2

484 29 11
                                    

Bucky, arabayı 130 mil hızla kullanırken, yollarını aydınlatan tek şey lüks arabanın farlarıydı. Siyah gözüken asfaltın üzerindeki beyaz çizgiler hız nedeniyle göz yanılmasına uğrayıp neredeyse kesiksiz düz bir çizgi gibi görünürken, arabanın içini Move On dolduruyordu. Arabanın yalıtımlı sessizliğinde, şarkının sakin havası rahatlık veriyordu.

Seran, parmaklarını yasladığı alnıyla beraber yolu izlemeye devam etti, farkındaydı, bir şeyler oluyordu. Ne zamandan beri olduğunu bilmiyordu ama bunu ilk fark ettiğinde, en son işlerinden dönüyorlardı.

Aklına gelen anlarla yüzünü buruşturdu. Bu tür anlardan nefret ediyordu.

Evin kapısını açtı ve içeriye adımladı. Derin bir nefes alırken, Bucky ışıkları açtı, kendisi elindeki kolyeyi inceliyordu. Altın işlemelere dokundu. Gerçekten hayran olunasıydı.

Salona inen iki kısa basamağa geldiğinde durdu, üzerindeki kürke rağmen, hala deri tulum oradaydı. Artık canını sıkmaya başlamıştı. Elindeki kolyeyle beraber, başını kaldırdı ve Bucky'e baktı, yanakları kırmızı değildi, gözleri bir yere dalmıştı, dalgındı ve bunun sebebi yorgunluk değildi.

"Ne oldu?"

"Hiçbir şey," dedi düşünmeden. Başını iki yana salladı ve Seran'a döndü. "Sorun yok."

Vardı. Seran'ın gözü, cam kapıdan gözüken adama kayınca önce duraksasa bile, hiç düşünmeden belindeki kemere taktığı silahını çıkarttı ve ateş etti. İlk ateş edişinde cam, milimetrekarelik parçalara bölündü ve yerle yeksan oldu. Adam, arkasını dönmüştü, koluna isabet etti. İkinci ateşinde birkaç adam atabilmişti. Bu sefer omzundan vuruldu. En son Seran, uyarı olarak boşluğa ateş etti.

Bucky, ayaklandığında dip dibe geldiler ve birbirlerine baktılar. Bucky'nin kaşları anında çatıldı. Seran'ın beklediği anında evi boşaltıp, tanıdıkları arayarak kimin buna cesaret edebileceğini araştırma girişimiydi fakat öyle olmadı; bağırmaya başladı. "Ne yapıyorsun sen? Ne yaptığının farkında mısın?"

Seran anlamamış biçimde ona baktı ve elindeki kolyeyi sıktı. "Ne gibi Buchanan?" Bucky'nin kaşları mümkünatını gösterir gibi daha da çatıldı. O da, Seran'ın tam ismini kullandığında ciddileştiğini biliyordu.

"O kadar sorumsuzsun ki!" Seran da onun gibi kaşlarını çattı, bu akşam saplanan ağrının yeri dinmiş acısı, tekrar filizlenmeye başlamıştı. "Ne yaptığının farkında değilsin!"

Seran onunla göz temasını kesti ve yanındaki, diz hizasında bulunan aynalı ahşap masaya koydu silahını, ardından ağırlığını arkaya vererek koltuğa oturdu, eğildiğinde daha da artmıştı acı. Elini kalbine koyduktan sonra başını koltuğa yasladı, geriye bıraktı.

Bucky ona şöyle bir baktı ve dişlerini sıktı. "Bak! Sırf kaçmak için tekrar o şey oluyormuş gibi davranıyorsun!"

Seran cevap vermek için düşünmedi bile. Tek odaklandığı derin nefesler almaktı. Dehşet verici biçimde artıyordu ağrı.

Bucky onun cevap vermediğini fark ettiğinde önce sinirle birkaç adımlık bir volta attı ve ellerini saçlarına attı. Seran'a sonraki bakışında, ciddiyetin farkına varmıştı. Hızla yanına ulaştı ve dizleri üstüne çöktü. Kalbi üzerinde duran eli yakaladı ve diğer eliyle beraber avuçları arasına aldı.

Elini sımsıkı tuttu. "Tamam Seran, sorun yok."

Seran derin nefesler aldı, bu böyle yaklaşık yarım saat daha devam etti.

Yaşanan olay hızlı bir biçimde rafa kaldırılmıştı ve Bucky, Seran tamamen düzeldiği anda dudaklarına yapışmıştı. Ertesi gün yaşanan konuşmadan sonra, eve gelip kırık camı gördükleri zaman hatırlamışlardı olayı, fazla sorumsuzcaydı, farkındalardı. Bu yüzden Bucky, kalıp güvenliği sıkılaştırmak ve bunu kimin yaptığını bulmak yerine gecenin ortasında, Seran'ı arabaya bindirmişti. Yanlarında sadece birkaç düzine para tomarı vardı. Ve araba. Başka hiçbir şey yoktu.

Arabanın bir anda yön değiştirerek sallanması üzerine, Seran düşüncelerinden sıyrıldı ve neredeyse dehşet olarak nitelendirilebilecek bir ifadeyle Bucky'e döndü. Araba neredeyse yoldan çıkıyor ve ormanlık alana dalıyordu. Bucky, son anda toparlamıştı.

Bucky de aynı şekilde ona döndü ve birbirlerine baktılar. Seran'ın ağzına neredeyse senin derdin ne sözleri geldi ama onları geri yolladı. Şu anki sessizlik iyiydi, sadece müzik vardı. Yeni bir tartışmaya hazır hissetmiyordu. Normalde ilişkilerinin dizginleri hep kendisinin elindeyken, bir anda sürekli sessiz kalan taraf haline gelmişti. Bugünkü kolye tartışmasını unutamıyordu bir türlü. Düşünmeyi kesemiyordu. Bucky bu aralar sinirlerine hakim değildi ve onu her seferinde kırsa da anında özür diliyordu. Ama özür, ancak yoğunluğuyla beraber anlamlıydı. Ve Bucky özür diledikçe, o özürlerin yoğunluğu azalıyordu. Kuru birer özür haline geliyorlardı.

Seran başını hafifçe iki yana salladı ve tekrar önüne dönüp derin bir nefes aldı. Bacaklarını kendine çekti, ardından müziğin katalizörlüğünde gözlerini kapatıp kendini boşluğa bıraktı.

Merhabalar, merhabalar. Umarım kitabın üslubundan ve anlatılış şeklinden memnunsunuzdur. Git gide okuyan kişi sayısı artıyor, herhangi bir aktivite göstermeselen bile bu çok hoş.

Umarım beğeniyorsunuzdur, bunu bana billi etmeyi esirgemeyin lütfen ☺️

World Is Changing | Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin