1.BÖLÜM : MİSAFİR

121 32 9
                                    

Büyük bir gürültüyle irkildi. Yatak odasının kapısı kapalıydı. Yavaşça kapıyı açtı ve odadan çıktı. Sesin geldiği yöne endişeli adımlarla ilerledi. Salona girdiğinde karşısında iri yarı uzunca bir adam kanlar içerisinde ona bakıyordu ve aniden koca cüssesiyle yere devrildi. Genç kız ne yapacağını şaşırmış ve bir o kadar da korkmuştu. Polise haber vermek mantıklı olandı fakat o mantıktan uzak hareketler yapmaya alışıktı ve öncelikle adamın yarasını kontrol etmek istedi. Adam boylu boyunca yerde yatarken genç kız çekingen bir tavırla adama doğru eğildi. Adamın fısıltı sessizliğindeki " yardım et "cümlesiyle kendini ani bir hareketle geri çekti. Evet, adam ondan yardım istemişti. Ama onun kim olduğunu ve nasıl bu hale geldiğini bilmiyordu. Bir suçlu olabilirdi, birini öldürdükten sonra kaçarken bu hale gelmiş de olabilirdi. Ne olursa olsun şuan karşısındaki yaralı biriydi ve bu halde bırakmak insanlığa sığmaz düşüncesiyle silkelendi ve hızlıca kalkarak ilk yardım malzemelerini getirdi. Derin bir yarası vardı adamın, hatta karnında bir kaç kurşun fazla derine girmemiş olsa bile kan kaybetmesine neden oluyordu. Neyse ki hemşire olan genç kız fazla zaman geçmeden müdahale etmiş ve yaraları sarmıştı. Hemen şöminenin yanında duran ve yatak pozisyonuna gelebilen koltuğu hazırladı. Bu iri yarı adamı taşımak pek kolay olmayacaktı bilakis genç kız standartların da altında ufak tefek bir şeydi. Sonunda güç bela adamı yatağa taşımışdı. Ateşini kontrol edip bir kaç ağrı kesici verdi.
Saat 21:48 idi. Pencereye doğru ilerledi. Tül perdeyi biraz çekince yerde cam parçaları olduğunu farketti. Kafasını yukarı kaldırdığında camın orada olmadığını  görecekti.
" Buradan girmiş olmalı" diyerek mutfaktan el sürpürgesini getirdi . Cam parçalarını temizledikten sonra yarın pencereyle ilgili sorunu halletmesi gerektiğini aklına not etti. Soğukkanlıydı. Evinde hiç tanımadığı yaralı bir adam yatıyordu ama o pencereyi düşünüyordu . Sessiz olmaya özen göstererek küçük adımlarla adamın yattığı koltuğun başına doğru ilerledi. Sallanan sandalyesini çekti ve bütün vücuduyla sandalyeye kuruldu. Sanki üzerindeki bütün yorgunluk ve şaşkınlık biraz önce bu sandalyeye geçmişti. Gözleri, önünde yatan adama kaydı. İlginç bir çekiciliği olduğunu farketmesi çok uzun sürmedi. İri vücudu ve sert yüz hatlarıyla neredeyse bir erkek güzeliydi. Aklına, adam hakkındaki düşüncelerini bir kenara bırakıp soruna yönelmeye çalışması geldi. Ne yapacaktı? İyileşmesini bekleyip olayı mı öğrenmeliydi yoksa sabah olur olmaz polisi arayıp bu gizemli misafiri teslim mi etmeliydi? Düşüncelerin beraberinde zaman akıyor ve genç kızın gözlerine uyku taneleri serpiliyordu. Günün yorgunluğu ve her zaman karşılaşamayacağı manzaranın şaşırtıcılığına dayanamayarak kendini bu tatlı uykunun kollarına bıraktı.
***
Gün ağarmış ve etrafa bürünen karanlık kendini aydınlığa teslim etmişti. Gözlerini ovuşturarak saate baktı. Henüz 06:00 olduğunu görünce oturduğu yerden doğruldu ve az ilerdeki lavaboya girdi. Çıktığında her zaman ki gibi güne kahveyle başlamayı umarak mutfağa doğru yürüdü ancak o sırada adamın sesini işitebilmişti. "Lütfen... Su". Bir bardak su alıp adamın yanına çömeldi. Nazikçe ve canını yakmamaya özen göstererek suyu içirdi. Bu sırada ateşinin düştüğünü farketmişti. Boş bardağı sağında duran sehpanın üzerine koydu ve iri cüsseli ama şuan ona muhtaç olan adamı seyretmeye başladı. Gerçekten merak ediyordu. Kim olduğunu ve ona bunu kimin yaptığını. Bu nedenle polisi arama fikrini iptal edip olayı öğrenme kararı aldı. Aniden bileğinde adamın sert elini hissetti. Genç kız dalmış olduğu sırada adam gözlerini açmış ve ona bakıyordu. İrkilerek elini çekti.

