Episode 24 (Dilhun)

1.3K 133 21
                                    







Bölüm şarkısı: Sıla- Yoruldum /  Zafer Güler- Ah Sen Bilmedin ❤️

( Tuncel Kurtiz'in seslendirdiği ''Ustam'' şiirinden alıntı yapılmıştır ) Tamamını okumanızı tavsiye ederim. ❤️


OY VE YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN LÜTFEN.





     'Et tırnaktan ayrılır mı' sözü yalan mıydı ? Benim et bildiğim kardeşim benden ayrılmak için nasıl bu kadar acımasız olabilirdi ? Ben ki onun için günlerce yemek yemeden acı çekmiş kişi olarak bana bunu nasıl reva gördü ? Kabuslarıma neden olacak kadar içime kazınmış acıları onun içinde mi boşa çekmiştim ? Geçmiş, benim için geçmiyordu bir türlü. Umutsuzluk olarak değil bu sitemim sadece neden bu kadar acı çekmek bana reva görülmüştü bunu anlamlandırmaya çalışıyordum.  Haluk'un bana uyguladığı şiddet zerre umurumda değildi, duyduklarım karşısında.

   Kardeşin yaptırdı...

   Kardeşin yaptırdı...

   Kardeşin, kardeşin, kardeşin...

    Gözlerimi açtığımda kulaklarımdaki uğultu sadece buydu. ' Kardeşin yaptırdı. '  İki kelimeden oluşan ama içimde derin yaraların sebep olduğu bir cümle. Hayatımızda kullandığımız, işittiğimiz kelimelerin varlığını iliklerimize kadar acı bir şekilde hissediyorsak eğer, kelimeler bir bıçak görevini kullanıyordur. İçimdeki kesikler sadece iki kelimeyle oluştu. Kolay kolay kapanmayacak türde bu yaralar her gözümü kapatıp açtığımda, kardeşimin siması gözüme geldiği sürece iyice derinleşecekti. Bundan emindim. Hala kardeşim nasıl diyebiliyordum o da ayrı bir muammaydı, ayrı bir saflıktı, ayrı bir ironiydi...

    Bir kardeş bu kadar acımasız olabilir miydi ? Benim canımın yanmasından nasıl zevk alabildi ? Her bir yediğim darbede nasıl mutlu olabildi ? Benim canımın yanması için nasıl böyle bir plana kalkıştı... Aklımda binlerce nasıl, neden, niçinli cümleler kendini belli ederken, gözlerimin dolmasına engel olacak bir gücüm bile yoktu.

   Hissizdim, kalbim yaralıydı, acım beni yok edecek gibiydi...

   İçimde tarif edemediğim, ama gün gün büyüyen bir his vardı. Konuşamıyor ama varlığını belli ediyor. Tarif etmeme olanak sağlamıyor. Vücudum benden bağımsız o tarif edemediğim hissin çekim alanına girmiş bir vaziyette. Hep derdim ki hastalarımla son görüşmelerimde; ' Ne olursa olsun, her zaman gülümse. Gülümsemeyecek durumda olanlar elbette olacaktır. Hatta gülümsemeyi saçma bulanlar, hakaret kabul edenler çıkacaktır karşımıza. Ne kadar olumsuzluk varsa o kadar gülümseme olmalı diyordum. Gülmek, kahkaha atmak, yıkılmadığının hayata karşı yenilmediğinin bir kanıtıdır. Dik başlı olmanın en güzel cevabıdır.

    Boğulma vakalarının % 90 'ı panik atak yüzünden gerçekleşir ve boğulanların neredeyse yarısından çoğu iyi derecede yüzme  bilenlerdir. Bir olay karşısında hemen panik yapma, peşin hüküm verme ve tek yönlü düşünme. Sakin ol, gidiş yolları türet, hükmünü en son ver ve suyun dibinden çırpınmadan çık. İşte rahat nefes aldığında kendiliğinden yüzünde oluşacak tebessüme engel olma. Bu tebessüm senin ne kadar cesur ve güçlü olduğunu gösterir. Hayata karşı zaferinin en güzel kanıtıdır. '

   Şimdi dönüp kendime bakıyorum bu tarif edemediğim hissi gülüşlerimle nasıl alt etmeyi başaracağım diye yakınıyordum ? Çıkış yollarımı bir türlü kestiremiyorum. Ve kurulan tuzakların bir türlü farkına varamıyorum. Ben bu kısımda adil olunmamasından bahsediyorum. Engel teşkil etmeyecek yerlerde en acı engellere takılmam hiç adil değil. Kardeş engeli olur mu ? Baba engeli olur mu ? Bunlar destek güçlerim olmalıydı ve ben gülüşümün yanında onların desteğini de iliklerime kadar hissetmeliydim. Şuan beni gülümsetebilecek koşulsuz şartsız desteğini iliklerime kadar hissettirecek bir kişi vardı. O da şuan elimi sımsıkı tutmuş, yorgunluktan uyuya kalan Akay'dı...

Ruhuma FısıldaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin