Düşünmem 1 saatimi aldı. Artık karnımdaki guruldamalar dışarı yankılanıyor. Eski işim olsa şimdiye yemek yemiştim. Sonunda çizim bitti. Artık yemek yeme molası yapabilirdim. Yemek yemek için dışarı yöneldim. Ama buraları pek bilmiyorum. Of çok acıktım. Önümde bir araba durdu. İçinden yeni patronum emre bey indi. Gözlükleri yakıyordu. Kesinlikle kendisi değil gözlükleri. Ama çok egolu sanki. Karşıma geçti.
- ece işin bittim mi ?
- evet çizimi bitirdim.
- dışarıda ne işin var peki.
- adı üstünde işim bitti.
- tmm ama ben ne yaptığını soruyorum.
- gezecem öyle.
- peki. Sen buraları pek bilmessin. Seni gezdireyim mi ?
- kalsın. Hem bilmediğimi kim söylemiş.
- tmm o zaman by. Sakın kaybolma.
- gözünüz arkada kalmasın.Pis. Kim demiş bilmediğimi. Hem sanane benim ne yaptığımdan. Çok sinirlendim yine. Bakalım buralarda yemek yiyebileceğim yer varmı. Yavaş yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. Ama pek yer yoktu. Hep lokantalar vardı. Acaba taksi çağırıp eve mi gitsem. Ama patron izin vermezse ne yapacağım. Off. Orada bir pilavcımı var. Hemen oraya doğru koştum. Ayran ve etli pilavın parasını ödeyip banka oturdum. Afiyetle yedim. Artık işe geri donebilirim. Ama bir dakika ben sağdan mı gelmiştim soldan mı? of . Allah ne verdiyse yapayım. Saymaya başladım sol taraf çıktı. Ama sol tarafta çok sessiz gibiydi. Ne yapmalıyım. Buldum. Dimdirek dönmeden ilerlemek. Hem buraları tanımış olurum. Dimdirek gittim. Her tarafta ya restaurant yada iş yeri vardı. Çarşısı filan azdı. Saate baktım. Abov saat altı buçuktu. Bir buçuk saattir dolanıp duruyorum. Ve hala yolu bulamadım. Iyi haber işten kovuldum. Kötü haber şimdi ne yapacağım. Yarım saat kadar tekrar yürüdüm. Şu anda taksi çağırırım ama parayı çok alırlar. Of yine of bir daha of az dahs öl. Şarkı söylemeye başladım mırıldanarak. O sırada arkamdan bir ses duyuldu. Arkamı döndüm. Acaba benim için mi gelmişlerdi. Yabancı bir adam. Bana doğru koşmaya başladı. Korktum. Ama aslında önümdeki kızın ismide eceymiş. Umudum kırıldı. Keşke beni önemseyen birileri olsa. Sonra yola devam ettim. Çok susadım. Ne yapmalıyım, ölmelimiyim. En sonunda yorgunlukla oturdum. Aglayacaktım. Kesin o patron bana beddualar etti. Ağaçlara bakarken. Önüme birisi geçti. Kafamı çevirdim. Emre beydi. Hem çok sevinmiş hem üzülmüştüm.
- kaç saattir nerlerdesin. Meraktan öldüm.
- aa saat kaç ki hiç farketmemişim.
- bir daha telefonun açık olsun.
- peki.
- hadi gel seni evine bırakayım.
- tmm.Arabaya bindim. Fanlarıyla ilgileniyordu. Tabi ünlüydü. Hem bana beddua ediyor hem de meraklaniyormuş. Beyefendiyede bak sen. Neyse eve doğru gittik. Sonunda evime geldik. Tam arabadan inecekken elime bir hediye kutusu verdi. Anlamadım. Indim. Tam ona soracakken gitti. Acaba bu hediyenin anlamı neydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOŞLUK
AcakAşk seni derin bir kuyuya hapse der. Ne yapacağını bilemezsin. Onun bir gülüşü dünyanın en güzel günü olurken bir ayrılık dünyanın sonu oluyor. Kitabımı okumanızı isterim