" Beni korkuttun" dedi.

" En azından, iyileşinceye kadar kalmama izin ver ve kimseye bundan söz etme."

Genç kız,  adamdan böyle bir şey söylemesini beklemiyordu.

" Bana karşı dürüst olup her şeyi anlatman şartıyla bunu yapabilirim " diyerek gece boyunca oturduğu sallanan sandalyesinde yerini aldı.
Adam yattığı yerden doğrulmaya çalışsa da yaralarıyla bunu yapması pek kolay olmadı. Nihayet sırtını duvara yaslamış ve genç kıza yüzünü dönmüştü.
" Sana herşeyi anlatmam için yaralarımın beni öldürecek kadar ağır olması gerekiyor,  aksi taktirde bunu yapmam benim zararıma olacaktır. Öncelikle adım Ömer ve düşündüğünün aksine bir katil değilim. Sadece yanlış zamanda yanlış yerde bulundum. Sonrasında girebileceğim en kolay ve güvenli olduğunu umut ettiğim yere, yani senin evine girdim. Anlayacağın işin burası biraz tesadüf."
Genç kıza bu açıklama yetmemişti.

" Bu kadar mı yani, seni evimde saklamamı istiyorsun ancak söylediklerinde hiçbir açıklık yok. Bana,  seni polise şikayet etmemi engelleyecek tek bir şey söyle, bunu neden yapayım? "dedi.

" Çünkü ben suçlu değilim." sinirlendiği belliydi.
" Haklısın korktun ve anlam veremiyorsun ancak sana tek bir garanti verebilirim,  benden sana zarar gelmez. Sadece biraz zamana ve kalacak güvenli bir yere ihtiyacım var..."
Ömer bunları söylerken bir yandan da yarasını tutuyordu. Bunu farkeden genç kız ayağa kalktı ve Ömer'e doğru yaklaşarak yarasını kontrol etti. Tahmin ettiği gibi dikişleri patlamıştı ve kanıyordu.
" Yardım etmemi istiyorsan ellerini karnından çek ve uzan, ancak bu şekilde yaralarını iyileştirebilirim, böylece evimde fazla kalmazsın." dedi genç kız.
Ömer, kızın konuşma tarzındaki ciddiyeti anlamış olsa gerek ki zaman kaybetmeden yaslandığı yerden doğrularak yatağa uzandı ve genç kız yaralarını kontrol ederken onu tanımak adına birkaç şey sordu.

" Ben adımı söyledim, ya senin ki? Ve sen, doktor felan mısın?"

" Adım Şeyda, hayır doktor değilim ama hemşireyim umarım senin için bir sorun olmaz." derken alay etmişti. Ömer çarpık bir gülüş attı.

" Hayır hayır! Hiç sorun değil, sadece beni öldürme yeter." dedi

Şeyda yaptığı şeyin doğruluğundan emin değildi. Yalnızca,  fazlasıyla sıkıcı olan hayatının biraz olsun hareketlenmesini umuyordu.

Ömer'in yarasına yeniden dikiş attı ve hava almaması için özenle sardı.
" Ani hareketler yapmazsan sürekli dikiş atma zahmetinden beni kurtarırsın ve sen de bu acıyı çekmezsin " dedi Şeyda.

Çok yorgundu, zaten tüm gün hastanede canı çıkmış birde yetmez gibi gece boyunca tahtadan bir sandalyede uyumuştu.
Hareket ettikçe vücudundaki ağrıları daha şiddetli hissediyordu.  Ilık bir duş,  günün diğer saatlerinde ağrılarının azalmasına yardımcı olabilirdi. Aklına gelen bu fikirle gülümsedi ve banyoya doğru yürüdü. ..

Bir süre sonra banyo kapısı açıldı ve içeriye birikmiş olan buhar dışarıya süzüldü. İlaç gibi gelmişti vücuduna dokunan her bir su damlası. Odasına girdi ve giyindi. Bir süre yatağının karşısında duran aynaya baktı. 1.60 lık boyuyla minik yüz hatları birbirini tamamlıyordu. Koyu kahve ıslak saçları omuzlarına düşmüş ve henüz giymiş olduğu tişörtü ıslatmıştı. Masanın üzerinden bir toka alarak özenmeye gerek duymadan saçlarını tepeden bağladı ve odadan çıktı.
Salona girdiğinde Ömer'i sırtüstü yatarak tavanı izlerken buldu. Ne düşündüğünü bilmek istedi o an. Bu sırada kapıya yaslanmış ve Ömer'i seyrediyor olduğunun farkında değildi. Ta ki;
"Bana aşık olmak için hiç doğru bir zaman seçmedin güzelim, şuan senin ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar yaralıyım" sesini duyana kadar...

Ay AdamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin