O gece her iki arkadaşta yatağında binbir hayalle yatıp tek bir amaçla uyanacaklardı.
Ankaranın hırçın kışı sokaklarda hüküm sürerken sıcacık yatağından ilk uyanan Ömer oldu.
Saat 9.40 'ı gösteriyordu.Uzun,uçları sarı kahverengi dağılan saçını elleriyle geriye doğru atarak yatakta oturur vaziyet alan Ömer, ayaz Güneş'inin yüzüne vurması sonucunda kısılan gözleriyle gerneşip ayağa kalktı.
Uyku sersemiyle ağır ağır yürüyerek camın yanına geldi. Oturduğu apartman caddeye yakın olduğu için köşedeki Kulübe baktı.
O esneda Kulüpten çıkarak hızlıca siyah jeepine yönelen Kemal'i gördü. Bir an tebessüm etti.
"Senin insanlara faydalı işler yapacağını hiç düşünmezdim Kirli Kemal" diye mırıldanarak ani bir manevrayla tekrar yatağa dönüp telefonunu eline alarak Enes'i aradı.
Bir iki çalmadan sonra telefon açıldı.
"Hadi lan Kemal gitti acele et. Başlatma lan kahvaltına, vaktimiz yok. Tamam hadi görüşürüz." diyerek telefonu kapattı.Hemen arapsaçına dönmüş elbise dolabından sevdiği siyah jeanini çekip aldı. Hızlı bir şekilde jeani giyen Ömer bir yandan da Kirli Kemal'e kurduğu tezgahın 4.tekrarında yakalanıp yakalanmayacağını düşünüyordu.
Üzerine gelişi güzel mavi balıkçı yaka kazağını giydikten sonra montunu da giyen Ömer gamzesini çıkaran o gülüşü yineledi.
"İyi insan sayılırsın be podyum" diyerek hızlıca odasından çıkarak kapıya yöneldi. Apartmanın merdivenlerini üçer beşer inen Ömer sokağa çıktığında caddede Kırmızı favori Columbia montunu çıkarmayan Şişmanın onu beklediğini anladı.
Hızlı adımlarla Enes'in yanına yöneldiğinde Enes'in gülerek kolunda ki saati gösteren bir işaret yaptığını gördü.
Çok geçmeden Şişmanın yanına vararak ona fırsat vermeden
'Bozuk saat günde 2 kez doğruyu gösterir ' der bizim baba Enes efendi. Elini ağzına götürerek şaşırmış bir ifadeyle Şişman cümleye daldı.'Keşke O pederinizden biraz da maneviyat kelamını kulağınıza küpe yapsanız Porsuk Ömer "
dedi ve bastı kahkahayı.Ömer'in yüzü düşmüş ve sinirlenince ortaya çıkan sağ sakağındaki damar belirginleşmişti.
"Hay senin çenene ben...Neyse Hadi gidelim şu Kemal gelmeden işi çözelim." dedi ve hızlıca cadde üzerindeki kulübün önüne geldiler.
Kulüp sanıldığı gibi gece kulübü ya da eğlence yeri değil aksine kahve görünümlü kumarhaneydi ve her gece buralarda milyarlar dönüyor, ne insanlar batıyordu.
Ömerle Enes bunu Kirli Kemal'in saf oğlu Sadık'tan öğreniyor ve okulda Sadık'ı yanlarında azda olsa gezdirip zaafı olan Merve'yi kullanarak kazanılan paralardan tırnaklama yapıyorlardı.
Kemal olduğu zaman bu pek mümkün olmasa da Sadık tek yakalandığı vakit bu mümkün olabiliyordu.
Kulübün içinde okula korumasıyla gitmek için saati bekleyen Sadık, Ömer ve Enes'i karşısında görünce çok mutlu oldu.
"Beyler hoşgeldiniz.Gelin çay simit yapalım"
Kahvaltı yapmamış Ömer ve kahvaltı yapsa da yemeğe tutkulu Enes bu teklifi geri çevirmeden masaya oturdular.
Eski tahta döşemeli çay tezgahının arkasında duran omuzları çökmüş gözleri bütün bir dünyanın yükünü taşımışcasına bitkin düşen bir ayağı topal çaycı Muhtar Üzerinden duman çıkan tavşan kanı çayları getirip masaya koydu.Enes çoktan simite saldırmış ve bitirmek üzereyken ağzından susamlar saçarak kısık sesle konuşmaya başladı.
"Ben bu muhtardan korkuyorum.
Bu beni bile yer " çayından bir yudum alan Ömer ve Sadık ani bir hamleyle bardaklarını masaya koyarak kahkaha atmaya başladılar."Ulan şişman herkes sen mi?" diyerek Enes'in omzuna vuran Ömer aniden bir ciddiyete bürünüp Sadık'a paralar nerede diye kısık sesle sordu.
Sadık işaret parmağını dudaklarına götürerek sus der gibi bir işaret yaptı
"Çayları için üste çıkalım oradan da okula gideriz " dedi.
Enes tam 5 bardak çay içip 4 tane de simit yedi.
Ömer ve Sadık bu duruma alışık olduklarından hiç yadırgamadılar.Kulübün kapısından girince sağ tarafta siyah fayanslarla kaplanmış bir merdiven vardı.
SADIK oraya doğru yöneldi Ömer ve Enes'te onu takip etti.Ağır ağır merdivenleri çıkarak eski demir bir kapıyı iterek sessizliklerini bölen bir gıcırtıyla içeriye girdiler...
Ömer ve Enes ilk kez bu kata çıkıyordu.Ömer Enes'e doğru usulca eğilip
"İyice güvenini kazandık " dedi ve aniden doğruldu.
Fakat içerisi bekledikleri gibi paralarla dolu değildi.
Kapının solunda turuncu nevresimleri olan bir yatak tam çaprazında plazma bir televizyon, siyah bir laptop mini bir buzdolabı ve çokça kitap mevcuttu.Sessizliği Ömer bozdu
"Lan bu ne oğlum burada mı yaşıyorsun sen? "
Sadık arkasında ki Ömer'e dönerek oturun su yatağın üstüne de beni dinleyin.
Kitapların oraya doğru yönelip kitapların içinden eline bir yeşil defter aldı.
Sağ eliyle defteri kaldırıp Ömer ve Enes'e göstererek devam etti."Her şeyi yazdım..Yaşadıklarımı, babamın kirli tezgahlarını ve bizim çaldığımız paralarla yaptıklarımızı."
Enes aniden fırlayarak gözlerinde ki gerilmişlikle
"Lan yaptıklarımız oraya yazılır mı. Kemal yakalarsa ne bok yiyeceğiz biz"
Sadık elleriyle gerilmiş Enes'i oturtmaya çalışırken Ömer aniden ayağa kalkarak Enes'e döndü"Lan kendine gel ! Bağırma dışardan biri duyacak. Hem ölümden neden korkuyorsun o inandığın Cennete gidersin işte!"
" Of Ömer hiç sırası değil bu konuşmanın"
Ömer ellerini iki yana açarak
"Bende onu diyorum sırası değil "
Sadık'a dönüp devam etti."Hadi al paraları da uçalım "
Kafasıyla Ömer'i onaylayan Sadık hızlıca paraları çantasına doldurdu ve üç arkadaş hiçbir şey olmamış gibi kulüpten çıkarak okula doğru yola koyuldu.
Keyfi yerine gelen Ömer Sadık'a dönerek "oğlum sen kulüpte mi yaşıyorsun o kadar zenginliğin içinde?" dedi.
Sadık aniden olduğu yerde durdu.
Ömer ve Enes'e baktı.Siyah montunun kapşonunu geriye iterek
"Beyler siz benim artık kardeşlerimsiniz, ben dostluğu sizinle gördüm. Siz benim tek arkadaşlarımsınız."Ömer bu konuşmadan sıkılmış bir şekilde cümlesini böldü.
"Cami imamı gibi vaaz verme de anlat artık " dedi.
Enes ters ters Ömer'e bakarak öylece sustu.
"Tövbe yarabbim tövbe şu çocuða yakışıklılık kadar akılda ver Allah'ım"Sadık bu kısa samimi polemiğin arasına girerek devam etti.
Benim annem 4 yıl önce öldü. Babam yeni bir kadınla evlendi. Oda beni istemiyor zaten. Babamın da bu işine geldi .Önce ayrı bir ev falan dediler, bende size yakın olsun diye Kulübün üstünü istedim.
Soğuğun dudakları çatlattıgı o anda yüreklere kor düştü.
Ömer ve Enes hemen gözünden bir damla yaş düşen Sadık'a sarıldılar.
Ömer günah çıkartırcasına"La bundan sonra bizim gardaşımızsın. Babandan farklısın sen. Ha O Merveyi de unut oğlum o Berkay'ın hatunu .Biliyorsun Berkay'larla biz ters yöndeyiz."
Afallayan Sadık Enes ve Ömer'e baktı
"Ama hani benden hoşlanıyordu Merve" dedi.
Ömer saçlarını yeniden geriye atarak "Kim dedi onu sana?" diye sordu.Sadık eliyle Ömer'i gösterek
" Ee sen dedin ya " o esnada Enes soğuğu ısıtan bir içtenlikle kahkahayı bastı."La bu Ömer'in Allah bir dediğine inan sadece "
Ömer kahkaha atan Enes'e bakarak
" E ben onu da demem ki " dedi ve gözlerini kısan gülüşüyle Enes'e eşlik etti.
Sadık önce ciddiyetini bozmadı ve sonra onların kahkahalarina katıldı."Canımız sağolsun be bizden değerli değil kimse " diyerek okul yoluna devam ettiler.
Her şey güzel çok gidiyordu.
Ama şimdilik...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK BEYAZ
RomanceAşkın,dostluğun,sevginin ve hayatın kıymetini bilmeyenlerin imtihanı ağır oluyor. İşte bu hikaye tam da bunu anlatıyor. "İyi çocukların,özüne kötülük bulaşırsa neler yapabileceklerini okumaya ne dersin? ** .