59 dakika "bankta" - 19 / yeni hafta

70 6 0
                                    

Neriman stantların arasında gezerken bir mucize oldu bir gece. Kendiliklerinden Mai'nin ölümüne değindi bir gençler. "Tanıyor musunuz?" dedi Neriman, daha çok yiten bir cana sıkılmış vicdanlı işletmeci pozuyla. "Bizim okuldan!" dedi genç de, "İçmeyi bile becerememiş Kezban!"

Artık gazetelerin yazmadığı bir detayı daha biliyordu Neriman. Üstelik emniyetteki dostları da vermemişti bu bilgiyi ona. Daha gece yatmadan incelemeye başladı gençlerin söylediği üniversiteyi. Web sitesini, en çok da halka açık derslerini... Araştırma görevlisi gibi gidemezdi belki okula ama kişisel gelişim kurslarına meraklı bir kadın kimselerin dikkatini çekmezdi. "İşte!" dedi Neriman, aradığını bulmuş olmanın sevinciyle; "Sosyal medya yönetimine giriş sertifika programı!"

Dahası bu hafta başlıyordu dersler, oyalanmadan başvuru formunu doldurdu ilgili linki tıklayıp. Bütçesini fazla zorlamayacak bir de bedeli vardı elbet. "Onu da sabah erkenden yatırırım!" dedi kendi kendine. Ödemeyi yapanlar öncelik kazanıyordu kayıt sırasında. Neriman'ınsa niyeti yoktu bu fırsatı kaçırmaya...

Öğlene doğru aradılar okuldan. Ödemesi alınmış, başvurusu kabul edilmişti. Sevinçle Adnan Semiz'i aradı Neriman. Planlarından bahsetti. "Korkulur senden!" dedi Adnan Semiz. "Anlaşılan kulüpte beklediğimiz gibi bir hareket yok daha?"

"Var birkaç ufak hareket ama ortalığı ayağa kaldırmaya değmez!" dedi Neriman da. Henüz şüphelerini doğrulayacak bir gelişme olmamıştı çünkü. Birkaç tipsiz adam görmüştü günler içinde, birkaç da kafası dumanlı çocuk ama olağandı hepsi. Tuhaf bir hüzün kapladı sonra içini, eskiden olsa ilk Cahit'i arardı gelişmelerden haber vermek için. "Senin de haberin olsun Cahit!" dedi içinden, "Okula geçiyorum araştırmalarım için!"

Hastaneye gidip konuşmayı da düşündü bir an ama nasıl olsa yine izin vermeyecekti doktorlar, zaten bir değişiklik olursa Şeniz'den önce Neriman'ı arayacaktı Hande, söz vermişti. Olası bir takip ihtimaline karşı da fazla ortalarda dolanmayı tercih etmiyordu Neriman. Girişteki aynada yüzünü gördü içeriye geçerken. Bu sabah fazlasıyla Nermin gibiydi tipi. Yüzü, saçları... Aksine olabildiğince doğal gitmeliydi okula, kendisi gibi. Hiçbir genç şüphelenmemeliydi benzerliklerinden. Arayıp köşedeki duraktan bir taksi çağırdı apartmandan çıkmadan.

Gümüşsuyu'ndaki evde başlamıştı güne Neriman. İşler arttığından beri kendi evine uğramıyordu geceleri. Sabah erkenden gidiyordu sonra. Çok zaman da metro kullanıyordu adresleri arasında ilgi uyandırmamak için. Bu sabah farklıydı ama adresi, şu kahve isimli çocuğun merkezine gidecekti. Nina'ya. Daha pratik birkaç yöntem danışacaktı kendi kendine yapabileceği. Böylece gerektiğinde Nermin, gerektiğinde Neriman olabilecekti kolayca. "Baksana şekerim?" dedi çocuğa dert yanar gibi sesini incelterek, "Bu kirpikler filan iyi hoş da, şöyle hafif bir şeyler öğretsene bana! Hani arada yine sana da gelirim ama gerekti mi kendim de evde yapabileyim!"

Sevimli çocuktu İlyas, öyle fazla parada gözü yoktu. İşinin ehli olmanın gururuyla gösteriverdi tüyolarını. Neriman söylediklerinin çoğunu anlamamıştı ama "Sıkışırsam Billur'a sorarım!" demişti içinden. Arada kahve için de görüşmek üzere sözleştiler kapıda. Neriman yürüyerek Teşvikiye'ye çıktı sonra. Hava uzaklardan gelen bir bahar sabahı gibi ılıktı bugün. Çocukluğundaki dondurmaları hatırladı Neriman. Seneler vardı öyle lezzetlisini yememişti. Küçük bir pastane vardı Kordon'da. Siyel'di adı. Babası göreve gittiği zamanlar çıkıp oradaki kulübeden telefon ederlerdi annesiyle. Henüz yazlık evde telefonun bağlı olmadığı yıllardı. Neden sonra anlamıştı Neriman asıl tadını babasını aramanın verdiğini dondurmanın... Sızıyla karışık bir yanma hissetti burnunun içinde. Köşedeki kafenin kaldırımdaki masalarından birine oturdu sendelemeden. "Bana bir su!" diye işaret etti aceleyle yanına gelmeye çalışan garsona. Sonra da telefona sarılıp annesini aradı. Geçmişinden kalan tek kirlenmemiş parçasını. Onun da yeri özeldi bu hikayede. Henüz birbirlerinden habersiz geçen o on yıl girmemişti aralarına. Zaten artık yeniden alışmışlardı birbirlerine. Tuhaf bir affediciliği vardı insanın. Unutmasa da bastırıyordu öfkesini. "Kızım?" dedi Mukaddes Hanım endişeli bir sesle; "Kaç gündür sesin çıkmadı, başını yine bir işlere sokmuyorsun değil mi?"

"Yok!" dedi Neriman, "Ofisteki işler yoğun bu ara!" Yaşlı bir kadına iyi olduğunu hissettirmek yalan sayılmazdı nasıl olsa... Bir iki dakika daha soluklanıp kalktı sonra. Yapılacak onlarca işi vardı bekleyen. 

59 dakika "bankta"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin