59 dakika "bankta" - 02 / akşam

183 12 0
                                    

Eve geldiğinde eskilerin çaldığı bir müzik kanalı açtı Neriman televizyonda... Ellerini yıkadı, rahat bir şeyler giyip saçlarını topladı. Şükran mutfağa gireceklerini anlayıp heyecanlı heyecanlı dolaşmaya başlamıştı bile bacaklarının arasında.

"Kızım, yemek mi yapacak anne?" dedi Neriman sesini incelterek, "Hiç kusuruma bakma mıncıramam şimdi suratını, tezgaha da çıkayım deme sakın!"

Şükran annesinin sözünü dinlemedi tabii, tezgaha değilse de mutfak masasının tepesine çıkıp yerini aldı çok geçmeden.

Önce dikkatlice lahanaları yıkadı Neriman, sonra kestaneleri ve soğanları ayıkladı. Telaşla suya pirinçleri bastı bir ara, onları hepsinden evvel yapması gerekirdi ne de olsa. Patatesleri soyup küp küp kesti, hani sebze için pek denmezdi ama kuşbaşı denilecek boyda...

Sarmasının içini ateşe oturttuğunda sıra köfteleri hazırlamaya gelmişti, lahanalar ise çoktan buharda pişip soğumaya bırakılmıştı. Tuz, karabiber, kimyon... Bunlar köfte yaparken olmazsa olmazlarıydı Neriman'ın. Biraz da taze soğan rendesi... Harcını genişçe bir kabın içinde toparlayıp salona geçti Neriman. Kanalı değiştirdi. Zamanında türkçesi de yazılmış italyan romantiklerden biri hüzün saçıyordu bu sırada. Neriman severdi bu parçayı ama kabuğundan çıktığı bu ilk günde daha hareketli bir şeyler aramıştı gözü.

Gün ortası haberler, magazin programları, dizi tekrarları... Daha yukarılarda ise banttan oturum, rekor denemeleri, belgesel... İlgisini çekecek hiçbir şey bulamadı televizyonda. Bu kez umutsuzca aşağıdaki film kanallarını denedi. Aksiyon, Çocuk, Drama... Sıra Romantik kanala gelince sevinçle gülümsedi. Kadrosunda ünsüzlere yer vermeyen eski bir Amerikan filmi oynuyordu burada, seneler önce sinemada izlemişti Neriman. "Saat yeni yılı göstermeden aşkını ilan et!" diyordu film kısaca. Sunduğu farklı hayatlarsa bir şekilde kesişiyordu en sürprizlisinden. Şüphesiz bugün için biçilmiş kaftandı.

Tam 99 köfte çıktı Neriman'ın hazırladığı harçtan. Boyları neredeyse eşit, ceviz büyüklüğünde 99 kuru köfte. "100'ü bulamadık!" dedi Neriman kendi kendine gülümseyerek. Köfteleri Şükran'ın ulaşamayacağı bir yerde dinlenmeye bırakıp lahana yapraklarını ve içini aldı sonra. Onları da elverdiğince serçe parmağı kalınlığında saracak, oyalanmadan mutfağa geçecekti ardından...

Neriman hazırlıklarını tamamladığında hava kararmıştı. Umduğundan bir saat gerideydi. Aceleyle yiyecekleri paketledi, saçını şöyle bir düzeltip evden çıktı. Sokak iyice hareketlenmeye başlamıştı. Pub'a gelen gençler şimdiden alkolü fazla kaçırmış gibi coşkundu. Kapı önünde çırpınır gibi dans eden sarışın çocukla göz göze geldi Neriman, gülümseyerek "Aynen devam!" dedi ingilizce, gençler de ona iyi seneler diledi tahminini boşa çıkarmayan bir gürültüyle.

Metroya girmeden bir iki kez Şeniz'i aradı Neriman, Şeniz'in telefonu kapalıydı. Hastaneye geldiğinde Kamil Efendi karşıladı Neriman'ı kapıda, "Hoş geldin Hanımım!" dedi yavaşça, "Size nöbette atıştırmalık bir şeyler getirdim!" dedi Neriman adama, "Kimler var bugün ekipte?"

"Pek kimse kalmadı!" dedi adam dudaklarını aşağıya doğru eğerek, "Anca birkaç hemşire ve pratisyen! Şu paspası bitirip ben de çıkacağım zaten!"

Neriman danışmaya uğramadan asansöre yöneldi sonra. Gideceği katı ezbere biliyordu artık. Telefonunu çıkarıp ekranına baktı, Şeniz aramamıştı. Gelemeyecek olsa da arardı oysa. Aklından geçen sayısız düşünce sırasında asansörün kapısı açıldı.

"Mutlu yıllar!" dedi Neriman kat girişinde bekleyen Hande'ye. Pırıl pırıl bir gençti Hande, masası yoğun bakıma geçen koridorun sağındaydı. "Neriman Hanım?" dedi, daha çok "Burada ne işiniz var?" diye soran bir sesle. "Yiyecek bir şeyler getirdim!" dedi Neriman, "Korkmayın Cahit'e değil, size!"

"Ne zahmet ettiniz?" dedi Hande aynı anda gözleri ışıldayarak, "Çok güzel olmuşsunuz!"

Haksız sayılmazdı genç kız. Uzun, bordo, kadife bir elbise giymişti Neriman. Haftalardır giydiği döküntülerden sonra baştan yaratılmış gibi farklıydı bu akşam. "Evde duramadım. Eli boş gelmek de sinmedi içime!" dedi yarı mahcup bir ifadeyle, "Ortalık sakinken siz buyurun lütfen, ben buralarda bir yerde oturacağım biraz!"

Elindeki paketleri kızın bankosuna bırakıp koridora yöneldi sonra. İçi eli boş gelmeye değil, Cahit'i yalnız bırakmaya elvermemişti daha çok. Kimselerle görüştürülmeden yatsa da hissederdi elbet kapısı başında bekleyenleri olduğunu...

59 dakika "bankta"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin