5

303 22 14
                                    

Seran, elinde Dan Brown'un son kitabı Başlangıç'ı okurken, bir anda sıkıldı ve ayracı kitaba gelişi güzel koydu ve kapağını kapattı. Seran, normalde sayfa kıvırmayı yada ayraç koymayı o kadar kafaya takmazdı, önemli olan okumaktı. Kitabı, birkaç dakika önce bir benzinciden almışlardı ve işin garip yani, Seran hiçbir şekilde, hareket halindeki bir araçta kitap okuyamaz veyahut soru çözemezdi. Yapılacak en iyi şey telefonundan oyun oynamak -hayır, Candy Crush gibi değil, güzel oyunlar oynamak- veya PDF okumaktı. Seran'ın bu dikkat dağıtma çabası tek bir kişi olarak, yirmi bel silahlı adam arasına dalmak gibi bir şeydi.

Seran bacaklarını birbirine bastırdı, kitabı dizleri üstüne koydu ve ellerini kitabın üzerinde birleştirdi. Koltukta küçücük kaldı. Yine o gergin oturuşu yapıyordu. "Arabayı ben kullanmak istiyorum."

Bucky, bunun ne zaman geleceğini merak etmeye başlamıştı zaten ve bu iyiye işaretti. Neredeyse iki gündür yoldaydılar ve sadece kendisi kullanmıştı. Normalde on beş kez falan, Seran bu isteğini dile getirmiş olmalıydı. "Hay, hay." Dedi başını sallayarak ve hiç vakit kaybetmeden arabayı sağa çekti. Güneş batıyordu.

Seran'la aynı anda kapılarını açtılar ve yüksek olmayan araçtan indiler. Kapılar yukarı kıvrılmış duruyorken, ikisi de arabanın ön tarafından geçmek için hareket ettiler. Üzerlerinde, alacalı bir pembe ve turuncu giyinmiş gökyüzü uzanıyordu. Bucky, karşı karşıya durduklarında ve birbirlerine ilerlemeye başladıklarında Seran'ın yorgunluktan çökmüş olduğunu fark etti. Bu kadın, mükemmel şartlar altında olduğunda bile uykusunu tam anlamıyla uyuyamayan biriydi. Bucky'nin onu en kısa zamanda bir pansiyona götürmesi şarttı. Hiç değilse biraz daha rahat ederdi.

Seran, araca bindi ve uzanıp yukarı kıvrılmış kapıyı yakalayıp kapattı. Bucky arabaya yerleşirken koltuğunu ve aynaları ayarladı. "Nereye gidiyoruz?"

"Miami."

"Orada özel mülkümüz olduğunu biliyorlar Bucky." Dedi Seran bıkkın bir sesle, yolu kontrol edip gaza basarken.

"Orada kalacağımızı kim söyledi?" Derken, daha sonrasında ne yapabileceklerini hesap ediyordu. Planı Miami'de son buluyordu. Umudu, o zamana kadar ilham gelmesi yönündeydi.

-

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

Sevgili Okuyucu,

Artık Seran'a ulaşmayı denemeyi bıraktım. O yüzden bunu her kim okuyacaksa, artık olayları ona anlatıyorum.

Miami'ye varmışlardı, ilk günü sadece uyuyarak geçirdikten sonra ertesi günü South Beach'te biraz güneşlenerek, SawGrass'ta alışveriş yaparak, yemek yiyerek geçirdiler. Oteldeki odalarına tekrar döndüklerinde, Bucky omzundaki lüks çantayı yatağa attı. Tüm gün o taşımıştı, çanta boşken bile ağırdı ve üstüne kolu gözükmesin diye uzun kollu giymişti. Ellerinin ikisine de kumaş eldiven giymişti ve soran herkese yada garipseyen herkese hassaslığı olduğunu söylemişti; eldivenleri de odanın bir köşesine attı.

Seran, bir önceki yazışımda hiçbir şey olmamış gibi üstüme atladı desem yeridir. Hala dediğim gibi dokunuşlarımı bedeni yabancılıyor, bu acı verici. Dün, yıldızlar altında, mavi bir Lambo'nun üzerindeyken onu gerçekten sevgimi her şeyimle veriyordum. Hatta başlarda onun da morali iyiydi.

Kendine bir kahve hazırladı ve deniz manzaralı suitin, boydan boya camlı duvarların önündeki koltuklarda oturan Seran'ın yanındaki koltuğa çöktü. İkisi de tekli koltukta, dışarıyı izliyorlardı.

Bucky tek kaşını kaldırıp yandan Seran'a baktı. Hava güneşli olduğu için gözlerini kısmıştı, renkli gözlü insanların dertlerinden biri de güneş ışığıydı.

Sonra... ona dokunduğum an, irkildi. Sanki defalarca birbirimizin elini tutmamış, defalarca sevişmemişiz gibi.

"Planın ne?" Dedi Seran. Kucağında tuttuğu soğuk sütü dudaklarına götürdü. Bucky, süte D vitamini damlattığını tahmin etti. Düzenli olarak almasa da, yorgun olduğu zamanlarda D vitamini alıyordu Seran. Aynı zamanda şu sıralar balık da yemeleri lazımdı.

"Şey diye düşünmüştüm..." diye geveledi Bucky ağzında ve zaman kazanmak için kahvesinden içti. Gözlerini manzaraya çevirdi. Bu sefer Seran ona bakıyordu.

Birbirimizi, severken, en azından tek taraflı severken, öpüşlerim karşılıksız gibiydi, sanki herhangi biriyle beraberdim. Ama hayır, burada smut yazmak için bulunmuyorum.

"Bir planın olmadığının farkındayım." Yüzünde bilmiş bir gülümseme vardı. "Muhtemelen buraya gelme sebebimiz öylesine aklına esmiş olması."

Bu sefer lafı hiç dolandırmadı. "Evet."

"Ama dört yıllık sevgilinin bir planı var." Bacaklarını üst üste attı ve egoyla hafifçe gülümsedi. Sütünden yudumladı.

Bu sabah, arabadan ayrıldığım ilk an, çılgınca defterimi aradı. Merak ettiğinin farkındayım. Gecenin bir vakti araba kullanmayı bile bırakıp bunu yazıyorum. Eğer içimdekileri özetlemezsem, bir anda her yeri kanıma bulayacak şekilde patlayacağımı hissediyorum.

Bucky, doğrudan ona baktı, gözleri bacaklarına takıldı. Bacağını sallandırmıyordu. Dikkatini dağıtacak herhangi bir şey yapmıyordu. En fazla ne olabilir ki, diye düşünse bile, içinden bir ses tarihi eser kaçakçılığı ve bir miktar kirli paranın yanında uyuşturucu işine gireceklerini söylüyordu. Zaten yeterince kirlilerdi. Yatak odasında, yatağın üzerindeki, içinde yaklaşık 20 tomar para bulunan çanta bunun kanıtı niteliğindeydi.

"Ne gibi bir şeyden bahsediyorsun?"

Seran bacaklarını çözdü ve koltuğun kenarına yaslanarak ona eğildi. "Çantada ne kadar para var?"

Bunca sayfa sadece onun beni artık sevmediğini ve benim onu bunun aksine nasıl sevdiğimi anlattım. Belki de ara vermeliyim. Bir şeyler düşünmemeliyim. Ama bu imkansız gibi bir şey. Eğer... eğer... ölmezsem. Her neyse, kolay ölemeyen bir insanım, intihar etsem de işe yaramaz. O yüzden yan sayfaya geçerek okumaya devam edebilirsin.

"20 tomar kadar. Yani yaklaşık-"

"Biliyorum. 200.000 civarı." Dedi Seran savırsızlıkla. Bucky buna takılmadı. "Bizi bulmalarını istemiyorsak sahte pasaport bulsak iyi olur."

Bucky, dahi olma ihtiyacı hissetmiyordu, en azından şu an. "Nereyi gitmeyi düşünüyorsun?"

Seran harika gülümsemesini adama bahşetti. Sırtını tekrar koltuğa yasladı. "Ünlü uyuşturucu mafyası Pablo Escobar'ın, devletten vergi kaçırmak için milyon dolarlarını kaçırdığını biliyor muydun? En güçlü olduğu dönemde günde 60 milyon dolar kazanıyormuş."

Bucky, tabiki de biliyordu. Seran ara sıra bundan bahsederdi. Sütünü tekrar yudumlayan kadına gözlerini kısarak baktı. "Kolombiya?"

"Evet, Bucky." Sevgilim, dememesi Bucky'nin dikkatinden kaçmadı. "Kolombiya."

Sevgilerimle Bucky.

Ayyy, aniden aklıma geldi çoooook güzel şeyler olçak dldmxl konuşsunlar diye düşünüyordum bir de baktım ki... dım dıs dıııııs artık oy isterim ona göre heeeeee

World Is Changing | Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin