Bana Bir Kez Olsun Sarılır mısın?

50 8 0
                                    

Young un gözünden ...

Ağır bir baş ağrısıyla açtım gözlerimi. En son caddeye inmek üzereydim. Sonra ne olmuştu ? Kafamı kaldırarak etrafıma baktım. Kulübe gibi eski bir yerdeydim. Ellerim, ayaklarım ve ağzım bağlıydı. Şimdi hatırladım. Caddeye inmek üzereyken biri burnuma eterli pamuk bastirmisti ve bayilmistim. Ama kim olduğunu görememiştim. Umarım düşündüğüm kişi değildir.

Ellerimi bağlı olduğum sandalyenin arkasında oynatmaya çalıştım ama malum kişi çok sıkı bağlamıştı. Bir anda karşımda ki kapı açıldı ve siyah maskeli biri yanıma geldi. Eğilip boylarimizi eşitledi. Ağzımı yavaşça açarak konuşmama izin verdiğinde " Yuzundekini çıkar kim olduğunu biliyorum" dedim ama gülmüştü. Kısılan gözlerinden anlayabiliyordum. Gulmesine ara verip arkama geçti ellerimi çözdü ama sanırım kaçmamam için ayaklarımı çözmedi. Bana elindeki poseti verip kulübeden çıktı ve kapıyı üstüste 4 defa kilitledi.

Poseti açtığımda içinde hamburger, kola ve patates vardı. Hamburger i elime aldığımda üstündeki notu fark ettim. Üzerinde " Seni Seviyorum" yazıyordu. H amburgeri geri bırakıp poseti yere bıraktım. Artık emindim. Bu oydu. Eğilip ayaklarımı çözmeye çalıştım. Lanet olsun çok sıkı bağlamış. Çözmeyi geçtim, sıkılıktan nerdeyse parmaklarimi ezecektim.

Kafami kaldırıp etrafa bakinmaya başladım. Azıcık ötemdeki masanın üstünde kırık cam parçaları vardı. Eğer onlardan birini alabilirsem kacabilirdim. Sandalyeden kalkip ziplamaya başladım. Tanrım bu sandalye neden bu kadar ağır. Benim yarım kadar resmen. Günde elli kere bunu yapsam bir ayda müthiş bacak kasi yaparım. Ahh ne diyorum ben? Az kaldı, ve son ziplamamdan sonra yere kapaklandım. Lanet olsun kalçam, dizim, kafam, ... daha sayayım mı?

Kafamı yerden kaldırınca aynı yeri bide masanin köşesine çarptım. Neden bu kadar şansız biriyim. Yakında gerizekali olacağım kafamda nöronlardan eser kalmadı. Elimi kafamdan çekip masanın üzerinde gezdirmeye başladım. Masayı goremedigim için masanin üstünde ne var ne yoksa kafama aşağı dökülmeye başladı. Sonunda elime bir sey batınca acıdan tek gözümü kıstım. Aynı yere tekrar elimi götürüp cam parçasını aldım. Ipi kesmeye çalıştım. Pislik herif o kadar sıkı bağlamış ki cam bile işlemiyor. Lanetler saydırarak camı kapıya doğru firlattim. Camı firlatmamla kapının açılması bir oldu ve karşımda ki malum kişinin dizine geldi.

Bana sinirle yaklaşarak kafasındaki maskeyi çıkardı ve tıslayarak " Yoksa kacmayami çalışıyorsun güzelim hı? "
Dedi ve ellerini saçlarına daldırdı. Bende sinirden " Bırak beni pislik bırak. Ne istiyorsun benden ha ne ? " Diye bağırdım. Ama kahkahayla gülerek " Hadi ama, bu kadar aptal olamazsın. Tabiki de seni istiyorum." Dedi. Sinir katsayim gökdelenleri bile aşmıştı. Ani bir tepkiyle yüzüne tükürdüm. Bana kizmasini beklerken yanaklarımı okşamaya başladı ve " Istediğin kadar tüküre bilirsin. Senden gelen her şeye razıyım. " dedi. Artık gözyaşlarımı tutamıyordum. Yavas yavaş yanaklarımdan asagi kaymaya basladi. Jungkook birden ciddilesip " Ne oldu Young, neden agliyorsun? " Dedi. Cevap vermeyip yaslarimi akıtmaya devam ettim. Yüzümü avuçlarının içine alarak baş parmaklarıyla yaslarimi sildi. Sanki bütün olanlar onun suçu değilmiş gibi " Merak etme bundan sonra hiç ağlamayacaksın. Seninle çok mutlu olacağız. O adamı unutacaksin. Sadece beni seveceksin. " dedi ve yanağıma öpücük kondurup kapıya doğru ilerlemeye başladı. " Jungkook " diye seslendigimde bana umutla baktı. Ama ben " Senden nefret ediyorum " dediğimde umutlarının kırılmış olduğunu fark ettim. Açıkçası o an içim parçalandı. Şu an o kadar masum duruyor ki bir an lafimi geri almayı düşündüm.

O hiç bir şey söylemeden disari çıktı. Sanırım kalbini kırmıştım. Her ne kadar beni kaçırmış bile olsa onu seviyorum. Ve sevdiğim insanları üzmek en son isteyeceğim şey bile değil. Gözyaşlarımı silip etrafa bakındığımda yerde keser gibi bir sey gördüm. Ona ulaşıp sandalyeye vurmaya başladım. Sandalyenin bacakları kırılınca ayaklarımdaki ipi kesmeye çalıştım ve zafer. Lanet olası ip sonunda kesilmişti. Hemen arkalarımdaki ipten kurtuldum. Yavaş ve sessiz olmaya çalışarak kapıya doğru ilerledim. Kapının kolunu indirdim. Kitli değildi. Dışarı adımımı atar atmaz sağ tarafımdaki sandalyede oturan Jungkook u gördüm. O da beni gördü ama ne sinirlendi ne de yerinden kalktı. Hiç bir sey yapmadı. Cidden korkmaya başlamıştım. Yavaş adımlarla yanına ilerledim ve bir sandalye çekip oturdum. Yüzünü bana çevirince sordum :

- Neyin var, neden bu kadar durgunsun? Normalde şu an beni kolumdan tutup içeri tıkman gerekiyordu.

- ...

-Jungkook beni korkutuyorsun. Lütfen cevap ver.

-Benden gerçekten nefret ediyor musun ?

-Ha-hayır tabiki de. O anlık sinirle söyledim.  Peki ama neden bu kadar alındın. Sevdiğin birinden böyle bir şey duyduğun için mi yoksa başka bir sebebi mi var.

-Dinlemek istediğine emin misin ?

-Evet. Neden bu kadar üzüldüğünü merak ediyorum. Merak etme iyi bir dinleyiciyim.

- Senin kardeşinden bir iki yaş büyüktüm. Annem ve babam birbirlerine deli gibi aşıktılar. Bende evin tek çocuğuydum. Ikisi de beni çok severdi. Bir gün tatile gitmek için hazırlanıyorduk. Ben o zamanlar origami yapmayı çok severdim. Valizlerimizi hazırlayıp yola çıktık. Yolun yarısına geldiğimizde ben elimdeki kendi yaptığım turna kuşunu önce anneme gösterdim. Babama da göstermeye çalıştım ama araba kullandığı için bakmamisti. Bende origamiyi babama göstermekte inat ettim. Yolu görmesini engelleyecek şekilde önüne tuttum. A-annem beni uyardı Ama dinlemedim. Inadına o iğrenç kağıt parçasını babamın önüne tutmaya devam ettim. O sirada karşıdan kocaman bir tır geliyordu. Ben hemen kağıdı çektim ama babam yola odaklanamadığı için kaza yaptık. Araba ters dönmüştü ben küçük olduğum için arabanın altından çıktım. Hemen ambulansı aradım. Yaklaşık 10 dakika sonra ambulans geldi hemen hastaneye götürdüler annemi ve babamı. Bende ambulansta oturuyordum. Hastaneye geldiğimizde anemi ve babamı hemen ameliyathaneye aldılar. Beni de bi tane polis hastanenin kafeteryasina götürmüştü. 1 saat sonra ameliyattan çıkmışlardı. Annemin durumu iyiydi ama ba-babamın ha-hayati tehlikesi varmış. Annem uyanınca onun ya nin gittim. Bana direk babamı sordu. Iyi olduğunu söyledim. Ama aslında iyi degildi. Onu üzmemek için iyi olduğunu söyledim. Yarım saat kadar annemle birlikte odada bekledik. Ben tam babamı görmeye gidecektim ki içeri doktor girdi. Yüzü düşmüştü. Nolur düşündüğüm şey olmasın dedim ama doktor acı haberi verdi. Ben annemin odasindayken babamın kalbi durmuş. Birincisinde kurtarmışlar ama ikincide başaramamışlar. Annem haberi duyar duymaz çığlık atmaya başladı. Doktorlar ona sakinleştirici verdiler. 1 saat kadar uyudu. 1 hafta kadar da hastanede kaldık. Evimize geldiğimizde her yerde babamın kokusu ve hatıraları vardı. Annem ben reşit olana kadar bana bakti. Ama gözlerinin içine her baktığımda bana olan nefretini görebiliyordum. 18 yaşıma girdiğim gün yani doğum günümde valizini toplayip karşıma geçti. Elime bir miktar para tutusturdu ve ' Senden nefret ediyorum ' dedi ve o kapidan bir daha gelmemek ü-üzere gitti. Bana verdiği parayla bir ay kadar yetinebildim. Sonra çıkıp sokaklarda dilenmeye basladim. Bir günün akşamında hiç para toplayamadigim için yolun üstündeki çöpleri karıştırmaya başladım. O sırada beni Yoongi gördü. Yanıma gelip beni evine götürdü. Karnimi doyurdu. Kıyafet verdi ve beni işe aldı. Onun en özel işleriyle ben i lgileniyordum. Ama senin eve geldiğin o gün hayatım değişti sana aşık oldum Young. Ama sen bana benden nefret ettiğini söyledin. Ben hayatımda bu kelimeyi sadece iki kere duydum ve ikiside hayatımın en önemli insanlarından. O kadar canım yandı ki. Ama bunun için seni suclayamam. Ama sana tek bir soru soracağım ondan sonra özgürsün. Bana o cümleyi kurarken samimi miydin ?

-Tabiki de hayır Jungkook ben seni çok seviyorum ama arkadaştan öte değil. Özür dilerim.

-Peki senden son bir istekte bulunabilir miyim ?

-Elbette

-Bana bir kez olsun sarılır mısın?

Bu kadar anlattığı şeyden sonra ona bir sarılmaya çok göremezdim oyle degilmi. Kollarımı açtım ve ona tüm içtenliğimle sarıldım.

Arkadaşlar bölüm gecikti ama çok uzun oldu. Tam 1145 kelime umarım beğenirsiniz. HOŞÇAKALIN.

MUTFAKTAKİ AŞK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin