Leigh Parker
-
Etrafıma göz gezdirdiğimde nefesim daralmış, bir an önce buradan çıkmak istemiştim.
Ne vardı sanki de buraya gelmiştim.
Gözümü televizyondan alarak cama çevirdim. Bir an önce burdan çıkmalıydım.
"İzlesene Leigh."
Laura'nın sesini duyduğumda kafamı ona çevirdim. Bu kızdan da pek haz ettiğim söylenemezdi.
"Yok," diyerek ayağa kalktım. "Ben gitsem iyi olur."Rose de bana dönerken "Neden ki? Ne güzel oturuyorduk." diye mırıldanmıştı.
Evet, sadece oturuyorduk.
"Yok, gideyim ben."
Onlara gülümsemeye çalışarak kapıya doğru adımladım. Rose'un "Dur." demesiyle istemsizce dururken sıkıntılı bir nefes alıp arkamı döndüm. Yüzüme bir tebessüm kondurdum. "Efendim?"
"Adan seni bıraksın."
Kafamı Adan'a çevirdiğimde hiç de istekli olmadığını görünce gözlerimi devirmiş ve "Gerek yok, gidebilirim ben. Elim ayağım tutuyor sonuçta." demiştim.
Rose başını sallarken ayağa kalktı ve benimle birlikte kapıya kadar geldi. Laura ise arkamdan "Görüşürüz." diye bağırmıştı ama pek taktığım söylenemezdi.
Onunla görüşmesek hayatımdan birşey eksilmezdi.
Montumu kenardan alıp üzerime geçirdim ve kapıyı açarak çıktım. Rose da kapıya yaslanmıştı. "Hemen dönmen güzel olmadı Leigh."
"Ufak tefek işlerim var. Onları halletmem lazım. Belki başka zaman." dediğimde başını sallamıştı.
Kesinlikle yalan değildi. Eve gidip pijamalarıma sarılarak dizi izlemem lazımdı.
Rose, "Görüşürüz o zaman." dediğinde başımı hafifçe sallayıp "Görüşürüz." dedim ve arkamı dönerek oradan uzaklaştım.
Rahat bir nefes verdiğimde ise buradan kurtulduğuma seviniyordum.
---
"Hayır ya, nasıl bitersin sen?"
Dolabı iyice elimle karıştırırken kaşlarımı çattım. Abur cuburları daha dün almıştık, ne çabuk bitebilirdi?
Sinirle dolabın kapağını kapatırken gürültülü bir ses çıkmış ve hafifçe yerimden sıçramıştım. Şu hayattaki tek alışamadığım şey bu sesti.
Salona girdiğimde yavaşça koltuğa oturdum. Rose'ların yanından geleli bir saat oluyordu. Ve bu iki saatte birkaç bölüm bitirmiştim ve deli gibi acıkmıştım.
Birşeyler yemek istiyordum, ama üşeniyordum. Aklıma çikolataları getirdiğimde yutkundum.
Ben üşengeç bir insandım. Ve markete gidemezdim. Hayır, o yol çok uzundu. Amelia'yı bekleyebilirdim. Hayır bekleyemezdim.
Yerimden hızla kalkarken telefonumu elime aldım ve askılığa doğru yürüdüm. Altımdaki pijama takımının fermuarı yoktu. Bu da ayrı bir sinir bozucuydu.
Montumu üzerime geçirip telefonu ve kumbaradan aldığım parayı onun cebine sıkıştırdım ve evden çıktım.
Market evimizin az ilerisindeydi ve bu yolu çikolata için çekmek zorundaydım.
Adımlarımı hızlandırarak markete geldim ve içeri girdim. Dışarısı soğuk olduğu için birden buraya girince üzerime doğru esen sıcak hava beni titretmişti.
Zaman kaybetmeden abur cubur reponuna girdim.
Tanrım, bu görüntüyü bir yıl boyunca izleyebilirdim. Tabi izleyecek dizilerim olmasaydı.
Bana doğru sırıtan çikolatalara sırıtırken yanlarına gittim. "İşte kavuşma vakti bebeklerim."
Tam uzanıyordum ki duyduğum sesle yerimden sıçradım. "Onlarla konuşman bittiyse bana yardımcı olabilir misin?"
Kafamı çevirdiğimde Adan'ı görmeyi beklemiyordum. Üstelik elindeki paketleri de!
Şaşkınlıkla ona baktığımda sorarcasına bana bakıyordu.
Yavaş yavaş kendime gelirken boğazımı temizledim ve omuz silktim.
"Ne konuda?"
Elindeki paketleri salladı. Bir yandan da etrafı kontrol ediyordu. "Bunların hangisi daha kullanışlı. Laura bana bir isim verdi ama aklımda tutamadım. Sen bilirsin."
İçimden gelen kahkahayı engellemeye çalışırken dudaklarımı bastırdım. Yüzündeki ifade o kadar komikti ki!
İstemsizce ağzımdan kaçan birkaç kıkırtıya karşı gözlerini kısarak baktı. "Ne gülüyorsun?"
"Hiç," dedim ve mor paketi işaret ettim. "Bu daha iyi. Hem Laura kendisi gelemedi mi?"
Kafasını iki yana salladı. "Hanımefendi zorla beni gönderdi. Neymiş, kasa da erkek varmış, ondan utanıyormuş. Ulan bunları biz kullanıyoruz sanki."
Sonra bana döndü ve diğer paketi bana uzattı. "Bu da senin olsun. Fikir için sağol."
Önce elindeki pakete baktım, sonra ona. "Gerek yok. Bence onu yerine koymalısın."
Bana kafasını salladığında derin bir nefes alıp çikolatalara uzandım ve hepsinden birer tane alıp doğruldum. Bu sırada Adan daha gitmemişti ama ben onun yanından geçmiştim.
Tam ilerliyordum ki tekrar "Dur!" sesini duyduğumda gözlerimi kapadım. Resmen beni oyalıyordu.
Yanıma geldiğini hissettiğimde gözlerimi açıp ona döndüm. "Evet?"
Mor paketi bana uzattığında kaşlarımı çattım. "Bunu sen geçirir misin?"
"Yok artık." diye mırıldanıp paketi aldım. Bu gayet doğal birşeydi. Neyin utancıydı bu?
Beraber kasaya geldiğimizde hepsini geçirtip poşetledim. Parayı uzatıyordum ki Adan çoktan parayı vermiş ve üstünü almıştı.
Omuz silktim. Ne demişler, nerede beleş, oraya yerleş.
Ona ait olan poşeti uzattığımda aldı ve beraber marketten çıktık.
Ona son kez bakıp oradan uzaklaşmaya başladım.
"Hey!"
Durdum ve arkamı döndüm. "Teşekkür ederim."
Başımı sallayıp karşılık verdiğimde o da el sallamış ve uzaklaşmıştı.
Yüzümdeki sırıtışı yok edip yürümeye devam ettim. Aklıma o anı geldikçe gülesim geliyordu.
Ama yorulmuştum yahu.
Bir daha bir ay markete gitmeyi düşünmüyordum. Bugün bana yetmişti.
---
Bu bölüm Ledan shipperlara..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my love √ uehara
Fanfictionamelia: aman tanrım! vini uehara ile konuşuyorum! tümhaklarısaklıdır.