59 dakika "bankta" - 03 / sabah

154 11 2
                                    

Yüzünde tuhaf bir temas hissetti Neriman, ne olduğunu uykusu hafifledikçe daha iyi kavradığı... Şükran'ın pati ve burun dokunuşlarıydı bunlar. Normalde hiç uyandırmazdı ama bu gece uyandırmaya gelmişti annesini. Vakit güne başlamak için karanlık, bazı küçük detayları seçebilecek kadar sabaha yakın duruyordu. Salondaki kanepede uyuyakaldığını fark etti Neriman, aynı anda Şükran'ın huysuz mırıltılarını duydu. Bir şeylerin yolunda gitmediğini anlayıp etrafına baktı hemen, ateş ya da duman yoktu. Ayağa kalkarken birkaç kesik nefes aldı peşi sıra, yangın kokmuyordu henüz. "Dur kızım!" dedi usulca, "Göster anneye, ne oldu?"

Yangın en çok korktuğu şeydi Neriman'ın. Elinde sigarayla uyuyakalıp evi yakmak ya da...

Şükran Neriman'ın kendisini takip etmesi için içeriye yürümeye başladı duraklayarak. Yatak odası tarafına. Mutfakta her şey olağandı. Koridoru geçerken tatsız bir su sesi duymaya başladı Neriman, kulağa açık musluktan daha farklı gelen. Adımlarını hızlandırıp cep telefonunun ışığını yaktı; banyonun tavanlarından aşağıya akıyordu sular ve yatak odasından...

"Bir bu eksikti!" dedi küfreder gibi bir tonla yüzünü buruşturarak. Eğilip Şükran'ı kucağına aldı sonra. "Aferin kızıma!" dedi başını öperek, "Haber verdi annesine!"

Olası bir elektrik kaçağına karşın lambaları yakmadı ama. Telefonunun ışığıyla anlamaya çalıştı zararı. Saatin insafsızlığına aldırmadan apartman görevlisini aradı: "Ayhan Efendi, günaydın!" dedi günün neden ayması gerektiğine hazırlayan bir sesle. "Bu saatte rahatsız ediyorum ama durum acil. Üst kattaki komşudan bana su geliyor. Banyo, odam, tavanlar batmış! Çıkıp bir bakıversen hemen?"

"İyi de Abla!" dedi adam, "Kayağa dağa gittilerdi onlar!"

Keyifsiz bir sesle yanıtladı Neriman, sesi çaresizlikten öfkeye geçerek; "Muslukları açık unutmuşlar demek. Yok mu bir yedek anahtar filan? Ya da yakınlarda bir tanıdıkları vardır belki, bir arasan? Bu suyun durması lazım Ayhan! Bir süreliğine ana vanayı kapat hiç olmazsa!"

Üçüncü dakikanın sonunda kesildi sular. Sonrasında kapısı çaldı Neriman'ın. Ayhan Efendi'ydi gelen. "Geçmiş olsun Abla!" dedi yüzünde daha acı bir haber verecek olmanın ifadesiyle; "Gece hırsız girmiş bunlara, o açmış meğer bütün suları!"

"Polisi aradın mı?" dedi Neriman soğukkanlı bir sesle, "Kapıları açıksa da sakın dokunma bir şeye! Diğer dairelerde her şey yolunda mı?"

"Yolunda Abla, yolunda!" dedi adam Neriman'ın daha fazla vaktini almak istemeyen bir acelecilikle.

Kapıyı kapatırken üzerindeki kıyafetin farkına vardı Neriman. Bordo elbisesiyleydi. Gidip pencereden dışarıya baktı sonra. Her şey hatırladığı gibiydi. Sokak, köşedeki pub'ın camları... Sırayla oturmaya başladı kafasındaki taşlar. Gece yılbaşıydı, kadife elbisesi üzerinde olduğuna göre rüya görmemişti. Koşup mutfağı kontrol etti yine de; tencereler, musluğun içindeki kaplar, hepsi bıraktığı gibiydi. Gerçekten yemek yapıp hastaneye gitmişti Neriman, sonra ne olduysa eve gelip içmişti. İçtiğini anlamak için yerdeki şişeleri görmesine gerek yoktu ama. Onu kalktığı andan beri hissedebiliyordu. Fazlasıyla içmişti hatta. Bir şeyleri hatırlayamayacak kadar fazla.

Neyi unutmak istemişti acaba? Telefonundaki çağrılara baktı fikir edinmek için yavaşça. Beklemediği bir görüşme yapmamıştı. Notlarına, ceketinin ceplerine, çantasına... Hastaneden çıktığı anı düşündü sonra, gülerek bir taksiye binmişti kızlar ardından el sallarken. Öncesinde sarılıp kucaklaşmışlardı hatta. Bir sigara yaktı sonra Neriman. Salondaki koltuğun kolçağına oturup pencereyi açtı, var gücüyle dışarıya üfledi ciğerlerindeki dumanı. Hava iyice ağarmıştı artık.

Telefonunu karıştırmaya devam etti bir süre daha: Gece birkaç tanıdıkla mesajlaşmıştı. Bankalar ve alışveriş yaptığı mağazalar da yeni yılını kutlamıştı. Daha aşağılarda ise sırasıyla Fırat, ofisteki kızlar, Aslı, hepsi güzel dilekler yazmıştı. Ayza, Kamuran... Onlarla bile tatlı tatlı yazışmıştı Neriman. Canını sıkabilecek hiçbir şey bulamadı. "İyiyim" demişti hatırını soranlara; "Görüşürüz", "Umarım", "Nice senelere"... Yazışmaların hepsi olağandı. Hatta sıradan. Buydu belki de Neriman'ın canını sıkan. İnsanlara kendisini iyi göstermek!

Dertlerini açık edememek, "Cahit hâlâ hastanede yaşam mücadelesi veriyor, doktorlarsa bir kere bile onu görmeme izin vermiyor!" diyememek... Anladı. Taşıdığı bu yük ağır gelmişti Neriman'a, hafifletmek için içmişti gece. Ve şimdi hepsini hatırladığına göre baştan içebilirdi.

Mutfağa gidip bir parça ekmek aldı dolaptan. Yanına da biraz parmesan. Unutmuştu varlığını ama yeni almış olmalıydı bu peyniri. Rengi berrak, kokusu yerindeydi.

"Kızım!" dedi sesini incelterek Şükran'a, "Gel sana da mama versin anne!"

Şükran mutfağa girerken kapı çaldı...

59 dakika "bankta"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin