5.Bölüm

16.3K 541 136
                                    

merhaba. Önceki bölümler biraz kısa oldu biliyorum ama artık asıl hikaye yavaş yavaş başlıyor. İlk hikayem olduğu için bazı yerler sıkıcı olabilir ama daha yeni alışıyorum. İyi Okumalar..

       Sabah olmuştu ve kahvaltı hazırlamak için biraz daha erken kalktım. Aşağı indim ve dolaptan kahvaltılıkları çıkarmaya başladım. O sırada telefonumun sesini

    duydum.

Arayan kişi geçen yıl burdan antalyaya taşınan en yakın arkadaşım Cansu'ydu.

    Hemen açtım ve geveze arkadaşım daha merhaba demeden konuşmaya

     başladı.

-" Nerdesin sen kızım yaa? İnsan bir arar 1 ay oldu. Ben aramasam aklına bile gelmiycem. Ben şuan İstanbul'dayım. Sen nerdesin?

Üst üste sorduğu sorularla başım ağrımıştı resmen.

-" Evim yandı geçen hafta , şuan birinin evindeyim.  Hem çalışıyorum hem de burda kalıyorum. " dedim.

-" Sen neden istanbuldasin?? Yoksa tekrar buraya mı geldiniz? " diye sordum heyecanla.

-" Yok . Taşınmadık ama ben 5 gün burdayım. Okulu ekicem biraz. " diyince sırıttım.

-" Saat 2'de önceden hep gittiğimiz kafeye gel. Biraz konuşalım. " dedi.

-" Gelmeye çalışacağım. Önce patronumdan izin almam lazım. " dedim somurtarak.

-" Tamam bana haber verirsin . Hadi bye. " dedi ve kapattı.

( off nasıl izin alıcam şimdi? Bari güzel bir kahvaltı hazirlayayım .) diye düşünüp krep yapmaya başladım.

    ...

Yarım saat sonra süper bir kahvaltı sofrası kurmuştum. 3 çeşit krep, 2 çeşit peynir , zeytin , sucuklu yumurta ve reçeller vardı.

Tam o sırada Ayaz daha doğrusu bay patron kalktı ve aşağı indi. Mutfağa gelince direk sofraya baktı ve sırıttı.

-" Vayy , bu güzel sofrayı neye borçluyuz hanımefendi? " dedi dalga geçerek.

-" Hiç , içimden geldi yaptım ." dedim ama aslında tek sebebi izin koparmaktı.

     İkimiz de kahvaltı yaparken derin bir sessizlik hakimdi. İçimden acaba soruya nasıl başlasam diye düşünürken sessizliği bozarak sordum.

-" Şey , acaba birşey sorabilir miyim? " dedim sakince.

-" Sor , seni dinliyorum. " dedi.

-" Bugün arkadaşım aradı. Antalya'dan 5 günlüğüne buraya gelmiş ve benimle kafede buluşmak istiyo. İzin verir misin diye soracaktım. " dedim hızla konuya girerek.

Biraz düşündükten sonra cevap verdi.

-" Hayır , gitmeni istemiyorum. " dedi.

Ona yalvarmak zorunda kalsam da o kafeye gidicektim. Sonuçta benim en yakın arkadaşım.

-" Lütfenn , lütfen sadece 1 saatlik. 1 aydır onunla görüşemedik efendim. "

dedim ,  izin vermesi için yalvarmaklı bir ses tonuyla konuşmuştum ve efendim kelimesini de üstüne basarak söylemiştim

-" İyi tamam git. Ama seni ben bırakacağım ve tam 1 saat sonra seni almaya geleceğim. " dedi.

-" Ayy , teşekkür ederim , ben üstümü  giyinmeye gideyim. " dedim sevinçle.

      O da bana gülümseyerek baktı.

Sanırım ona git gide daha çok alışıyordum.

...

    Saat 13.45 olmuştu. Sadece 15 dakika kalmıştı ve ben hala makyajla uğraşıyordum.

-" Hadi , ağaç oldum burda , geç kalıcaksın! " diye bağırdı 3. kez.

-" Tamamm geldim !" diye bağırıp hızlı adımlarla aşağı indim.

  Altıma dar kotumu , üstüme de beyaz bir badiyle , kırmızı deri ceketimi giymiştim.

...

Gittiğimizde saat tam 14.00 olmuştu. Hemen arabadan inerken bana tam saat 15.00 da burda olacağını söyledi.

   ...

  1 saat geçmişti , Cansu'yla gerçekten güzel zaman geçirmiştik. Ve dışarda onun gelmesini bekliyordum.

Yarım saat geçti ve hala ortada yoktu. Yağmur yağmaya başlamıştı ve hava iyice kararmıştı.

   Ben de daha fazla bekleyemeyip yürümeye başladım. En fazla 20 dakika sürerdi gitmem. Zaten heryere yürüyerek

   gitmeye alışmıştım.

Giderken yol biraz ıssızdı ve hava iyice karardığı için ürkmeye başlamıştım. Ayrıca yağmur çok hızlı yağıyordu ve arkamda 19 yaşlarında iki serseri peşime

   takılmıştı.

Adımlarımı hızlandırdım. Ama onlar daha çok hızlandılar ve çıkmaz bir sokağa doğru gittiğimi yeni farketmiştim.

    Ahh hep belaları üstüne çeken biri olarak bu çok normaldi aslında.

   Sonra çocuklardan biri bana seslendi;

-" Heyy , bu havada nereye böyle güzellik? " dedi pis pis gülerek.

-" Rahat bırakın beni be , serserilerr! " diye bağırdım biraz yüksek sesle.

  İkisi de gülmeye başladi ve sokağın sonuna geldiğimizde ikisi de üstüme yürümeye başlamıştı.

   Nerdeyse 1 adım uzaktalardı ve birinin elinde bıçak vardı. Biri bana dokunmaya başladı ve şuan çok korkuyordum. İkisi de bacaklarımı ellemeye başlamıştı ki bir anda ikisi de yere serildi.

  Ne olduğunu anlamak için baktığımda Ayaz'ın iki çocuğu da yumrukladığını gördüm.  Yine beni kurtarmıştı ve bu kızgın haliyle çok yakışıklı görünüyordu.

   Onları iyice benzettikten sonra beni tutup arabaya bindirdi ve hemen eve sürmeye başladı.

   Şuan farkettim de sanırım bu yakışıklı çocuğa aşık olmaya başlamıştım ve şuan gözümü ondan alamıyordum..

   :-) Evet arkadaşlar bu bölüm diğerlerine göre daha uzun oldu sanırım. Diğer bölüm de kısa sürede gelicek..

Yakışıklı PatronumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin