6

280 17 13
                                    

Kolombiya, düşünüldüğünün aksine kesinlikle batık bir ülkeydi. En yeni araba 85 model Chevrolet'ti. Evlerin dışı tuğladandı, ufak ayakkabı kutuları gibi yan yana ve üst üste dizilmişlerdi.

Pablo Escobar'ın soyadına sahip bir semt vardı başkentte. Yine aynı ayakkabı kutusu görünümlü evler orada devam ediyordu. Sokaklar sıcaktan dolayı atletle gezen ve her an belinden AK-47 çıkartabilecek tipte adamlarla doluydu. Girişler ve çıkışlar tutuluyordu, semte girmek için zamanında Escobar'ın sağ kolu olan ve şimdi oraları yöneten adamın oğlundan izin almak gerekiyordu.

Seran'ın hedefi tam olarak orasıydı.

Son model mavi bir Maserati ile Kolombiya sokaklarında dolanırken Bucky buraya kadar nasıl geldiklerini sorguluyordu. Evet, çiftin mavi takıntısı vardı, en azından arabada.

Miami'deki o konuşmadan sonra, her şey çok hızlı gerçekleşmişti. Sahte iki pasaport, iki uçak bileti ve bir de muhtemelen ülkedeki tek mavi ve son model arabayı bulmuşlardı. Muhtemelen bunu birkaç saat içerisinde bulmak hayal olmalıydı ama paranın gücü neredeyse sınırsızdı.

Asıl iş geldikten sonraydı. Esbajar soyadlı herife ulaşmaları lazımdı. Neyse ki Seran'ın güzel yüzü ve tatlı dili ve olağanüstü İspanyolca yeteneği ile işi halletmek çok sürmemişti. Sokakta kime sorsalar adamı tanıyorlardı. Aramaya çıktıktan birkaç saat sonra Seran adamla telefonla konuşmuş ve semte giriş izni almıştı.

Şimdi ise, Seran, o meşhur deri tulumu ve kürküyle yanında oturuyordu. Sıcak nedeniyle göğüsündeki fermuarı fazlasıyla açıktı. Seran'ın bu konudaki düşüncelerini tahmin edebiliyordu. Üstelik bunların nereden çıktığı da belirsizdi.

Kendisi ise, ince bir gömleğin altına tıpkı semttekiler gibi atlet ve marka bir pantolon giymişti. Şu anda gömleği çıkartmıyordu ama semte vardıkları zaman ilk işi gömlekten kurtulmak olacaktı. Belinde silahı da vardı. Bu insanlar tarafından bulaşılmamak istiyorsanız, agresif ve tehditkar olmalıydınız.

Arabayla semtten girdiler ve Bucky tıpkı kendine söz verdiği gibi ilk iş olarak gömleği çıkarttı. O sırada Seran direksiyonu tuttu. Gerekli adrese geldiklerinde Seran, camdan bakıp dudaklarını büktü. Burası için ortalamanın fazla üzerinde bir müstakil eve gelmişlerdi. Girişinde silahlı adamlar vardı.

Seran ile bakıştılar ve aynı anda ikisi de arabadan indi. Hepsi zaten onlara bakıyorlardı. Hele Seran'ın elbisesi. Bu adamlar sanki ilk kez kadın görmüş gibiydiler. Şu an biri diplerine girip ağızlarına el bombası koysa haberleri olmazdı. Neyse ki hepsi çabuk kendine geldi ve Bucky'i de fark ettiler. İkisi de arabanın önüne geçtiler. Seran, Bucky'e döndü. "Önce ben konuşacağım. Seni çağırırım. Bir şey olursa haberin olur, her türlü."

Bucku başını salladı ve sevgilisinin -neredeyse artık öyle olmadığına emindi- gidişini izledi.

Seran, ayağındaki ince topuklu -neyse ki ayağını tamamen kapatmayan- topuklularla kapıya gitti. Adamlar onun için kapıyı açtı ve biri onu karşıladı. İki katlı evin verandasına giderken etrafı inceledi. Beyni son hız çalışıyordu. Etraf kesinlikle Kolombiya'nın kalanından çok daha iyiydi. Beklediğinden daha fazla adam vardı. Bu herif, Pablo Escobar'ın birkaç level altı olmalıydı. Neyse ki, yeni bir Pablo geliyordu.

Verandada, esmer adamlar arasında bir adam konuşuyor ve oturuyordu. Geldiklerini görünce diğer adamlar gibi başını çevirdi ve Seran ile göz göze geldi. Nedense adamı daha görmeden gözü ona takılmıştı, adamın kimliğini bile bilmiyordu.

Adam onu görünce şöyle bir süzdü ve ayağa kalkıp ağır adımlarla Seran'ın yoluna doğru gitti. Karşı karşıya geldiklerinde, Seran, bu adamın gözlerinin Bucky'den bile iyi olabileceğini düşünüyordu.

World Is Changing | Bucky BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin