59 dakika "bankta" - 01 / yeni yıl

495 18 0
                                    

Neriman salonda oturmuş elindeki derginin sayfalarını karıştırıyordu. Yeni yıl kıyafet önerileri, saç makyaj stilleri, hediyelikler, yemekler... Yılbaşına özel her detayı düşünmüştü derginin editörleri.

Sıkılmış hissetti Neriman kendisini, alelade geçecek bir günü bu kadar anlamlandırmak gereksiz geliyordu ona. Derin bir nefes verdi gözlerini önündeki sayfadan kaçırarak. Dergiyi yavaşça yere bırakıp pencereden dışarıya baktı sonra. Köşedeki pub'ın camları yapay kar spreyi ile boyanmıştı, "Bir bu eksikti!" dedi tatsızca gülerek. "Gürültüsü normal zamanda çekilmiyor, bu gece tam kafayı yerim!"

Son günlerde birkaç kez annesi arayıp İzmir'e davet etmişti ama buna da yanaşmamıştı Neriman. Alışmıştı zaten son on yıldır yeni yıla ailesinden uzak girmeye. Burada yalnız da sayılmazdı ayrıca. Şükran vardı. Can dostu, biricik kızı...

Nasıl sevinmişti Neriman ona yeniden kavuşunca. Şimdi de Cahit'e kavuşacağı günü bekliyordu umutla. Belki de bu yüzden bu sene daha çok düşmandı yılbaşına. Kutlanası bir gün gibi gelmiyordu çünkü ona. Eskiden pek çok ayrılığı göğüslemiş olsa da artık zor geliyordu sevdiklerini yitirme fikri. Aklına üşüşen düşünceleri hızla dağıtıp şefkatle kızına sarıldı Neriman, fısıltıya benzer birkaç kelime döküldü dudaklarından. Yalnız ikisinin anladığı özel sevgi sözlerinden...

Gözleri salonda gezinirken daha önce aklına hiç gelmemiş bir şeyi bulmanın sevinci ile ışıldadı birden. Akşama zeytinyağlı sarma yapacaktı Neriman. Çok kişi dolma derdi ama sarmaydı asıl adı. Kestaneli lahana sarma... Cahit çok severdi. Vişneli yaprak sarmayı da severdi ama vişnenin de yaprağın da tazesi makbuldü. Bir yerlerden elbet donmuş vişne çıkardı ancak yeni yıla saatler kala pazarlarda salamura yaprak aramak çılgınlık olurdu. Oysa her manavda orta boylu gevşek bir lahana bulunur, her köşede de kestane kebap satılırdı bu mevsimde.

Tuhaf bir heyecan kapladı Neriman'ın içini. Ne zamandır mutfağa girip adamakıllı bir şey hazırlamamıştı. Varsa yoksa açlığını bastıracak kolay şeyler. Öyle tost ayran bile değil çok zaman; ekmek ucu, peynir köşesi, bazen bir iki küçük zeytin... Onlar da anca açlığın olanlara bir faydası olmadığını anladıktan sonra, sokak ortasında bayılınca.

İçki ve sigarayla arası ise eskisinden de iyiydi bu ara. Midesindeki boşluğu çok kez sigarayla bastırmıştı Neriman. Günlerce ağzına tek lokma koymamıştı Cahit'in durumunun kötüye gittiğini öğrenince. Kimi gece hastanede kalıyor, kimi geceyse doktorların ısrarına direnemeyip eve dönüyordu. Son günlerde Şeniz de hastaneye uğramaz olmuştu. Bu yüzden tek başına yüklenmişti Neriman nöbetleri. Apartmana girerken bayıldığı gün de bunlardan birine denk gelmişti. Kızmıyordu ama Şeniz'e. Çok bozulmuştu kızın psikolojisi. Sadece bir meçhulün içinde babasını beklemek değil, diğer onlarca hasta ve yakını da etkilemişti sinirlerini. Bakmasalar da gözlerine giren sayısız manzara. Tanımadıkları pek çok kişinin hayatına ortak olma durumu; sevinçlerini, acılarını paylaşma hali. En zorlarından biri de kayıplarını paylaşmaktı şüphesiz. Tüm o üzüntünün ardında gizliden gizliye bir sevinç ve tuhaf bir de suçluluk duyulurdu yanında; "Çok şükür biz bugünü atlattık!" diye. Bir de artık defalarca yıkansalar da her nefeste tenlerine işlemiş gibi çarpan hastane kokusu... Hepsi yemek yememek için başlı başına bir nedendi aslında.

Bugüne kadar yaşadığı hiçbir sıkıntı böylesine sarsmamıştı Neriman'ı. Tabii babasının vefatından sonra. O günleri de Cahit'in desteği ile atlatmıştı zaten. Şimdi ise Cahit'in akıbetini bilememek onu her geçen gün daha mutsuz yapıyordu. Doktorlar da açıklama yapmaz olmuşlardı ya da yaptıkları açıklamalar artık tatmin etmiyordu Neriman'ı. Başka şeyler duymaya ihtiyacı vardı ısrarla, daha iç açıcı, umut veren şeyler...

Mevzunun aksine hastane personeliyle çok iyiydi Neriman'ın arası. Sadece doktorlarla değil, hepsiyle. En çok da hademelerin başı Kamil Efendi ile. Adam Neriman daha otoparktan içeriye girer girmez hazır ola geçip selam veriyordu kapıda. Sarmaları da nöbetçi personel için yapacaktı zaten Neriman, komada yatan bir hastanın yemek yiyemeyeceğini bilecek kadar yerindeydi aklı. Menüyü genişletmeye karar verip saatine baktı hevesle, tüm hazırlıklarını tamamlaması için 5-6 saati vardı. 

Hızlıca giyinip aşağıya indi sonra. Memik Usta'nın çalışanları bile beyaz ponponlu kırmızı şapkalar takmıştı başlarına. Neşeyle gülümsedi Neriman. Dışarıya çıkmadığı günlerde esnaf iyiden iyiye yılbaşı coşkusuna bürünmüştü mahallede. Herkesin bu kadar ümitle beklediği bir günde somurtmak olmazdı haliyle. Hem zaten artık Neriman'ın da akşam için bir planı vardı: kuru köfte, patates, çoban salatası ve kestaneli lahana sarma...

Buzdolabını uzun süredir ihmal ettiği için tamamlaması gereken hayli eksiği vardı. "Kolay gelsin!" dedi sokağın köşesinde duran kestaneciye, "Dönüşte senden bir 300 gram kestane alacağım!"

"Başım üstüne Abla!" dedi adam gülümseyerek, "Diziyorum ateşe!"

59 dakika "bankta"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin