7

253 16 8
                                    

Bucky, son zamanlar hariç her zaman olduğu gibi Seran'ın sözünü dinleyip eve girdiğinde önce kimseyi göremedi. Fakat gözleri ortama alıştığı anda, bir koltuğun önünde eğilmiş siyah bir cisim gördü. Seran. Eğildiği için göğüslerinin ne durumda olduğunu düşünmemeye çalıştı. Zordu.

Onun geldiğini fark edince başını çevirip ona baktı ve doğruldu. Bucky olduğu yere oturacağını sanarken, yan taraftaki deri koltuğa oturmak için hareket etti ve bedeninin gizlediği kişiyi görmesini sağladı.

Kıskançlık. İlk hissettiği şey buydu. Sinsi bir gülümsemeyle kendisine bakmakta olan bu adamı ilk anda kıskanmıştı çünkü kesinlikle Kolombiya'daki, hatta Amerika'daki çevrelerindeki çoğu insandan bile daha yakışıklıydı. Sarıya dönük saçları, masmavi gözleri ve muhtemelen fazlasıyla iyi bir vücudu vardı. Hepsinden önce kirli para dışında tam anlamıyla normal bir insandı. En fazla otuz yaşında olmalıydı, Seran 24 yaşındaydı zaten. ayrıca metal bir kolu da yoktu. Evet, bu acı vericiydi.

Üstelik, Seran neredeyse devasa büyüklükte bir dekolteyle beraber ona doğru eğilmişti. Daha neye ihtiyaç duyuyordu? Neon bir lambayla yazılmış gerçeklere mi? Seran muhtemelen adamı kendine aşık edip uyuşturucu parasının sefasını çekmeyi planlıyordu. Ondan sıkılmıştı. Tanrı aşkına, tabii ki de sıkılmıştı! Başka türlüsü söz konusu bile değildi.

"Bucky," diye karşıladı onu. "Gel oturalım. Bay Esbajar bizimle görüşmeyi kabul etti."

"Öyle görünüyor." Dedi ikisini de imalı bir biçimde süzerek. Esbajar, ona sırıttı. "Lütfen oturun Bay..."

"Barnes." Dedi neredeyse agresifçe. Ardından sakince Seran'ın dibine kuruldu. İçinde oluşmaya başlayan fırtına bulutlarını hissedebiliyordu. Fırtına öncesi sessizlik moduna giriş yapmıştı.

"Bay Barnes, ortağınız bana biraz istediğiniz şeyden bahsetti." Akıcı bir İngilizcesi vardı, bu, o göz rengini ve saçları açıklıyordu işte, tabii ki de Kolombiyalı değildi. En azından tamamen. "Anladığım kadarıyla Escobar'ın mirasını istiyorsunuz. Tabii buranın egemenliği vesaire."

"Tam olarak öyle değil, Travis," dedi Seran adama dönerek. Bucky'nin gözünden adamın ismini söylemesi kaçmamıştı tabiki de. "Bölüşürüz. Yüzde elli oranında. Küçük bir hesaplama yapıldığında ikimizden de fazla para sana kalır. Üstelik Escobar'ın paralarından da bir o kadar daha gelmesi de cabası."

"Öyle bir söylediniz ki," dedi içli bir sesle. "Neredeyse örümcek ağı misali tüm dünyaya uzanıyorsunuz sanacağım."

"Bizim de birkaç tanıdığımız var," Bucky'e şöyle bir baktı. "Paramızın tamamı temiz değil sonuçta."

"Uyuşturucu ile tarihi eser bir değil."

"Halbuki ben farklı düşünmüştüm," adama döndü ve dudak büktü. Adamın Seran'a bakışı üzerine Bucky, metal kolunu sıktı. Yüzü yine de ifadesizdi. "Burayı eski günlere döndürebiliriz. Sen ve ben."

Bucky'nin kafasında bu üç kelime yankılandı. Sen ve ben.

"Denemekten zarar gelmez." Dedi kısa bir düşünmenin ardından. "Ama eğer beni aldatmaya kalkışırsanız, silahlarımın parçaları gerçekten çok hoştur."

Seran gülümseyerek ayağa kalktı ve üzerini düzeltti. "Anlaştık o zaman."

"Evet, öyle," adam, Travis ayağa kalktı ve uzun bir süre Seran'ın elini sıktı. Ardından elini sıkmak için Bucky'e döndü. Bucky onu umursamadı. "Sanırım aranızda farklı bir anlaşma var." Dedi imalı bir sesle. Kollarını göğüsünde birleştirmişti.

