"Ginger, evde kalın ve Dennis ile birlikte büyükannenize iyi bakın." dedi annem. Harika(!) Artık o da bana Ginger diyordu. Bu isimden nefret ediyorum. Zaten Dennis ne zaman buraya gelse her şeyden nefret etmeye başlıyorum. Beni nefret küpüne çeviriyor. Bunları ona söylesem büyük ihtimalle üzerimde nasıl bir etkisinin olduğundan bahsedip, övünmeye falan başlar. Çünkü o kaskafalının tekidir. Dediğim gibi, o burada olduğunda her şeyden nefret etmeye başlıyorum.
Ama tabii ki en çok ondan. Madem geri kalan lise yıllarımı onunla geçirmek zorundayım, o zaman yaz tatilimi ondan uzak ve doya doya çıkarmaya çalışırım.
Bana bakıp mal mal gülümsedi.
Nedenini biliyor musunuz? Ben biliyorum.
1- Yalnız başımıza sayılırız.
2- Aklında bir şeyler var.
3- O zaten bir mal ve gülümsemeye çalışıyor.
Yalnız başımıza sayılırız? En son yalnız kaldığımızda neler olmuştu?
-GEÇMİŞ-
(Yine aynı yıl, o geceden 2 gün sonra)
Dennis ve Dolly teyze bize geliyor! Sonunda!
Evde sürekli yalnız kalıyordum ve yalnız olmadığımda da kimse benimle oynamak istemiyordu.
Bu sefer yalnız olmayacağım. Dennis de benimle!
"Hey! Oyun oynamak ister misin?" dedim. O da sıkılmış gibi görünüyordu. Ne zaman canı sıkılmış birini görsem onunla oyun oynamak istiyordum. Sanki onunla oyun oynarsam birden neşelenecek gibi geliyordu. En azından Dennis böylece neşeleniyordu.
"Pekala." dedi. Elini çenesine koyup düşünmeye başladı.
"Ne oynasak ki? Bilemedim." dedi. Ben de biraz düşündüm ve en sevdiğim oyunu önerdim. "Saklambaç?" dedim. "Ama hiç iyi saklanamıyorsun! Seni hemen bulunca oyun çok sıkıcı oluyor." dedi. "Yakalamaca oynayalım mı?" dedim mahçup bir şekilde. Küçüklüğümden beri ona hayrandım ben. Onun gibi olmak istiyordum. Beni böyle ezince de hem üzülüyordum hem de söylediklerinde haklı olmadığını ona göstermek için bir çaba içine giriyordum.
Kafasını sallayarak önerimi kabul ettiğini gösterdiğinde tüm hızımla kaçtım. Birkaç dakika sonra beni yakalamayı başardığında ben çoktan yorulmuştum. Ama o terlememişti bile. Nefesleri de normaldi.
"Tamam şimdi kaçma sırası bende. Hazır mısın?" dedi be benden birkaç adım uzaklaştı. Kafamı aşağı yukarı salladığımda koşmaya başladı. "Hadi! Yürümeyi yeni öğrenen bebekler bile senden kat kat daha hızlı koşuyor! Sen bebek misin?" Dedi.
Çok hızlı koşuyordu ama eğer onu yakalayabilirsem bebek olmadığımı kanıtlardım.
Büyük olay da burada oldu.
Takılıp düştüm.
Birden durup, bana yaklaştı. "İyi misin?" dedi. "Dizim kanıyor." diyerek doğrulmaya çalıştım. Ama olmuyordu ve çok fazla ağlıyordum. Önünde bebek gibi ağlamak istemiyordum!
Beni kucağına alıp odama taşıdı. Pembe ve yeşil odam bu sefer ne prenses odası gibi ne de sevimli bir yer gibi görünmüştü gözüme.
Pansuman yapmasına rağmen hala göz yaşlarımı tutamıyordum. Üstelik çok sevdiğim pembe prenses yatağımın üzeri kan ve ilaç karışımı bir sıvıyla dolmuştu. Ellerimi göz yaşlarımı silmeye çalıştıktan sonra yatağın üzerindeki deniz kızı desenine getirdim. Ama hiçbir şey ağlamamı engelleyemiyordu.
Canım yandıkça ağlıyordum, ağlayıp hareket ettikçe daha da canım yanıyordu ve bu durumda tuhaf hareketlerimle ona aptal bir bebek gibi göründüğüm için daha da çok ağlıyordum.
"Ağlama artık." dedi sevecen bir ses tonu ile. "Hem sen bir yetişkin değil misin?" dedi. Ben de "Yetişkinler bir yerlerini kanatarak oyun oynamazlar ki! O zaman ben bir yetişkin değilim!" diyerek daha da şiddetli ağlamaya başladım.
"Aslında onlar da kanatılan bir oyun oynuyorlar." dedi. Eğilip saçlarımı yüzümden çekti ve "Oynayalım mı?" dedi. Bu oyundana ailem daha önce bana hiç bahsetmemişti. Çok merak etmiştim ama Dennis'in yüzündeki tuhaf sırıtıştan dolayı biraz da korkmuştum.
Kafamı salladım.
Oyunu anlattığında aklımda kalan tek şey sadece yatmam gerektiğiydi. Çünkü yatmam gerektiğini sürekli ve sürekli tekrar etmişti. Kimseye söylememem gerektiğini de. Annemin bana bu oyunu anlatmamasının sebebi kimseye söylenmeme kuralı olmasıydı. Söylersem bir yetişkin sayılmayacaktım.
"Ama böyle ben eğlenemem ki!" dedim. "Hep sen hareket edeceksin." dedim. Oyunlarda fazla hareketli değilimdir ve o tür çok hareket etmemi gerektirecek oyunları da fazla oynamam. Ama yine de yerimde durarak eğlenebileceğimi düşünecek kadar şapşal değildim.
"Hayır! Hayır! Çok zevkli bir oyun! Başta canın yanabilir ama sonra çok hoşuna gidecek!" dedi heyecanla.
•••••
O gün bana tecavüz etmiş sayılırdı ve annemlere bunu söylemememi tekrar hatırlattı. Zaten daha sonra bir kere gördüm onu. O zaman da babası ölmüştü. Yani manevi amcamın cenazesinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redbull
Teen Fiction"Kaç tane redbull içtin sen?" "Ş-şu kaaadarcııık!" Küçükken hata yaparız ve bunları yaparken sonucu asla ve asla tahmin ettiğimiz gibi olmaz. Eğer o olayı hiç yaşamamış olsaydım, kesinlikle mutlu olabilirdim. Ondan iğreniyorum.