59 dakika "bankta" - 07 / mai

112 15 0
                                    

Hastaneye gidip herkesi yüzlemeyi düşündü Neriman. Önüne gelene hesap sormayı hatta. "Bu aptal oyunun bir parçası olmayacağım artık!" diyecekti. "Farkındayım her şeyin!"

Sonra bir anda sakinledi. Gizli kalması gereken bir süreçte öfkeyle atacağı her adım Cahit'e zarar verebilirdi. Cahit böyle istediğine göre bir bildiği olmalıydı zaten. Yoksa o da Neriman incinsin istemezdi. Hem belki Neriman'ı görmeye geliyordu da ortalık karışınca gitmesi gerekti... Sayısız düşünce üşüşmeye başladı Neriman'ın aklına. Hangisinin peşinden gideceğini bilemedi.

Telefonunu çıkarıp haber sitelerini kontrol etti zihnini dağıtmak için. Çoktan haber olmuştu "Taksim'deki Dehşet Gecesi!"

Mai Tuncer'di genç kızın adı. Hastanede yaşam mücadelesi veriyordu. Polis ise kapsamlı bir araştırma başlatmıştı detayları öğrenmek için. "Fazlasıyla derin bir araştırma!" dedi Neriman, memurların ilgisizliğinden yakınan bir iç geçirmeyle...

Eve geldiğinde ılık bir duş aldı. Sonra küçük bir plan yaptı. Sabah erkenden hastaneye gidip etrafı gözden geçirecekti. Cahit dışarıya çıkıyorsa şayet, ona yardım eden birileri de olmalıydı içeride.

Sabah o kadar olağandı ki her şey hastanede, Neriman utanarak vazgeçti çılgın fikirlerinden. Yine tüm güler yüzüyle karşılamıştı Neriman'ı doktorlar. Farklı bir gelişme yoktu belki ama yalan olamayacak kadar gerçekti söyledikleri; doğal, samimi... Hem zaten birini çok özleyince baktığı her yüzde onu görürdü insan. Sinirin ve içtiklerinin etkisiyle Neriman da küçük bir yanılsama yaşamıştı belli ki. Gördüğü adamı Cahit'e benzetmişti... Koca bir kahkaha attı hastanenin bahçesinde. "İyi ki dün gece şuraya gelip de kendimi rezil etmedim!" dedi kendi kendine. "Hiç yoktan deli damgası yiyecektim bir de!"

Kendisine bakan hasta yakınlarıyla göz göze geldi sonra. Acil şifalar dilediler birbirlerine. Bu tanışmasalar da yakınları hasta yatan insanlar arasında yaşanan sosyal bir ritüeldi. Kamil Efendi işlerini bitirmiş sigarasını tüttürüyordu bir köşede, "Allah gönlüne göre versin Hanımım!" dedi Neriman çıkarken.

Harbiye'den geçerken taksiden indi Neriman, Billur'un iş yerine uğrayıp gönlünü alacaktı genç kızın. Bir gün önceki fırtınada en çok yarayı o almıştı şüphesiz. Çılgın aşık Gönül Atabey hâlâ umurunda değildi Neriman'ın ama Billur bir iki güzel söz duymayı hak ediyordu kesin. Gördüğü ilk pastaneye girip bir iki çeşit galeta ile beze aldı. "Çay molasına izin var mı?" dedi acenteden içeriye girerken, "Neriman Abla?" diyerek ayağa kalktı genç kız. Sevinmişti. "Aşk olsun!" dedi sonra hislerini gizleyemeyerek, "Dün ne biçim yüklendin kadına, o da mosmor oldu valla!"

"Çaylık bir şeyler getirdim!" dedi Neriman, "Vaktiniz olur mu yemeye?" 

"Niye zahmet ettiniz?" dedi yan masada oturan genç, Neriman'ın elindeki paketleri almak için uzanırken. Neriman'la Billur kapının önüne çıktılar sonra. "Sen ne yaptın Abla?" dedi genç kız Neriman'ı daha çok önemseyen bir tonla. "Yatıştı mı sinirlerin? Aradım gece açmayınca telefonunu bilemedim..."

"Sorma!" dedi Neriman, "Bir iki kadeh bir şey içmeye gittim. Orada da büsbütün bozuldu sinirlerim eve geldim. Kızın biri düştü camdan. Atıldı ya da!"

"Şu Taksim'deki kızı mı gördün yoksa?" dedi Billur elini ağzına götürerek. "Uyuşturucu koması çıkmış o! Yazdı sabah gazeteler!"

"Ölmüş mü?" dedi Neriman yutkunarak, sonucunu tahmin etse de ağır gelmişti ayak üstü duymak. Hatta o an Billur'a fark ettirmedi ama hızlı bir karar aldı içinden. Peşine düşüp araştıracaktı bu işi. Dün geceden beri aklına takılan şüpheleri vardı zaten. Bir de genç kızın gözünün önünden gitmeyen yüzü...  "Al bu işi!" diyordu Neriman'a. Cahit'i gördüğünü zannetmesi bile bir işaret olmalıydı Neriman'ın. Henüz baharındayken yiten bir canın hesabının sorulmasını Cahit de isterdi elbet. Böyle inandı Neriman. Polis de düşerdi gerçi işin peşine ama gelişmeleri eli kolu bağlı beklemek alışkın olduğu bir şey değildi...

59 dakika "bankta"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin