MUTFAKTAKİ AŞK

Sezon Finali

Sabah uyandım. Ra Im uyuyordu. Yatağımdan çıkıp tuvalete girdim. Rutin işlerimi hallettikten sonra dolabimin kapağını açıp uzun uzun baktım. En sonunda siyah dar bir tayt ve üzerine de bordo bir sweatshort giydim. Saçımı da tepeden at kuyruğu yaptım.

Kendime son kez daha bakıp aşağı mutfağa indim. Yoongi bey bahçede telefonla konuşuyordu. Masaya oturup beklemeye başladım. Bir süre sonra Yoongi bey de telefonu kapatıp yanıma geldi.

- Aa Young, günaydın.

- Günaydın Yoongi bey. Hadi oturun da başlayalım ben çok açım.

- Tamam, ellerimi yıkayıp geliyorum. Sen başla.

- Peki

Çubukları elime alıp yemeye başladım. Yoongi bey de gelince sohbet ederek yemeye devam ettim.

15 dakika sonra ...

- Young, 1 saat sonra yola çıkacağız. Yanına küçük bir çanta hazırla.

- Tamam Yoongi bey.

Masadan kalkıp ellerimi yıkadım. Sonra üst kata çıkıp kendime minicik bir çanta hazırladım. Aşağı inip Yoongi beyi beklemeye başladım. Bir süre sonra geldi.

- Hazır mısın Young ?

- Evet Yoongi bey.

- Hadi çıkalım o zaman.

- Tamam.

Yoongi bey arabayla gitmek istemişti. Bende itiraz etmedim. Arabaya binip çantaları arkaya koydu. Sonra tam gaz Kolombiya.

Yolumuz uzundu. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp telefona taktım. Müzik açarak yolu izlemeye başladım. Az sonra gözlerim kapanmaya başlamıştı. Kendimi koltuğa iyice yerleştirip gözlerimi kapattım.

Yoongi nin ağzından...

Young uyumustu. Uyurken 2 katı fazla tatlı oluyordu. Uykuya daldığına emin olduktan sonra arabayı kenara çektim ve Young u seyretmeye başladım. Aslında Kolombiya ya iş için gitmiyorduk. Young a çıkma teklifi edecektim. Nehirleri çok sevdiği için onu Kolombiya'nın Sierra de la Macarena bölgesinde bulunan, "5 Rengin Nehri" olarak bahsedilen Cano Cristales Nehrine goturecektim, "cennete doğru ilerleyen nehir" ve "dünyanın en güzel nehri" olarak da tanımlanan nehir cidden dünyanın en guzel nehriydi.

Young a bakmayı bırakıp yola devam ettim. Nede olsa teklifimi kabul edince ona doya doya bakacaktim.

Bir kaç saat sonra...

Young un ağzından ....

Gözlerimi açtığımda hala yoldaydık. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Yoongi bey gözlerini yoldan ayırmadan araba sürüyordu. Bir süre durup öylece onu seyrettim. Kusursuz bir yüzü vardı. Kaşlarına kadar gelen saçları dağılmış ve harika bur görüntü oluşturmuştu. Dur bir dakika ! Ne diyorum ben ? Resmen adama koştum. Kafamı hemen çevirip beni farketmesi için boğazımı temizledim. Kafasını bana çevirdi ve hafifçe güldü.

- Günaydın.

- Size de

- Aç mısın ?

- Biraz. Siz

- Ben çok açım. Uyanmanı bekledim.

- Keşke beklemeseydiniz. Ben çok aç değilim. Sonra da yiyebilirdim.

- Olur mu öyle şey ? Ileride çok güzel bir yer var. Orda durup yiyelim.

- Olur.

Hemen ilerimizdeki yerin bahcesine arabayı park etti ve inip küçük kafe gibi yere ilerledik. Içeri girdiğimizde yüzüme sıcak hava üfledi. Geçip cam kenarında bir yere oturduk. Garson gelip siparislerimizi aldı ve gitti.

Burası çok güzeldi. Güzel bir bahçesi ve küçük bir salıncağı vardı. Yemekten sonra mutlaka ona binecektim.

Siparislerimiz gelince yemeye başladık.

Bir süre sonra ben yemeğimi bitirmistim. Ama Yoongi bey hala yiyordu. Ona dönüp

- Yoongi bey ben biraz bahçeye çıksam olur mu ?

- Tabiki Young, takıl kafana göre.

- Teşekkürler.

Bana başını sallayinca yerimden kalkıp bahçeye çıktım. Burası çok güzeldi. Her yerde çiçekler ve ağaçlar vardı. Tabi o göz koyduğum salıncağı da unutmadım. Hemen hızımı arttırıp salincaga doğru koştum. Salıncağın yanına gelince oturup hafifçe sallanmaya başladım. Bir süre hızımı arttırdım. Hafif hızla sallanırken bir anda kendimi uçar vaziyette buldum. Noluyor ? Kanatlandim da göğe mi ucuyorum. Kafami çevirip geri baktığımda Yoongi beyin beni salladığını gördüm.

- Yoongi bey.

- Young ?

- Napıyorsunuz ?

- Seni sallıyorum.

- Neden ?

- Canım istedi. Itirazın mı var ?

- Hayır. Devam edebilirsiniz.

- Zaten itirazın olsaydı da devam edecektim.

Söylediği şeye tebessüm ettim. Sonra da uçmanın tadını çıkarmaya başladım.

Yarım saat sonra ...

- Young sıkılmadın mı artık ?

- Hayır. Ama yorulduysanız bırakın.

- Hiç yalan söyleyemiycem yoruldum. Ayrıca yarım saatten fazla oldu. Artık gitmemiz gerek. Söz dönerken yine uğrıycaz buraya. Ve o zaman daha çok salliycam seni.

- Peki.

Salıncaktan indim ve arabaya doğru ilerledik. Arabanın önüne gelince ilk ben sonra da Yoongi bey bindi. Ben kemerimi takıp kafamı Yoongi beye çevirdim. Kemerini takmamıştı. Belki birazdan takar diye sesimi çıkarmadım. Ama takmadı.

- Yoongi bey kemerinizi takmadınız.

- Çok sıcak Young. Darlanıyorum.

- Ama takmanız lazım.

- Bir seferden bir sey olmaz.

O hala kabul etmeyince bende daha fazla diretmedim. Yaklaşık 1 saat kadar yolumuz varmış. Yoongi bey galiba artık yorulmaya başlamıştı. Ama ben araba kullanmayı bilmiyorum. O yüzden yapacak bir sey yok. Sabretsin biraz.

Yarım saat sonra ...

O kalan yolun da yarısına gelmiştik. Içerisi iyice sıcak olmustu. Ama ben kemerimi çıkarmadım. Onun yerine camı ardına kadar açtım. Içeriye soğuk hava ufluyordu ve biraz da olsa rahatlamama yardım ediyordu. Aniden içeri bir arı girince ben çığlık atmaya başladım. Çocukluğumdan beri arıdan çok korkardım. Yoongi bey bir yandan beni tek koluyla tutmaya çalışıyor bir  yandan da konuşuyordu.

- Young sakin ol. Sadece küçük bir arı. Korkma çıkar birazdan.

Tabi o benimle ilgilenmeye çalıştığı için yola odaklanamiyordu.

Işte o an başıma en istemediğimiz şey geliyordu. Yoongi bey yola hakimiyetini kaybetmis ve karşıdan kocaman bir tır geliyordu. Yoongi bey biraz çabaladıktan sonra artık direksiyonu bıraktı ve bana dönüp.

- Seni seviyorum Young.

Ve ışte o an. Kocaman bu gürültü. Ruhsuz bedenim. Her şeyi duyan ama anlayamayan bir beyin. Cansız bedenim. Sanırım hayatım bu kadarmış. Ra Im ve Ean. Ikiniz de birbirinize emanetsiniz. Bense artık yokum. Hoşçakalın Yoongi bey. Annecim. Yanına geliyorum...

Sövmeyin. Hem kısa hem de sezon finali. Ama iki kitap okul LGS, dersler. Hepsi aynı anda yürümüyor. En azından birini bırakırsam rahatlarim diye düşündüm. Tamamen gitmiyorum. Ama ne zaman gelirim onu da bilmiyorum. Belki yaz tatiline kadar gelmem. Belki de 1 ay sonra geri dönerim. Bilmiyorum. HOSCAKALIN. Hepinizi çok seviyorum. ❤❤❤