5.Bölüm: Yeniden Buradayım
Şaşkınlığımın beraberinde getirdiği orantısız adımlarımla mutfağa doğru yürüdüm. "Anne?"
"Gel otur bakalım ben tostunu hazırladım, babanla biz kahvaltımızı yaptık. Masayı senin için bozmadım. Ben çıkıyorum sende yemeğini yedikten sonra okula git tamam mı bitanem?" Alnımı öptükten sonra "Hoşçakal" diyerek gitti.
Kendime gelmek adına yüzüme soğuk su çarptım. Aynada ki yansımama baktım. Her sabah olduğu gibi yüzümdeki kan çekilmişti. Göz kapaklarım -çok hafif- şişmişti. Her şey normale benziyordu. Ben, bendim. Aynıydım.
Annemin benim için bıraktığı masaya oturdum. Ekmeğe reçel sürüp bir ısırık aldım. Daha sonra birtane daha. Aç değildim ve reçel gün boyu beni ayakta tutmak adına iyi bir seçim gibi görünmüştü. Aksi takdirde kan şekerim düşebilir ve bana sıkıntı çıkartabilirdi.
Dolaptan okul formasını bulup giyindim. Saçımı at kuyruğu yapıp önden birkaç kısa saçın firar etmesine izin verdim. Her zaman ki yerinde asılı olan ders programına göre çantamı düzenlediğimde evden çıkmaya hazırdım.
Günlük rütinlerime geri dönmek garip geliyordu. Sanki alışılmışın dışında davranıyormuş gibi yada yaptıklarım normal değilmiş gibi hissediyordum. Bu duyguya doğru ismi verdiğimden emin değildim. Ama bir şeylerin olması gerektiği gibi olmadığından emindim.
Kantinden bir bardak sert kahve aldım. Çok yorgundum. Uykumu iyi alamamıştım ki bunda gördüğüm rüyanın payı çok büyük, ve ders boyunca uyuklamaya niyetim yoktu.
Erken gelmiş olmam muhtemeldi. Okulda tek tük birilerini görebiliyordum. Onlarsa erkenden ders çalışmak için gelen inek öğrencilerdi.
"Geç kaldığım için özür dilerim hacam."
Eylül her zamanki gibi geç kalmıştı. Bunu artık öğretmen bile anlamış ve umudu kesmişti. Saçları hırpalanmış kan yanaklarına hucum etmişti. Muhtemelen yetişmek için koşmak zorunda kalmıştı."Selam" diyerek yanıma oturdu. Yüzünde ki boncuk boncuk teri sildikten sonra derin bir nefes verdi. "Neler oldu inanamayacaksın." diye mırıldandı. Hocaya çaktırmadan bana birşeyler söylemeye çalıştığında hep böyle yapardı. "Tenefüste..." diye karşılık verdim. Başım zonkluyordu ve görüşüm hala bulanıktı. Derse bile odaklanamıyordum ama bu benim için pek sorun olmuyordu. Derste uyusam bile anlatılanları dinlemeyi bir şekilde başarıyordum. Öğretmenin bana soru sormak için pek de can atmadığı düşünülürse ortada bir sorun yoktu.
"Ya kızım neler oldu. Bak şimdi, evden biraz erkenden çıktım. Neredeyse bu gün vaktinde gelmeyi planlıyordum. Ama daha ilk sokağı döndüğümde arkamda birini fark ettim. Önce takip ettiğini düşünmedim ama gittiğim her yere geldi. Kalabalığa dalıp koşmaya başladım. Kalabalıktan sıyrıldıktan sonraysa bulduğum bir inşaata sığındım. Biliyorum inşaat biraz tehlikeli, beni orda yakalasa kapana sıkışmış olacaktım ama aklıma başka çare gelmedi. İnşaatın tepesinden -bina sadece iki katlı- yolu gözetledim ama kimse yoktu. Bende başka bir yoldan okula geldim."
"Eylül tamam dur sakin ol. İç şu suyu." Suyu alırken ellerinin titrediğini farkettim. "Bu gün seni eve biz bırakabiliriz babamla tamam mı? Sorun olmaz. Eve gidince durumu anlatırsın babana o gerekeni yapar. Ama şimdi sakin ol. Okuldayız. Güvende."
Birkaç damla göz yaşı özgürlüğünü ilan ettiğinde durumun ciddiyetini anlamıştım. "Şşt. Tamam." Kollarımın arasında ona güven vermek istiyordum. Üçüncü kişi olmak olayın üzerimde ki etkisini azaltıyordu. Ama bu içimdeki ufak korku parçasını eritmek için yeterli değildi. Eylül ile hayatlarımızın birleştiği noktada bir şekilde bu durum beni de etkileyebilirdi.
"Sadece bir sapık. Böyle şeyler çok fazla oluyor, korkma sana bir şey yapmak için takip etmediğine eminim." Söylediklerimin doğru olmasını umuyordum. Ama en azından Eylül biraz daha sakinleşmişti.
Kahve uyumamı engellese de diğer yandan beni uykuyla uyanıklık arasında bırakıyordu. Görüşüm ara sıra bulanıklaşıyor ve ardından geri geliyordu.
Eylül'ü evine bıraktıktan sonra doğrudan eve gelmiştik. Kahvenin etkisi hala üzerimdeydi. Uykusuzluktan başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu ama kahve uyumamı engelliyordu. Çıldırmak üzere gibi hissediyordum. Akşam yemeğini yedikten sonra kendimi yatağa bıraktım. Sırtımdaki ağrı vücudum düzleşince daha da arttı. Ağrı yavaş yavaş vucudumdan yatağa doğru geçti. On beş dakika kadar hareketsiz kaldım ve vücudum kendini resetledi, gözlerim yavaş yavaş kapandı.
Gözümün önünden seri bir biçimde milyonlarca görüntü geçti. Gözlerimi açmaya çalıştım ama zaten açıkmış gibiydi. Görüntüler birkaç saniye sonra netleşti. Ve artık odamda değildim. Yine oradaydım, Solara'da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Solara
VampireDoğruyu söylemek gerekirse bir anda hayatım değişmedi. Farkında olmadan yavaş yavaş ben değiştim. Ben olmayı Solara'da öğrendim. Ben insandım. Avdım. Avcı oldum...