Kapı hızlıca çarpılmıştı. Tuğçe son anda anahtarı içeride unuttuğunu farketmiş olsa da elini araya sokma cesaretini gösterememişti. Daha önce denemişti. Kapıyı durdurmasına rağmen dakikalarca acı yüzünden nefesi kesilmişti. Bazı talihsizlikler insana ders olabiliyordu. Hızlıca ,ısınması için 10 dk önceden çalıştırılmış arabaya bindiler. İki kız ve bir anne. Evin küçüğü Eylül. 8 yaşını yeni doldurmuştu. Ailenin nazlı kızı. O bile büyümüştü.
Tuğçe herkesin kemerlerini bağladığından emin olmak için dikiz aynasından çocukları kontrol etti. Aylin'in saçlarına takıldı bir an gözü. Derin bir tıslamayla verdi nefesini. Ergenlik ve bu da geçecek diyerek, bir kaç saniye yumdu gözlerini. Evin büyük kızı Aylin. 15 yaşında tüm hayatı çözdüğünü sanan dünyalar güzeli bir kız çocuğu. İlk göz ağrısı. İlk heyecan. Minik yerfıstığı. Ve ailesine hiç söylemeden saçlarının bir kısmını geometrik desenli usturaya vurdurmuş, asi genç kızı.
- Anne müzik aç. " dedi Aylin.
Tuğçe arabayı parçalarcasına yağan yağmura ayıp olmasın diye slow bir müzik açtı. Evin otomatik kapısını açıp, artık aileden biri olmuş çilingir sefayı aradı.
- Sefa Bey akşam 6 da gelebilirmisiniz. Bizim anahtar yine kapıda kaldı" onay gelmiş olacak ki başka konuşma geçmeden telefonu kapatıp, el freninin altındaki boşluğa bıraktı.
Okulun önüne geldiklerinde yağmura aldırmadan, tek tek çocuklarına sıkıca sarılıp, kokularını içine çeke çeke öptü. İyi dersler demesine kalmadan çocuklar koşa koşa okulun kapısından içeriye girdiler.
Tuğçe'nin bugün işleri çok yoğundu. Eşi Ahmet'in doğumgünü yaklaşmıştı. Ve evlendikleri günden beri Tuğçe' nin en büyük zevki ona eğlenceli sürprizler yapmaktı. Bu sene için planı Singapur 'da 4 günlük bir kaçamaktı. Ahmet aslında son 10 yıldır bu tatilin planını yapıyordu ama her seferinde çocukların daha çok eğlenme fırsatı bulabilecekleri başka ülkelere gitmişlerdi. İşinde son derece başarılı olduğu gibi ailesine de inanılmaz düşkün, eşine yıllardır çılgınlar gibi aşık bir adamdı Ahmet. Sık sık yurtdışına çıksada iş görüşmeleri olmadığında hemen oteline gider ve Tuğçe'yi arayıp her gelişmeyi anlatırdı. Çok az evli çift bu denli iyi dost, sevgili ve aile olabilirdi. Ama onlar başarmışlardı. Tanıştıkları gün ikiside birbirleri olmadan yaşayamayacaklarını anlamışlardı.
Tuğçe telefonun rotasını lüks bir avm ye çevirmişti. Eşine sürpriz yapacağı için ince, yazlık kıyafetler bakacaktı. Bulabileceğinden hiç emin olmadasa. Başı ağrımaya başladığı için yol üzerinde kahve satan bir durak işaretledi.
- sağa dönün solda kalın
-100 metre sonra hedefinize ulaştınız.
Dörtlülerini yakıp arabasını park etti ve o meşhur kahvecide hızlıca sıraya girdi. Havaya rağmen buzlu kahve içmek niyetindeydi. Cam vitrine göz gezdirip balkabaklı cheesecake kalmadığını gördü. Bir an modu düştü. Zira ne zaman bu kahveciye gelse mutlaka bir tane o pastadan alır, akşam Ahmet'le yabancı dizilerden birini izlerken paylaşırlardı. Sıra ona gelmişti.
- Karamelli frappuccino lütfen. Orta boy.
- isminiz?
-Tuğçe.
Kredi kartını uzatıp, şifreyi girdi ve kahvesini alabilmek için tezgahın sonuna doğru yürüdü. Bir pipet birde peçete aldı. Çekici uyarısı olduğu için arabayı parkettiği yerden huzursuzdu. Arkasını dönüp arabayı kontrol etti. Nefesini tuttu. Elindeki peçeteyi sımsıkı kavradı. Delicesine yağan yağmur. Cam kenarındaki masa ve sandalyeler. Oturup kahvesini içen insanlar. Ve Ahmet! Oracıkta cam kenarında, elinde başka bir kadının eli ve önünde paylaşılmak için alınmış tek bir balkabaklı cheesecake!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bal Kabaklı Cheesecake
RomanceTuğçe Paris' te tanışıp büyük bir aşkla bağlandığı kocası tarafından aldatıldığını öğrenir. Bundan sonra ne yapmalıdır. Kolay olan affetmek mi? Herşeyi silip ,çekip gitmek mi?. Eğer çocukları olan bir kadınsanız hiç bir seçenek kolay değildir.