"Bana tanıdığım birini hatırlatıyorsun" dedi Hancı "o da tıpkı senin gibi acımasız ve zalimdi"
"Buna üzüldüm" dedi kız "benim gibi insanları tanımana"
"Eski bir hikaye" dedi Hancı geçiştirerek "renklerini aldığın çocuğu anlat bana"
"Beni bırakıp gitmesinden, kalbimin kırılmasından korkuyordum" dedi kız "Bu yüzden çok geç olmadan onu ben bırakacaktım. En sonunda ona bütün bunların sadece bir bahis olduğunu ve onu hiç sevmediğimi söyledim, böylece benden daha çabuk vazgeçecekti"
"Gerçekten de zalim biriymişsin" diye konuştu Hancı
"Ona böyle davranırsam benden vazgeçeceğini düşünmüştüm" dedi kız pişmanlıkla
"Vazgeçti mi peki?" diye sordu Hancı
"Hayır" dedi kız "benim yerime kendi hayatından vazgeçti"
Konuşurken ağzında oluşan acı tadı görmezden gelmeye çalıştı ve içkisinden birkaç yudum daha aldı.
"Bana hep, annesini kaybettiğinden beri onu mutlu eden tek şey olduğumu söylerdi. İntihar notunda da aynı cümleyi kurmuştu ve ben de gidince artık hiç mutlu hissetmediğini yazmıştı, onun bütün ışığını aldığımı ve karanlıkta kaldığını söylüyordu notta"
O anı hatırlamak dahi istemese de görüntüler zihninden silinmiyordu. Onu nasıl bulduklarını bilmiyordu ancak sedyenin üzerinden bileklerinden başlayıp kollarına doğru uzanan kesikleri hatırlıyordu. Bilinçsizce yattığı sedyede solgun teniyle ölümü andırıyordu. Rose hepsini hatırlıyordu. Çığlıklar attığını ve Scorpius'a sımsıkı sarıldığını da. Sanki bıraksa ellerinden kayacakmış gibi hissettiğini hatırlıyordu. Şifacıların onu zorla uzaklaştırdıklarını ve sonunda Scorpius'u ondan götürmelerini de.
"Karanlıktan korkuyordu" dedi kız, ağlıyordu artık "ve ben bütün ışıkları söndürmüştüm. Kaç gün hastanede kaldığını hatırlamıyorum. Kendine geldiğinde ilk söylediği söz ismimmiş. Ama onu hiç görmeye gitmedim, buna dayanamayacağımı biliyordum. Bu yüzden ona gerçekleri anlatan ve bir daha böyle bir şey yapmaya kalkışırsa onu asla affetmeyeceğimi, hatta aynı şeyi deneyeceğimi söyleyen bir mektup yazdım ve.. Artık beni göremeyeceğini de yazdım mektuba."
"Demek onu bıraktın" dedi Hancı
"Sadece onu değil" dedi kız "bütün herkesi geride bıraktım çünkü hiçbirini hak etmediğimi biliyordum"
Kız suskunlaşmıştı, Hancı ise bardaklarını silerken doğan güneşi izliyordu, ona hep birilerini hatırlatırdı güneş. Öyle güzeldi ki bakarken canınız yanardı.
"İşte benim hüzünlü şarkım" dedi kız sonunda "aptalca başlayan ve hüsranla biten"
"Yeni bir gün doğuyor" dedi Hancı "belki de yeni bir şarkının başlama vaktidir"
Onsuz bir şarkıya başlamak istemediğini söylemek istedi kız ancak sustu konuşmak yerine.
Ve hanın eski kapısı gıcırdayarak açıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CRUEL (Scorose)
FanfictionGüneş doğmadan önce iki yabancı gelmişti hanına, ikisininde söyleyecek hüzünlü şarkıları vardı. "Bana hikayelerinizi anlatın" dedi Hancı ve bardaklarını silmeye devam etti. "Karanlıktan korkuyordu" dedi kız, ağlıyordu artık "ve ben bütün ışıkları sö...