine çekti. Zile basmak için bir an durdu ve Daniel'in gözlerine baktı. Yapması gerekeni yapmalıydı, zile bastı. Hoş bir genç bayan kapıyı açtı. Kadın bir an için gördüğüne şaşırmıştı ama gayet yumuşak bir ses tonuyla.
''Kime bakmıştınız?'' diye sordu genç bayan yardım etmek istercesine. Jesse hemen işe koyulmalıydı. Zorlayıcı olması hiç olmazsa işi biraz daha kolaylaştıracaktı. Zorlayıcılar insanların düşüncelerini alıp yerine başka düşünceler koyarak onları doğru kabul etmelerini sağlıyordu. Jesse kadının gözlerinin içine baktı.
''Bu çocuk senin ve adı Will. Çocuğun büyüdükçe ortaya çıkacak bazı yetenekleri olacak.Bunun farkındasın ve onu diğer insanlara karşı korumalısın çünkü o çok özel birisi ve sen annesi olarak Will'in zarar görmesini asla istemiyorsun. Bunu oğlun sır olarak saklamalı'' dedi Jesse. Çocuğu kadının kucağına bırakırken arkadan gelen kişiyi fark etti. Yeni baba adayı içinde aynı işlemi yapmalıydı.Son kez Will'i öptü ve oradan hemen uzaklaştı. Jesse karnında bir ağrı hissediyordu, gözyaşları içinde Daniel'i dinlemeye çalıştı.
''Sana söz veriyorum Jesse kurtulduğumuzda Will'i bulacağız ve bunu onun iyiliği için yaptığını sakın unutma'' dedi Daniel ve Jesse'nin gözlerine baktı. Yanağından akan yaşları sildi ve hafif bir öpücük kondurdu. Ellerinden sımsıkı tuttu, onu geçiş sırasında kaybetmek istemezdi. Sonra aslında cevabını bildiği bir soruyu sordu.
''Nereye gitmek istersin?'' Jesse cevap vermedi.'' Neyse sen sadece hayal et ve gerisini kocana bırak tatlım'' dedi Daniel. Atlayıcılar için bir yerlere gitmek hiçte zor değildi ve bir an da gözden kayboldular.
******
Çalan alarmla uyanmıştım, zar zor vedalaştığım yatağımdan sonunda kalkıp dolabıma doğru gidebildim. Hemen üstüme bir tişört geçirip, sandalyenin üzerinde duran kot pantolonumu giydim. Yatağımın yanında duran telefonumu ve saatimi kaptım. Okula gitmek için hazırdım. Yerde duran çantamı da alıp aşağı indim. Mutfaktan yine mis gibi kokular geliyordu.
''Günaydın anne.'' Karnım çok acıkmıştı, hemen annemin hazırladığı şahane omlete daldım.
''Günaydın tatlım.''Annemin bakışlarından diyeceği bir şeyler olduğunu anladım.
''Dün akşam bir ara yine nereye kayboldun.'' Sesinde endişe vardı. Yaşım ilerledikçe daha da artan gücümle sorumsuzca davranmam dan korkuyordu.
''Özür dilerim anne ama okulda ve dışarıda zaten elimden geldiğince normal davranmaya çalışıyorum. Merak etme kimse bir şey görmedi.'' Anneme kızamıyordum. Aslında endişesini de anlıyordum ama artık çocuk değildim ve gücümü kontrollü bir şekilde kullanabilirdim.
''Gençliğine kapılıp bir hata yapmandan korkuyorum Will.''
''Tamam anne daha dikkatli olurum, söz veriyorum. Şimdi sen şu konuyu bırak da bugün bir arkadaşın doğum günü partisi var oraya gitmeyi düşünüyorum.'' Gene annemin endişeli bakışlarına maruz kalmıştım. ''Merak etme partiye yürüyerek giderim.'' Kahvaltımı bitirip evden çıktım. Bisikletimi alıp, kulaklığımı taktım ve müziğin ritmiyle okula doğru sürdüm. Sınıfa girdiğimde dersin başlamasına çok az vardı hemen yakın arkadaşım Simon'nın yanına oturdum.
''Dostum, bugün partiye geliyorsun değil mi?'' diye sordu Simon, kıvırcık siyah saçlarını karıştırarak. Simon ile çok uzun zamandır arkadaştık. Birbirimizin her şeylerini bilirdik ve hep birlikte takılırdık.
''Tabi ki geliyorum, kaçırır mıyım.'' dedim gülümseyerek. Rahatlamış gözlerle bana baktı. Heyecanlı bir şekilde devam etti.
'' Oğlum, okulun en güzel kızları da bu partide olacakmış. Hemen şu okul bitse de partiye aksak.'' dedi çapkınca bir gülüş sergileyerek.
'' Hadi önüne dön oğlum hoca geldi.'' dedim kafasına hafifçe vurarak.
Ders biyoloji ve yeni başlamasına rağmen Simon çoktan kafasını sıraya koymuş, yatmıştı. Biyoloji dersini severdim ancak bugün hiç ders dinleyecek havamda değildim. Bende kendimi daha fazla tutamayıp Simon'a eşlik edecektim ki sınıfın kapısı çaldı. İçeri bir kız geldi.
'' Bay Frank, ben yeni öğrenciyim ve sınıfım burasıymış. Derse girebilir miyim acaba?'' dedi zayıf ve minyon tipli kız.
'' Tabi kızım geçebilirsin. Boş bir yer bul ve otur.'' dedi Bay Frank. Kız hemen içeri girdi ve emin adımlarla yürüyerek arkama geçip oturdu. Açıkçası biraz tedirgin hissettim kendimi. Kızda garip bir enerji vardı sanki. Gözüyle resmen beni oturana kadar süzmüştü.
Ders bitmeye yakın arkadan bir kağıt parçası sırama düştü. Hemen açıp içini okurken zilin çaldığını duydum. Kağıdı okuyup arkama dönmeme kalmadan kız çoktan sınıftan çıkmıştı. Hemen arkasından koştum ancak kalabalıkta çoktan kaybetmiştim. Nereye kaybolmuştu? Eğer bu bir şakaysa hiç hoş değildi. Kendine uğraşacak başka insanlar bulmalıydı. Elimi cebime attım ve tekrar o kağıt parçasını okudum.
'' Geliyorlar, kaçmalısın!!!! ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekiz
FantasyGeçmişten beri var olan gizli bir örgüt. Mısırlıların tanrılarına daha çok yakın olabilme çabaları ile yaptıkları deneyler bir çok uygarlık boyunca devam etmiştir. Gizlilik esas olan bu örgüt hiç bir devlete bağlı olmadan sadece tanrı için çalışmala...