3.BÖLÜM

98 9 6
                                    

3.Bölüm:  Ay'ın Çocukları

Alice'nin sırtından indim. Alice yere eğilmiş her an saldırıya hazır bir pozüsyonda tehditkar gözlerle etrafımız daki kurtlara bakıyordu. Etraftaki tehlikenin farkındalığı içimi titretsede, vampir içgüdülerim kendimi savunma isteğimi kışkırtıyordu.

Ne yapmam gerektiğinin kararsızlığıyla etrafımda ki kurtlara sinirle bakıyordum. İstemsizce hırladım, daha doğrusu kontorolsüzce. Beni farkeden kurtlar başlarını bana çevirdiklerinde onlara "gidin burdan" diye tısladım.

Etrafımızda ki kurtlar Boğazlarında çıkan küçük, korku dolu iniltiler ile arkalarına doğru tökezleyerek gittiler.
Benden mi korkmuşlardı. Buna imkan vermek zordu. Benden korkmaları için ortada herhangi bir sebepte yoktu.

"Size gidin dedim." diye tısladım yeniden. Ve gerçekten gitmişlerdi. Arkamda göremediğim devasa bir güç olmalıydı.

"Alya!"

Bu ne bir sesleniş ne bir soruydu. Sadece şaşkınlığını belirtmek için söylemişti.

"Gidelim mi Alice?"

"Hey dur bakalım, yaptığın şeyin farkında değil misin?"

"Sayılmaz."

"Nasıl sayılmaz!"

"Benden korktuklarını sanmıyorum." dedim fısıltıyla.

"Alya, senden korkmadılar zaten. Sana itaat ettiler."

"Alice gidelim, lütfen."dedim. Gerçekten bunun uzaması istediğim son şeydi. Emindim, benim sayemde gitmemişlerdi.

"Şimdilik Alya, bunu gidince konuşacağız. "

Bu sefer tek başıma koşmaya karar vermiştim. Alice ise arkamdan gelmişti. Ormandan çıkıp şehrin ışıklarını gördüğümde derin bir oh çektim.

Odamıza  girdiğimizde planım eşyalarımı dolaba yerleştirip uyumaktı. Yada onun gibi bir şeyler. Ama tabi ki mümkün olmadı.

"Evet şimdi gelelim konumuza. Beni dinlemelisin Alya. Bu çok önemli. Bu senin özel gücün olabilir. Ve bu özellik Solara'yı etkileyebilir. Ay'ın çocuklarını yönetiyor olabilirsin. Bu çok eski bir efsane ama..."

Bir süre sessizlikten sonra "Ama?" diye sordum.

"Sanırım bunu anlatmam doğru karşılanmaz ama şunu bil ki sen özelsin Alya."

Ah, işte korktuğum şey de tam olarak buydu. Özel olmak. Berbat. Özel olmak demek sorumlu olmak demekti. Cesur olmak demekti. Tehlike demekti ve bunlar için güçlü olmak demekti. Bense kendimde bu gücü bulamıyordum.

"Ay'ın Çocukları da ne?"

"Onlar, bilirsin işte. Dolunayda kurta dönüşürler ve içgüdüsel hareket ederler. Ve bizler onların gördüklerinde saldıracakları ilk kişileriz. Vampirler. Nedenini tam olarak bende bilmiyorum. Ama derler ki, insanlar güneşi bizim düşmanımız sanarken bizim asıl düşmanımız Ay'dır. "

"O zaman neden vampirlerin en çok olduğu bu bölgedeler."

"Aslında değiller. Orası Solara'nın dışında. Bu yüzden oraya gitmemiz çok tehlikeliydi ama ben seni götürmek istedim. Bir şey olacağını düşünmemiştim. Üzgünüm. "

"Sorun değil." deyip onu rahatlatmak için gülümsedim.

O sırada aklıma çantamda ki kitap geldi. Sanırım okumak için güzel bir zamandı. Yada değildi ama bunun bir önemi olduğunu sanmıyorum.

Bilindik kelimelerle anlaması zor cümlelerden oluşuyordu kitap. Tamamını okuyamasamda okuduğum kadarıyla birçok gerekli ve gereksiz şey öğrendim.

Solara'nın kurulma kararı ilk melezlerin kontrol altında tutulamayarak dünyada kaos yaşanmasıyla alınmış. Üç vampir yüzyıllar önce bu okulu kurmuş ve müdürlüğünü yapmışlar, doğrusu yapmaktalarmış. Okul en yaşlı vampirlerin izniyle kurulmuş. Okulun etrafına öğrencilerin ailelerinin taşınmasıyla ülkeyi korumak için çok güçlü bir kalkan kullanılmaya  başlanmış.

Biraz daha ileride Ay'ın çocuklarından bahseden bir şeyler aradım, ama bununla ilgili efsanelerden başka bir şey bulamadım.

***

Alışık olmadığım bir yerde uyanmak bir dakikamı düşünmeye ayırmama sebep oldu. Nerde olduğumu ve dün neler olduğunu kafamdan geçirirken nereye baktığımın farkında bile değildim.

"Hadi kalk uykucu derse geç kalacağız" diye seslendi Alice.  Hazırlanıp dışarı çıktık. İlk ders bayan Lola'nın dersi  matematikti. İkinci ders ise daha vampirimsi bir ders olan vahşi hayvan eğitimiydi.

Bay Earl dersi uygulamalı işlemek istediği için bahçeye çıktık.

"Şimdi sizi hayvanlarla daha iyi bir iletişim kurabileceğiniz yere, ormana götüreceğim. Ama kimsenin dağılmasını istemiyorum. " dedi ve "emin olun sizi bulmak benim için çok kolay" diye ekledi korkutucu bir ses tonuyla.

Bay Earl diğer öğretmenlerden daha farklıydı, daha vahşi. Zaten doğayla bu kadar iç içe olan bir insandan daha fazlasını beklemenin doğru olduğundan emin değildim. Mesele şu ki birisi bu adama en azından öğrencileriyle nasıl konuşması gerektiğini öğretmeliydi. Bizimle birlikte Adab dersine girmesi iyi bir fikir olabilirdi mesela. Eminim ki bayan Hwa - Young  onu en güzel şekilde eğitecektir.

Okulun arka tarafında ki ormana doğru ilerledik. Ağaçların gölgeleri altında geniş, boş bir alanda durduk.
Bay Earl ıslık çaldığinda etrafımız hayvanlarla, doğrusunu söylemek gerekirse canavarlarla çevrildi.

"Her öğrenci için bir tane." dedi bay Earl. "Şimdi onlar sizi seçecek ve siz haraketsiz bir biçimde bekleyeceksiniz. Bu onların doğru seçim yapmasında etkili olacak. Eğer haraket edeniniz olursa " manalı bir bakış attıktan sonra "evcil bir hayvanı olmaz." dedi. Oysa ki herkes bay Earl'ün neyden bahsettiğini çok iyi biliyordu. Bu yüzden kimse kıpırdamadı.

Hareketsiz beklemek zor değildi. Sabırsızlık daha baskındı. Çünkü hangi canavarın beni seçeceğini merak ediyordum. Canavarlar bizim tam karşımızda yan yana hizaya geçtiler. Ve bay Earl emir verdi.

"Seçin."

Hayvanlar her öğrenciye tek tek bakmaya başladı ancak sıra bana geldiğinde hepsi gözlerini benim üzerimde sabitledi. Sonrasında ise boyun eğdiler.
Bay Earl 'ün sesini duydum. İlk defa bir duygu barındırıyordu. Şaşkınlık.

"Çok garip bayan Demirbilek. Tüm hayvanlar sizi seçti."

SolaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin