2.Bölüm

206 6 0
                                    

Kulaklığımdaki remix müziğe uyum sağlayan tempolarla kaldırımda yürüyerek stüdyoya yürümemi sürdürürken birden yükselen bi çığlık sesi, yüksek sesli müziğin melodisinin arasından geçip kulağıma ulaştı. Hemen kulaklığımın birini çıkardım ve sesin geldiği yöne döndüm. Yolun karşısındaki yolun, benden yaklaşık 30 metre gerisinde bir kapkaççı, orta yaşlı bir kadının çantasını almaya çalışıyordu. Kadın, elinden geldiğince engel olmaya çalışıyordu ama bir yandan da etrafa yardım çığlıkları atıyordu.

Diğer kulaklığımı da çıkardım ve kulaklığımı telefonumdan çıkardıktan sonra ikisini de ceketimin ceplerine soktum.

Düşüp düşmeme olasılığını umursamadan kadına doğru koşmaya başladım.

Birinin yardıma ihtiyacı vardı ve o kişi şuan, kesinlikle haksızlığa uğrayan biriydi. Etraftaki birkaç kişi görmezden geliyordu bu durumu. Onlara sinirle baktım koşarken. Neden yardım etmiyorlardı kadına? Yardım çığlıklarını duymuyorlar mıydı kadının?

Kadının yanına ulaştığımda kapkaççının arkasında olmamın verdiği avantajla kafasına dirseğimi geçirdim. Kapkaççının birkaç saniye afallamasından yararlanarak çantayı kaptım ve hızla kadına verdim. Kadın da şaşırmış olacak ki bana boş gözlerle bakarken sağ dirseğimi adamın karnına geçirdim ve daha o eğilemeden sağ elimi yumruk yapıp, elimin sırt kısmını adamın burnuna geçirdim.

Adam burnunu ve karnını tutarak birkaç adım geri gittikten sonra, şaşkınlığını bir kenara bırakıp bana doğru bir yumruk savurdu. Gereğinden hızlı refleksim sayesinde yumruğu bana gelmeden geri çekilebildim. Adam bir kez daha saldırıya geçti. Öne doğru atılıp yumruğunu tekrar savurdu. Yine kaçtım saldırısından.

Adam sinirlenmişti.

Birkaç saniye sonra adam yamuk ağız güldü ve cebinden bir bıçak çıkarıp bana doğru atıldı. İstemeden de olsa birkaç adım geri giderken, saldırıya uğrayan kadının çığlık attığını duydum. Kadına bakmadan elimle sessiz olmasını işaret ettim ama ya görmedi yada görmezden geldi. Ama her halükarda ona hak veriyordum. Tepkisi normaldi.

Adam bıçağını birkaç kez savurdu ve ben tekrar tekrar kaçınca iyice sinirlenmiş olacak ki bıçağını sağ eline alıp karnımın sağına doğru hızla savurdu. Kendince beni kör nokta sayılabilecek bir yerimden bıçaklayacaktı ama ben bıçaklanmama 1-2 saniye kala koluna vurdum ve bıçak elinden düşerken kolunu ters yönde çevirdim. Ayağımda karnına sert bir darbe atarken, boşta kalan elimle çenesini altına vurmayı da ihmal etmedim.

****

Adam yere yuvarlandıktan sonra yerdeki bıçağı kaptığım gibi adamın yanına gittim bir ayağımla karnına bastırdım. Aslında birebir ezdim de denebilir. Çünkü bir ayağımla karnına bastırırken elimden geldiğince tüm ağırlığımı da o ayağıma verdim. Ardından kararlı bir yüz ifadesiyle adama bakarken, tehditkar bir şekilde bıçağı tuttum. Bıçağın ucu adama dönüktür.

Bıçağın ucu tepedeki güneş sayesinde parlıyor, olduğundan daha tehlikeli görünüyordu.

Adam kafasını zorla da olsa yerden kaldırdı ve önce bıçağın ucuna, ardından da bana baktı nefes nefese.

"Dostum, lütfen bırak beni!"

Olabildiğince gözlerimi açarak cevap verdim.

"Ben senin dostun falan değilim."

"Pa-pardon! Bayım, lütfen bırakın beni. Bırakın da gideyim. Lütfen. Siz kazandınız zaten, lütfen bırakın beni!"

Bu sefer yamuk ağız gülme sırası bendeydi.

"Ah! Az önce 'bay' falan görmüyordun ama? Ne oldu da birden 'bay' oldum ben?"

"Lütfen bırakın beni!"

"Ah, Tanrım!"

Başımı yukarı kaldırdım ve yavaşça iki yana sakladıkları sonra tekrar adama döndüm. Göz göze gelmemiz çok sürmedi.

"Bak, dostum. Seni bırakacağım ama şimdi değil."

"N-ne?"

"Seni serbest bırakacağım ama..."

Sırf gerilim olsun diye bekledim ve adam tedirgince bana baktıktan sonra devam ettim.

"... Polisler geldikten sonra."

"Hayır! Lütfen polisi çağırmayın!"

"Neden? Adaleti sağlamanın nesi kötü?"

"Oh, Tanrım!"

Adam pes edercesine nefes verdikten sonra kendini yere bıraktı ve gözlerini kapattı.

Bu arada yanıma ne zaman geldiğini fark etmediğim kadın beni omzumda dürttü. Ona baktım.

"Bayım, polisi aramamı ister misiniz?"

"Elbette! Çok iyi olur hanımefendi."

Kadın gülümsedi ve benden uzaklaşırken telefonunu tuşladı.

Kadın 2 metre kadar uzaklaştıkça sonra yerde yatan adama baktım. Ona seslendiğimi belli edercesine karnına bastırdığım ayağımdaki yükü biraz hafifletip tekrar ağırlığımı üzerine yükledim.

"Hey! Kaç yaşındasın sen?"

Adam gözlerini açmadan yanıtladı.

"17"

"Hmm."

Daha gençti. Hem de çok gençti. Ama pis yüzünden, en son ne zaman banyo yaptığına hatırlamadığına yemin edebileceğim kirli ve dağınık saçlarından, yer yer çıkan kirli sakalından ve pis kıyafetlerinden yaşı büyük görünüyordu.

Onun haline acısam da duruşumu bozmadım.

Dylan O'Brien'a Gelen "Bir Bilinmeyen Mesaj"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin