Ne söyliyeceğimi, ne soracağımı bilemiyordum. 2 gündür aradığım adam bu evde yaşıyormuş ve ben deli gibi bu evden gitmeye çalıştım sürekli. Belki sırrı o da biliyordu o yüzden kurtardı belki de beni. Beynimde bir dolu soru yağmuru hangisini sorsam önce karar veremiyorum. Boşlukta dolaşan gözlerimi gözlerine diktim.
- Senn...
(.................)
- ahhh, ne oluyor
Pencereden içeriye koca bir taş atıldı. Cam kırıkları yerlerde. Ben çığlık çığlığa öylece dururken o kolumdan tutup koltuğun arkasına yatırdı beni. Eli başımda.
- Allah kahretsin !
dedi sinirli bir şekilde.
- Ne oluyor? Kim bunlar?
daha paniğimi atlamadan ikinci bir taş geldi dışarıdan. Devasa bir penceresi daha kırıldı evin. O kadar panik oldum ki başımı onun göğsüne sakladığımın farkında bile değilim.
- Hadi çıkmalıyız burdan. Gitmeyecek bunlar.
Korku dolu gözlerle baktım gözlerine.
- Hadi, kalk, yavaş.
deyip elimi tuttu. Yabancı gelmemişti eli. Bir yerden tanıdıkmış gibi.
- çantamm ?
masanın üzerinden çantamı aldım. O da arka odadan içi bir şeylerle tıkıştırılmış bir sırt çantası alıp geldi. O sırada karşı pencereden karanlıkta birilerinin eve doğru geldiklerini gördüm.
- Geliyorlarrr
sesim o kadar titriyor ki korkudan kendi sesime yabancı oldum bir an.
- Korkma !
deyip elimi tuttu tekrar. Hızlıca arka odaların birine yöneldik. Süngülü eski bir kapıydı bu. Kapıyı açıp kilitledi arkadan. Bir merdivenden indik. Nasıl bir ev bu diye düşündüm. Evin ön tarafından tamamen farklı bir bahçeye girdik. Ön taraf bu mahalleye ait değildi ama burası tam da bu mahalleye göre bir bahçeydi. Karanlık, kuytu ve korkutucu..
- ahhh ! dur, yavaş
O kadar karanlık ki hiçbir şey göremiyordum. O yüzden sıkı sıkı tutuyordum elini.
- Hızlı olmamız lazım, hadi, koş
El ele deli gibi koşuyorduk karanlıkta. Arkadan birilerinin 'durunn' diye bağırdığını duyunca daha da hızlandık. Göbeğim çatlarcasına koşuyordum artık.
- Arabanı nerde bırakmıştın ?
- Mahallenin girişinde ...
Nefesim tükeniyordu. Bu cevabı vermek bile ağır gelmişti nefesime. Koşamıyordum artık. Ben koşmuyordum zaten o beni koşturuyordu.
- Geldik, Hangi sokağa bıraktın ?
Etrafa bakınmaya başladım. Sonunda durmuştuk ama beynimden alev çıkıyordu sanki. Nefesim sırayı şaşırmış; alıp vermeyi unutmuş sanki. Nefes nefese boğuşurken bakıyordum sokaklara.
- Hahh bak orda.
Arabaya yöneldik.
- Anahtar
deyip uzattı diğer elini. O zaman farkettim hala el eleydik. Bırakmaya niyetimiz yok gibiydi. O kadar çekmişti ki kolumu kolum onda kalır diye korktum bir an. Sonra yavaşça bıraktı elimi. Elim o kadar uyuşmuş ki çantadan anahtarı ararken hissedemiyorum. Nihayet buldum. Uzattım anahtarı. Anahtarı alır almaz geçti arabaya
- hadii çabuk
Arabayı sürmesine hiç itiraz edemezdim. Anahtarı bile çeviremezdim ki. Bindim yan koltuğa. Hala nefes nefeseyim. Dönüp baktı yüzüme. Bütün korkum okunuyordu yüzümden. Gözlerine baktım yine o sıcaklıkla;
- Ahra, sakin ol.