"Hayat zaten bu değil mi, bir acı içerisinde yaşıyoruz. Bedenimiz bir acı içerisinde anne rahminde oluşuyor.
Gün geçtikçe ruhumuz, Bedenimiz o küçük yere sıkışıyor. Çıkmak istiyoruz. Dışarısının güzel olduğunu umarak.
Neden bebekler ağlar sanıyorsunuz ki ? Gözlerinizi açtıkları dünya da annesinin baygın olduğunu görüyor o bebek. Doktorların endişe dolu bakışlarından korkuyor. İlk işte korku çocuğa o zaman beliriyor.
Ağlamaya başlıyor. Gün geçtikçe geçer sanıyoruz.
Neden öcülerden küçükken korktuk sanıyorsunuz? Hepsi başında yapılan hatalar yüzünden meydana geldi.
Hiçbir insan kolay hayatlar yaşamadı. Kimisi tacize uğradı, kimisi sevdiklerini feda etti, kimisi şiddet gördü, psikolojik veya bedenen... Bunların sorumlusu korku.
Anne rahmine düştü bize gebeyken korku. Şuan o korkuları kat kat yaşıyoruz. Yan etkileri ise, nefes darlığı, ağlama.
Acı, hüzün ve korku vücudumuzda her zaman vardı. Bir kanser gibiydi. Sadece onları tetikleyen şeyler sonucunda kanser ortaya çıkar.
Anlaşılan insanoğlunu, birisi fena şekilde tetiklemişti"
Parmaklarımı klavyeden çektim. Saatlerdir yazmaya uğraştığım kitabıma yeni bölümler eklemeye uğraşıyordum. Yazarlık hiç bir zaman kolay olmamıştı.
Hayattan umudu olmayan, yalnız olanlar, mutsuz olanlar şair ve hatta yazar olur derler . Hiçbir zaman yalnız hissetmedim, umutlarımı hiçbir zaman ellerimden kontrolsüz bir şekilde bırakmadım.
Düşüncelerim sonucunda oluşan yoğun karmaşa yüzünden gözlüklerimi gözümden çıkarıp kenara bıraktım. Monoton bir hayatım yoktu. Aksine sakin bir hayatım hiç olmamıştı.
Telefonun titremesi ile kemikli Parmaklarımı gözlerimden çektim.
DERYA
Arıyor
Telefona birkaç saniye uzun uzun bakmıştım. Beni yıllardır arayıp, halimi sormayan teyzem mi arıyordu ?Elime alıp cevapladım telefonu. "Merhaba? Aramanın şerefini neye mecburum?" Diyorum monoton bir ses tonu ile. Karşı taraftan ufak bir kıkırdama geliyor.
" Sesin, küçük bir kız çocuğundan daha farklı. Olgunlaştığın sesinden belli" diyor. Saçmalıyor.
" Konumuzun bu olduğunu düşünmüyorum teyze. Neden beni aradın? " uzun bir süre sessizlik oluştu. Hem bende hem karşı tarafta. İyi bir haberin habercisi değildi bu sessizlik. Ne diyeceğimizi bilemeyeceğimiz bir sessizlikti.
" Kitap yazmaya başladığını duydum Eftelya. Sadece çocukça attığın taslaklardan birkaçını okudum. Saçmaydı. Yani şöyle söylemeliyim ki; hayatını anlatman.. komikti."
Gülme sırası bana geçmişti. Sanki önümde komik bir video açılmış gibi gülüyordum. Bir anda sustum.
" Yaptığınız iğrençlikleri benim gözümden okumak zoruna mı gitti teyze?"
" Hayır Pera" İşte şimdi gerçek ismimi kullanmaya başlamıştı. Evet ismim biraz garip. Pera Eftelya Derensu . Sanki bir ergen çocuğun random atması gibi ismim vardı. Bunu kabul ediyorum." Bunları yayınlamana izin vermem. "
" İzin almadım kimseden" diyip telefonu yüzüne kapattım.Görüşme süresi 2 dakika 47 saniye.
Bu zamanımı kahve yapmaya harcayabilir, kitabımdan 3 sayfa daha okuyabilirdim. Zaman kaybı.
Ayağa kalkıp üstümü değiştirmeden yatağa attım kendimi. Gözlerim kapanmak için ruhuma yalvarıyordu. Son kalan gücümle saate baktım
05:39
Sonrası sadece karanlık.
****
Yıllarca o özenerek rengarenk renklerimle boyadığım tablom. İşte karşımda duruyordu. Hayallerim için bir renk atmıştım tabloya, her renk farklıydı. Mesela mavi umutlarım. Üzüntülerimi koyu kırmızıya, sevgimi Pembe için atmıştım tabloya . Ama sonra...
Sevdiğim kişiler ellerini bir siyah boyaya daldırdılar. Özene bözene tam 21 yılda tamamladığım o tabloyu siyaha boyadılar.
Ve , hayatımın dönüm noktası onlara empati yaparken noktaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMPATİ
HumorAnne rahmine düştü bize gebeyken korku. Şuan o korkuları kat kat yaşıyoruz. Yan etkileri ise, nefes darlığı, ağlama. Acı, hüzün ve korku vücudumuzda her zaman vardı. Bir kanser gibiydi. Sadece onları tetikleyen şeyler sonucunda kanser ortaya çıkar...