Seran, beklediği gibi ona döndü ve önce dehşetle baktı, gözlerinden her zamanki gibi anlamış olmalı ki, bakışları sertleşti. Derin bir nefes alarak başını çevirdi ardından tekrar ona döndü sertçe. "Sorunlarımızı başkalarının önünde tartışmamalıyız."

"İzninle," dedi yalandan bir gülümsemeyle ve Travis'in omzuna hafifçe vurdu. Kendisini tutması gerekmişti, az daha omzunu kıracaktı adamın. Travis, Seran'a baktı, ardından ciddi bir şekilde odadan çıktı, çıkarken, kapıları kapattı.

Kapı kapandığı anda Seran'ın küçük elleri omzunu itti. "Senin derdin ne?!"

Bucky ona döndü ve öyle bir baktı ki, göğüsünü yumruklayan kadın durdu. Üzerine yürüdü. "Onunla yatacaksın, değil mi?" sesi ürkütücü biçimde sakindi.

"Ne." Dedi Seran aynı ses tonuyla fakat yüz ifadesi tamamen farklıydı. Ağzı açık kalmıştı.

"Belki de başından beri planın buydu. Zaten onu daha önceden bir şekilde tanıyordun ve şimdi onu avlamak için hem hislerimi, hem paramı, hem bedenimi kullandın." Şu an her şey korkutucu biçimde daha mantıklı gözüküyordu.

"Saçmalama Buchanan!" Diye bağırdı bir anda. "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin?"

"Evet," dedi, "sence de böylesi daha mantıklı değil mi?"

"Ve daha kolay!" Dedi öfkeyle. "Kendini artık seni sevmediğime öyle bir inandırmışsın ki neredeyse delirmişsin!"

"Senin beni sevmediğini düşündüğümü nereden biliyorsun?" Dedi şokla. Yoksa defteri... Tanrım, onu yanından tek bir an bile ayırmamıştı. Peki o zaman nasıl...

"Ben senin tek bakışından yirmi dakikalık konuşmayı bile çıkarabilirim aptal!" Öfkeyle itti adamı. "Ne demek nereden biliyorsun?!"

"O zaman Esbajar mıdır nedir, her ne bokumsa herifine ne yapıyordun o zaman?" Duraksadı ve Seran'ın gözlerinin içine baktı. "Ben gelmeden öncesi de vardı değil mi?" Bir anda parladı. "Amacın o adam ve uyuşturucudan fazlası değil mi?!"

"Anlamıyor musun?" Diye bağırdı Seran. "Bunu ikimiz için yapıyorum. Sadece ikimizin refahı için. Eğer buraya onun gibi hükmedersek, o gün evimizde başımıza gelen ve bizi yollara düşüren o şey bir daha asla tekrarlanmaz. Her gün farklı bir yerde bir yerden bir şeyler çalmamıza gerek kalmaz. Yakalanma riskine rağmen her gün yapmaya devam etmene gerek kalmaz." Uzandı ve Bucky'nin yanağına dokundu. "Bunu sadece bizim için yapıyorum."

Önce duraksadı ve dokunuşun tadını çıkarttı ama bir anda "Beni aldatarak." Diye parladı. "İstemiyorum! Tek başına bu dediklerinden kurtul. Eğer o adamla gözümün önünde sadece mevki için oynaşmaya devam edersen ben yokum," derin bir nefes aldı. Sesi kısılmıştı. "Görünüşe göre olmayacağım da."

"Bucky..." dedi Seran ama devamını getiremedi.

"Sanırım bu kadardı," Bucky, Seran dışında her yere baktı ama o hariç nereye bakacağını bilmiyordu. "Dört yıllık ilişkimizin sonuna geldik demek."

Seran hiçbir şey söylemedi. Yapabildiği tek şey, Bucky arkasını dönerken onu izlemekti.

Bucky, dış kapıdan çıktığı an, Travis ile göz göze geldi. Yine o sinsi sırıtması vardı. Eğer istediği şeyi yapmazsa içinde kalırdı. Etten koluyla düşünmeden gözüne yumruğunu indirdi. Adam gözünü tutarak sendelerken herkes ona silahını doğrultmuştu. Bucky onları umursamadı ve hızla bahçe kapısına ilerledi. Kapıyı kapatmadı bile ve Maserati'sine binip kapıyı kapattığı an, direksiyonu yumruklayarak bağırabildiği kadar bağırdı. Ardından, gelişinden çok daha agresifçe gaza bastı, elli metre sonra yanlayarak u çekerken ve ardından gazlarken ses neredeyse Kolombiya'nın tamamından duyulmuştu.

Seran'dan gitmişti. Hala buna inanamıyordu.

Sevgili Okuyucu,

Sanırım ölüyorum.

Final geliyor...

World Is Changing | Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin