Selam canlarım ❤Acı Tütün adlı hikayemin ikinci kitabı olan, serinin devamı niteliğindeki hikayeme hoş geldiniz. Umarım ki devamı olarak gördüğüm NEMRUDUN GELİNİ hikayemi de beğenir, aynı ilgiyi gösterirsiniz.
Eğer başka hikayelerimi de okumak isterseniz profilimden bulabilirsiniz. Heyecanla okumanızı bekliyor, sessizce aradan çekilerek sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
Keyifle okumanız dileğiyle. Sağlıcakla kalın canlarım 💙
Özgür Akdemir : Kirpiğin kaşına değdiği zaman
...
KADİR'DEN
87 yılının haziran ayıydı. Kaderimi değiştiren, beni bambaşka bir yola sürükleyen olayı yaşadığım yıldı. Adıyaman'ın Çelikhan ilçesinde kalan bir köyde yaşamımızı sürdürüyorduk ailemle. Küçük yeşil ama güzel bir köyde yaşayıp büyümüştüm. O olayın yaşandığı tarihte 22 yaşındaydım. Gençliğimin başladığı, başlamadan yetişkinliğe atladığım yaş.
Sekiz kişilik bir ailenin üç erkek çocuğundan ortancasıydım. Benden büyük Mehmet abim, bir küçüğüm ise Hüseyindi. Üç erkek yazları dönüşümlü olarak yaylaya gider, evde kaldığımız zamanlarda ise babamın ektiği büyük tütün tarlamızda çalışırdık. Her şeyde o tarlada gerçekleşti zaten.
Karımın hayatını değiştiren, ikimizi birbirimize mahkum eden o tarlada.
Haziran ayının o karanlık akşamında, akşama doğru yağan yağmur felaketin habercisiydi. Ekmek teknemiz okan tütüne iyi bakmalıydık. Yağan yağmur tütünün ekildiği yatağı taşırmadan yolu kesmeli gelen suyu az ötedeki göle akıtmalıydık.
Ahıra inip gelen ineklere yemini verdikten sonra çoğalan yağmur ekmeğimizi suya batırmasın diye koşa koşa elimde kürekle tarlaya inmiştim. Yapmam gerekeni yapmış su yolunu değiştirmiştim. Daha fazla ıslanmadan eve gitmeliydim. Ama ne olur ne olmaz diye amcamlarında şu yolunu değiştirmek için onların olduğu tarlaya doğru koşturmaya başlamıştım. Elimde küreğim açılmış şu yoluna bakarken bir inleme peyda olmuştu kulağıma.
Âciz bir inlemeydi. Ölümü dileyen bir inleme...
Korkmuştum. Birinin başına bir şey mi geldi acaba diye. Kim düştü de bir yerini incitti diye. Ama sese yaklaştıkça kör olmayı dilemiş, acı sesi duyunca da sağır. Yerdeydi Zeliş. Bitap bir halde hemde. Bir fenalık gelmişti başına. Üstünün başının halinden belli. Hırpalanan bedeni tir tir titriyor. Yanaklarından yağmura karışan damlaları akıyor. Yakıyor o hali beni. Keşke ölseydim de bu günleri görmeseydim dedirtmişti.
Tırnakları halen toprakta saplı. Dizinde içliği, bileklerinde pijaması. Yazmadı toprağa bulanmış, yüzü çizilmiş. Kıymıştılar Zeliş'e. İlerde yüreğim olacak kadına.
Yüzüne tuttuğum fener düşüp yeri boyluyordu. Bir genç kızın dünyasının yıkılması gibi parçalanıyordu. Beni görüp yüzünü gizlemek isteyen gül goncası gibi yitip gidiyordu o karanlıkta.
Utanmıştı Zeliş!. Başına felaket geldiği için çok utanmıştı. Gücü biz insanlıktan nasibini alamayan erkeklerin kadınlara zorla sahip olmamızdan utanmıştı. Çok utanmıştı Zeliş. Bir kadın olmuştu ıslak tütün tarlasında ama o hala açıkta kalan bacakları ve mahreminden sızan ince bir çizgiyi andıran kandan utanmıştı.
Bedeninin hırpalanmasından utanmıştı. Ama ben biliyordum ki Zeliş en çok Kadir Abisine o halde görülmekten utanmıştı. Daima onu koruyup kollayan ama abiden öteye geçemeyen o adamın onu o halde bulmasından utanmıştı. Kadınların yaşadığı o acizlikten, toplumda hor görüleceğini bildiği için utanmıştı. Galiba Zeliş neden bunu kadınlara yaşattıklarını bilmediği için utanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEMRUD'UN GELİNİ/SON TÜTÜN (Tütün Serisi 2. Kitap)
Ficção Geral"Sen artık o tertemiz, küçük anne Zeliş değilsin. Sen artık, eli kanlı bir katilsin! Bu güzelliklerin hepsi sonsuza değin alındı elinden.." Zeliş'in çaresizliklerle dolu hayatında Kadir'in gözünden de okumaya ne dersiniz? Hem Zeliş hemde Kadir'in...