Anubis ağzından:
Her mezarlıkta gulyabanilere ait bir mezar olur. Herhangi bir mezarlıkta yeteri kadar uzun dolaşın, mutlaka ona rastlarsınız -su lekeli, kabarmış, çatlamış ya da kırılmış bir mezar taşı, çevresinde birbirine girmiş otlar ya da sık yabani otlar olan ona ulaştığınızda size terk edilmişlik hissi veren bir mezar.
Diğer mezar taşlarından daha soğuk olabilir ve taşın üzerindeki isim çoğu zaman okunmayacak durumdadır. Eğer mezarda bir heykel varsa, ya başsızdır ya da mantar ve yosunla öyle kapanmıştır ki sanki kendisi mantarmış gibi görünür. Eğer mezarlıktaki bir mezar serserilerin hedefi olmuş gibi görünüyorsa, o gulyabani geçididir. Eğer mezar başka yerde olmanızı istemenize neden oluyorsa, o gulyabani geçididir.
Bulunduğum yerde bir tane vardı, her mezarlıkta onlardan bir tane olur. Ama bu demek değil ki sadece mezarlıklarda bu geçitler bulunur. Ayağınızı attığınız yerde olmayacağı anlamına gelmez. Ancak biz muhteşem yetenekli tanrılar sayesinde işlevleri kısmen yoktur. Yine de dünyada işlevi olan gulyabani geçitleri de son derece fazladır, sayılarını bilseniz şaşarsınız.
Neyse ki dediğim gibi biz muhteşem, mükemmel ötesi tanrılar bu geçitleri kapatmakla yükümlüyüz. Özellikle yeraltıyla ilgilenen tanrılar başta olmak üzere, ben mesela. Yine de adımınızı atmadan önce basacağınız yere dikkat etmelisiniz. Sırf sağlam görünüyor diye basmakta bir sorun yok diye düşünmeyin. Ama endişelenmeyin de, sonuçta hala aktif olan bir geçitten geçmek için oldukça şanssız olmanız gerekiyor. Aynı bizim gibi...
Hayat tecrübelerim sonucunda bu öğrendiğimi sizlere özellikle anlatmak isterim: Muhteşem güçlerle doğabilirsiniz, çok yakışıklı olabilirsiniz aynı benim gibi -bu imkansıza yakın ama olsun- ama bu demek değil ki tüm bunlara sahip olunca şanslı olacaksınız. Yani tüm bunlara sahip olan tanrıların bile çoğu zaman şanssız zamanları olur. Ve içinde bulunduğumuz bu durumda bizim de şanssız zamanlarımızda olduğumuz yeterince belli oluyordur. Tanrıların bile unuttuğu, hiçbir canlının yaşamadığı bir yer olan Düşler Kuyusu'na gidiyorsak nasıl şanslı durumda olabiliriz ki? Pardon, ölmek için çok şanslıyız orası kesin.
Ayrıca Düşler Kuyusu'na çok yaklaşmışken daha dikkatli adımlar atmamız gerekiyordu değil mi? Bu gerçeği en az sizler kadar iyi biliyorduk. Uygulamada pek başarılı olmadık sadece. Yer sallandığında kötü bir şeyler olacağını anlamak kaçınılmazdı. İş işten geçmişti. Tanrılar bile bu yeri terk etmişken yeraltından gelecek şeyler bile bizim aleyhimizeydi. Üzerlerinde kullanabilecek kontrol gücüm olmayabilirdi, işler daha ne kadar ters gidebilirdi ki! Hepimiz ölecektik işte...
Ayrıca bakın ben ani saldırıları severim, özellikle zekice kurgulanmış olanları. Fakat bana ani saldırılmasından nefret ederim. Afallanmak hiç bana göre bir şey değil. Yeterince mutsuzdum anlayacağınız. Bir de yeraltından şu çirkin cübbelilerle görünce Atlantis'i orada bırakıp kaçmayı ciddi düşündüm. Ne derler bilirsiniz erkekliğin yüzde doksanı kaçmaktır. Fakat maalesef kaçmaya vakit yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUYAN DAĞ
FantasySarkaç, ışık ve karanlık arasında sallanıyor. Işık, bölgelerinde sanki kalın karanlık bukleler gibi kıvrılırcasına hareketli. Gizemin kapısı, tanrıların zayıflığının dokunuşuyla açılır ve karanlığın alemlerine girilir. Bir yanlış adım, bir araya ge...