6.BÖLÜM

70 7 1
                                    


6.Bölüm: Sadece Bir Rüya
Sadece bir rüya diye hatırlattım kendime. Sadece bir rüya. Alice yanımda uyandı, iyi misin gibi şeyler söylerken ben kendi kendime sadece bir rüya demeye devam ediyordum. Bu rüyadan uyanmak istiyordum çünkü bunun bir rüya olduğunu kanıtlamanın tek yolu buydu. Uyanmak için gözlerimi kapattım. Hiçbir işe yaramadı. Gözlerimi iyice yumdum. Birilerinin -muhtemelen Alice- bana dokunduğunu beni sarsarak kendime getirmeye çalıştıklarını hissedebiliyordum. Ama hayır, bu bir rüyaydı ve ben sadece hissettiğimi zannediyordum. Bana ulaşmaya çalışan elleri elimle engellemeye çalışıyordum. Siz yoksunuz diye sayıklamaya başladım. Bu bir rüya, siz yoksunuz.

Kapı açıldı ve birisi hızlı adımlarla içeri girdi. Bu müdürdü. Alya diye seslendiğini duydum. Alya gözlerini aç diye fısıldadı. Hala kendi kendime sayıklıyordum ama hiçbir işe yaramıyordu. Müdür sesini biraz daha yükseltti.

Uyanamayacağımı anlayınca gözlerimi açtım. Eğer bu rüya değilse...

Bu bir rüya değil, diye karşılık verdi müdür. Sesi kulaklarımda değil zihnimde çınlıyordu. Bunu daha önce de yapmıştı. Haklıydı. Bu bir rüya değildi. Şu anda ailemden belkide milyonlarca kilometre uzaktaydım. Göz yaşımın sıcaklığını yanağımda hissettim.

Müdür ne olduğunu sorduğunda cevaplarım kesik kesik çıkıyordu. "Ben... annem... ben, bilmiyorum."
Rüya mı gördün diye sorduğunda tekrar güçlükle bilmiyorum diyebildim.

Konuşmak istediğini ve herkesin odayı boşaltmasını söyledi.
"Ne gördün?"
"Ben," dedim hıçkırıklarımın arasında "evdeydim. Odamda uyandım her şey normaldi. Okula gittim eve döndüm. Sadece uykusuzdum. Hemen uyudum. Ve buradayım."

"Alya," dedi gergin bir tavırla "dün hiç uyanmadın. Yirmi dört saattir burada uyuyuyorsun."
"Hayır,"diye karşı çıktım. "olamaz ben oradaydım. Bundan eminim."
Söylediklerimden ben bile emin değildim ama hissediyordum. Oradaydım. Annemi hissetmiştim. Varlığını hissetmiştim. Kokusu hala burnumdaydı. Sözleri hala kulağımda...

"Zihnimi okuyun!" dedim sabit ses tonumla. Ve tüm gördüklerimi zihnimden geçirmeye çalıştım. Uyandığımda güneşi nasıl hissettiğimi hatırlamaya çalıştım. Odaya göz gezdirişimi ve her şeyin olması gerektiği gibi olduğunu gördüğümü, orantısız adımlarımı, annemin bana seslenişini ve aynada ki yansımamı zihnimden geçirdim. Okulda yaşadıklarımı, Eylül'ün gözyaşlarını ve içimde hissettiğim ufak korkuyu...

"Artık inanıyor musunuz?" diye mırıldandım.

Sessizce sabit bir noktaya odaklandı. Bu çok mantıksız diye mırıldandığını duyar gibi olmuştum. Bunu bu konularda bilgili kişilere soracağını ve araştırmaları sonuç bulduğunda benimle paylaşacağını söyledikten sonra odadan çıktı ve dışarda ki meraklı gözler içeri daldı. Daha önce fark etmediğim birsürü kişi vardı. Bir çoğunu sima olarak hatırlıyor ama tanımıyordum. Sanırım aynı sınıftaydık.
Kendi aralarında konuşanlar bir uğultu oluşturuyordu. Bayan Hwa - Young "Lütfen herkes sınıfına geçsin. Dersleriniz başlamak üzere. Bayan Demirbilek en kısa zamanda bize katılacaktır." dediğinde tüm öğrenciler birkaç saniye içinde gözden kayboldu.

Narin ve ince vücudu ile göze çarpan bir öğretmen olan Hwa - Young şefkatli ve bir o kadarda disiplinli bir öğretmendi. İnce ayakbilekleri üzerinde küçük adımlarla yanıma yaklaştı. "İyi olacaksın. " dedi şefkatle saçımı okşarken. Duruşu hiçbir şekilde bozulmuyor hep dik ve güçlü duruyordu. Yürüyüşü gibi konuşması da orantılı ve saygılıydı. Daima ses tonunu koruyordu. Hayatını bu kadar kontrollü yaşadığı için ona saygı duyuyordum.
O da yanımdan ayrıldığında yalnız kalmıştım.

Dışarıda ki kasvetli hava içimi karartıyordu. Buna rağmen pencereden dışarıyı seyretmeye devam ettim. Etraf üzerine gri boya damlamış bir tabloyu andırıyordu.
Sis bulutunu yararak kendini göstermeye çalışan çınarlar dışında pek bir şey seçemiyordum.

Ne kadar bilmiyorum orada öylece durdum. Pencerenin önünde oturabileceğim kadar geniş bırakılmış pervaz bir süre bana ev sahipliği yaptı. Yalnızlığıma, şaşkınlık ve kabullenemeyişime.

Bir süre kendimi hapsolmuş gibi hissettim. Bu dünyaya hapsolmuş gibi. O pencere köşesine hapsolmuş gibi, gökyüzüne hapsolmuş gibi hissettim.

Dizlerimi karnıma çekip başım için yastık gibi kullandım. Nedenini bilmeksizin gözümden sıcak gözyaşlarım ardı ardına sıralandı. Hep böyle olmuştum. Bazen güçlü, çoğu zaman ise yorgun, bıkmış ve tükenmiş.

Şu an ki  ruh halim ise tükenmişlikti. İçimde ki parçaların yavaş yavaş beni terk ettiğini, tükendiğimi hissediyordum. Belki ölmüyordum ama sona yaklaştığımı hissediyordum. Her şeyin bittiğini ve buraya hapsolduğumu... 

Hepinize yaniden, yeniden ve yeniden MerhabaUmarım güzel bir güne gözlerinizi açmışsınızdır ve umarım gözlerinizi açtığınızda anneniz yanınızdadır.

Çünkü Alya ' nın değildi. -_-
Bu bölümü tüm annelere ithaf ediyorum. Hadi sizde eğer anneniz yanınızdaysa gidin ona sarılın onu öpün. Yanınızda değilse arayın ve nasıl olduğunu sorun. Onu mutlu edin. Onu sevin çünkü o sizi çok seviyo^^    

SolaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin