1.8

9.9K 948 859
                                    

Mrb bolum gecikti kb canlarim bb

**

"Allah rahmet eylesin kendisini kötü bilirdik..." Ata hüzünle başını eğdi. Hasta yatağında doğrulmuş olan Timur yorgun olduğu için tepki veremedi.

Tam olarak ne oldu ne bitti hatırlamak istemiyorum. Her şey on saniyede gelişti, Yağmur'un seslenişi, Timur'u bir anda üzerimde bulmam, Ata'nın kahkahası... Sahi, Ata'nın kahkahası?!

"Başına yedi dikiş atıldı Ata komik değil." dedim ve kollarımı birbirine bağladım. Ata ise sadece siyah deri ceketinin omuzlarını düzeltti. Timur fenalık geçirecekti. Üzerine kitaplık düşmesi onu öldürememişti ama en sevdiği ceketini Ata'nın üzerinde görmek öldürebilirdi.

"Bir de ceketimi çalmış orospu çocuğu..." diye mırıldandı. Gözlerini kapadı sinirle. Ata omuz silkti. "Öldün sandım geri zekalı yoksa niye giyeyim?" Yağmur'un ona sert bir dirsek atmasıyla sustu.

"Acıyor mu hâlâ?" diye sordum omzuna dokunarak. Kendimi gerçekten çok kötü hissediyordum. Benim yüzümden kimsenin canının acımasına dayanamazdım, özellikle de bu kişi Timur ise. "Geri zekalı neden yaptın?!" diye çıkıştığımda alayla bana baktı.

"Mal kız zaten iki gıdımlık canın var, durup dururken ölüp cenaze masrafı çıkarma anana babana." diye söylendiğinde güldüm. Ata ise dikkatini kapıya vermiş, kapının arkasındakilere 'gelme' dercesine işaret veriyordu.

Kapı hiddetle açılınca içeriye üç tane yaşlı kısa boylu kadın girdi. "Genç bir delikanlının üzerine bir şey devrilmiş ölmüş, ağlama ekibi için çağırdılar bizi ama..." Hepimizin bakışları Ata'ya döndü. Ata ise gözlerini kaçırdı. Şüphesiz ki Timur hastaneden çıktığında ağlama ekibi Ata için gelecekti.

Timur dudaklarını ısırdı. "Ablacığım gördüğün gibi yaşıyorum."

Ortalarında duran beyaz bukleli saçları olan kadın derin bir nefes verdi. Timur'a iğrenircesine baktı. "Evladım ölmeyeceksen neden bizi çağırıyorsun ekmeğimizle rızkımızla oynuyorsun?!" diyerek hızlı bir şekilde çıkıştı. Ata gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Diğer iki kadın odayı terk etti.

"Abla sırf sen para kazan diye öleyim mi amın-" diyemeden elimle ağzını kapadım. Ata sinirli kadını odadan zorla çıkardı ve kapıyı da kapattı. Ortadaki gerginliği azaltmak adına Timur'un yanına oturdu. "Timur'um sana bir şey olmadığını biliyordum, dualarım hep seninleydi."

"Belli, Fatiha'dan başka dua okumadın..." diye mırıldandığımda Ata bana öpücük yolladı, bunun onun dilinde çok büyük küfürler olduğunu biliyordum.

Yorulduğumda Yağmur'un yanına oturdum. Ciddi bir şey olmadığı için akşama doğru eve gidecektik. Bir iki gün evde kalıp dinlenmesinin iyi olacağını söylemişti doktor. Hayvan gibi bir cüssesi olduğu için hafif atlatmıştı.

Ata, Timur'u sakinleştirdiğinde muhabbet normale dönmüştü. Kapı çalındı ve içeri aniden Mukaddes Yenge girdi. Yüksek ve tiz bir sesle bağırdı. Elindeki tencereyi bulduğu ilk yere bıraktı. "Ah Timurcuğum! Daha yirmi yaşında küçücük bir kokoreçtin de bu dünyadan göçtün yavrum benim!"

Ata bu sefer Timur'dan biraz uzaklaştı. Mukaddes Yenge umarım düşündüğüm şeyi yapmamıştı. Getirdiği çelik tencerenin kapağını açtım, hâlâ sıcak ve tazeydi. Burnuma güzel bir koku geldi, gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. "Mukaddes Yenge neden helva kavurdun?"

Mukaddes Yenge'nin yüzü Timur'un yaşadığını görünce düşmüştü. "E Timur ölmediyse beni niye çağırdınız, helva yaptım uğraştım boşu boşuna."

Timur sabır dilercesine havaya baktı, sahte bir gülüşle Mukaddes Yenge'ye döndü. "Üzülme yenge, inşallah bir gün Rüstem Abi'ninki bol bol yeriz."

Ata dayanamayıp kahkaha adında karga çığlıkları atmaya başlayınca Mukaddes Yenge bu tatsız espriden sonra hastane odasını terk etti. "Eğer bir gün gerçekten ölürsem cenazemi Ata'nın düzenlemesi vasiyetim olur, çünkü on saniye sonra beni gömebilir." diyerek ayaklandı Timur.

Kapı bir kez daha çaldığında Ata kimin geldiğini anlamış olacaktı ki cevapladı. "Gelme abi gelme!" Çabaları boşunaydı, mavi önlüklü bir usta içeri girdi. Elindeki beyaz, pak mermeri bizlere sundu. Sanat eseriymiş gibi. "Ata Midyecioğlu'nun siparişi. Valla en kaliteli mermerden yaptırdım, ben Eskişehir'in en iyi mezarcısıyım demiştim."

Timur ağzındaki suyu püskürttü. "Lan sen bana mezar taşı mı yaptırdın?!" Ata onun seslenişine hiç aldırmadı ve mezar taşına odaklandı.

Yağmur abisini tutarken Ata mezar taşını alkışlamaya başladı. "Yalnız usta gerçekten Eskişehir'in en iyisiymişsin, bayıldım." Usta kendini överek mezar taşını odanın bir köşesine bıraktı.

Yağmur da incelemek için mezar taşına baktığında kendi kendine mırıldandı. "Abi kızma ama gerçekten de çok güzel olmuş, inşallah tez vakitte ölürsün."

Ben sanırım sadece helva yemek istiyorum.

**

ela; naber la

timur; yatıyom sen

ela; naber dedim napıyosun demedim aptal oç düzgün oku

ela; hiç canım ben de yatıyorum

timur; ŞDÖÖWQŞÖWÖSMD

ela; canın acıyor mu

timur; azcık

timur; geçer

ela; salaksın

ela; niye yaptın

timur; hep üzerine kitaplık düşerse ne olur diye merak etmiştim

ela; gece nasıl uyuyacaksın

ela; çok acır şimdi o

timur; beyinsiz

timur; sana bir şey olsa canım daha mı az yanacaktı sanki

**

tamam yazdim bolümü oh

nası buldunuz

ölürseniz ben yaparim mezar tasınızı

kokoreç / textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin