Kalbin yerini bilmeyen kız

1.2K 62 90
                                    

Esen soğuk poyraza karşı paltosunun yakalarını bir kez daha çekiştirdi. Ayaklarının altındaki karlar yürüdükçe kayganlaşıyor, dengesini bozuyordu. Yağmakta olan kar taneleri etrafı sessizleştirmişti. Issız sokakta duyulan tek ses onun ısınmak için ellerini birbirine sürtme sesiydi. Fırtına başlamadan önce bir yere sığınması gerektiğinin farkındaydı ancak bu saatte açık bir dükkan bile kalmamıştı. En sonunda hava kötüleşmeye başladığı sırada eski, han tarzı bir binaya girdi. İçerisi dışarıya nazaran daha sıcaktı. Taş duvarlar içerideki rutubetli havaya eşlik ederken eskimiş ahşap masalar düzensizce odaya dağıtılmıştı. Sağ köşede yanmakta olan bir şömine vardı. Mumlar hariç odadaki tek ışık kaynağı o gibi görünüyordu. Sessizce bara doğru ilerledi. Ahşap sandalyeye yerleşirken omzunda bir silme bezi taşıyan adam ona yöneldi. Han'ın sahibinin bu adam olduğunu tahmin ediyordu, bir şarkı mırıldanıyordu adam. O an içerisinin ucuz bira dışında başka bir daha koktuğunu fark etti. Yanında yanmakta olan muma döndüğünde tanıdık ve mükemmel kokunun ondan geldiğini anladı. Kokuyu alır almaz beynine hücum eden anılarla savaşmak zorunda kalmıştı.

"Kokulu mumlarımdan hoşlandın sanırım" dedi adam. Gür ve kıvrımlı bıyıkları gülümseyince yukarıya kalkıyordu.

"Gülleri çok severdim" dedi genç adam acı acı.

Hancı elindeki bardağı silerken oturmakta olan genç adamı süzdü. Beyaza yakın sarı saçları ve gri gözleri vardı. Ya da hayır gözleri mavi de olabilirdi, loş ışıkta bunu seçemeyeceğine karar verdi.

"Artık sevmiyor musun?" diye sordu Hancı

"Bilmiyorum" dedi genç adam "tek bildiğim onları sevmek acı veriyor"

"Sana kaymak birası koyuyorum" dedi Hancı sorar gibi. Genç adam başıyla onayladı.

"Anlat bakalım delikanlı" diye konuştu Hancı önüne kaymak birası koyarken "bu havada yollara düşecek kadar ne üzdü seni?"

Genç adam ellerini saçlarından geçirerek iç çekti. Her hatırlayış ayrı bir işkence gibiydi. Asıl kötü olansa her şeye rağmen onun anılarını seviyordu.

"Uzun bir hikaye" dedi birasını yudumlarken.

"Benim vaktim bol" dedi Hancı "ve içkilerimde ama önce bana ismini söyle"

"Adım Scorpius" dedi genç adam

"Pekala Scorpius, bana güllerden bahset. Neden bu kadar üzdüler seni?" dedi Hancı

"Çünkü bilmiyordu" dedi Scorpius "kalbin yerini bilmiyordu"

Bir süre kafasını toparlamak için sustu.

"Nasıl olur bu?" Dedi Hancı

"Olmayan bir şeyin yerini bana söyleyebilir misiniz?" diye sordu usulca. Hancı duraksadı ve onu onayladı.

"Kalpsiz biri kalbin yerini bilemez, akılsız ise bunu bile bile gider ve kalbinin yerini bilmeyenin kalbini sever."

"Olmayan bir şeyi sevemezsin" dedi Hancı. Genç adam acı acı başını salladı.

"Ben sevdim ve olmayanı sevmek acıdan başka bir şeyi getirmedi bana"

"İsmi neydi?" dedi Hancı. Scorpius bir bardak bira daha isterken yüzünü ovuşturdu.

"Kalbin yerini bilmeyen kız" dedi yarı alayla  "adı Rose'du ve hayatımda gördüğüm en kalpsiz insandı"

CRUEL (Scorose)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin