Selam arkadaşlar! Daha tazecik olan hikayemin ikinci bölümüyle karşınızdayım. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Hatam olduysa yorum yapmayı unutmayın lütfen. Iyi okumalar 😊
Medya:Başrol oğlumuz.
Çalıştığım, daha dogrusu bizim olan şirketten çıktığımda, sabahtan beri oturmaktan işlevi yavaşlamış olan uvuzlarımı esnettim ve temiz havayı içime çektim. Araba gelmişti, konağa gitmek şöyle bir uzanmak için acele ettim ve hızla arabaya atlayıp konağın yolunu tuttum.
Yolda giderken düşünceler yine esir almıştı beynimi. Şu sıralar aklımı tek bir mesele meşgul ediyordu. Istanbul mevzusu. Şu sıralar dediğime bakmayın döndüğümde beri hergün,zaten dönmeyide istediğim söylenemezdi.
Üniversiteyi istanbulda okumuştum,bana kalsa geri dönmezdim ama babam geri dönme şartıyla kabul etmişti şehir dışında okumamı.
Buralarda durmak gibi bir niyetim yok aslında,en kısa sürede bir fırsatını bulup gitmeliydim bunu aklıma koymuştum.
Böyle düşünürken konağa gelmiştim. Kapıda duran adamlardan biri kapımı açmıştı. Eeee! Ağa oğlu olmakta bunu gerektirir zaten.
Hah! Ne oğul ama.
Babasını,atasını,evini,ocağını,doğup büyüdüğü yeri terk etmek için can atan oğul.
Konağa girdigimde kimseyi görememiştim. Sakindi neyseki,rahat rahat kafamı dinlerdim.
Odama çıkıp bi duş alsam fena olmazdı hani. Hızlı adımlarla odama çıktım ve kıyafetlerimi çıkarıp duşa girdim.
Kafamdaki seslerden kurtulmak için soğuk suyu tercih etmiştim ama yine bi faydası olmadı.
Gitmek fikri daha ağır basmaya başladığından beri herkes, ailemin her üyesi olur olmadık zamanda aklıma gelirdi. Ama beni yine hicbir sebep kararımdan vazgeçirememişti.
Bu sefer babamı düşündüm, işi ne kadar zordu iki kadınla uğraşmak, aşireti yönetmek bu kadar yükün altında nasıl bu kadar dik durabildigini merak ederim hep.
Burada kalmak istemedigim bu yüzdendir,ben babam gibi güçlü olamam. Gerçi ağa olmak gibi bir sorunum yoktu abim o işi sağolsun üstlenmişti.
Burada kalmak onların istediği biri ile evlenmek monoton bir hayat sürmek kesinlikle isteğim şeyler arasında olmazdı.
Bu yüzden di bu gitme çabam.Soğuk suyun altında çok kaldığımı fark edip,çıkmak için hareketlendim.
Tekrar odaya girdigimde rahat bi şeyler giyinip yatağıma uzandım, yemek vaktine kadar dinlenirdim belki biraz.
Yine iç seslerim beni ortasına aldı ve etrafımda dönmeye başladılar.Ne kadar düşündüm , ne zaman uyudum bilmiyorum beni uyandıran ses kapı sesi oldu, yemek için çağırıyorlardı büyük ihtimal.
Ama benim düşündüğüm rüyama giren buğulu mavi gözler. Neydi bu rüya.
Umursamadım.
Kalkıp odadan çıkmam beş dakika sürmüştü. Büyük salona girdigimde geniş ailemin erkekleri yemeğe başlamak için beni bekliyordu. Buralarda böyleydi genellikle, kadın erkek ayrı yemek yerdi.
Sofraya oturduğumda dedemin afiyet olsun demesiyle yemeğe başladık.
Yemek yerken kimse konuşmamıştı, buda adetlerden birisiydi sadece.
Kahveler geldiğinde babamın sorusuyla ondan taraf döndüm.
"Barzan işler nasıl oğlum."dedi. Sahi nasıldı işler. Bilmiyorum demek yerine "Iyi şükür baba" demekle yetindim. Aynı soru abimede gidince, herzamanki gibi detaylı anlatmaya başladı. Abimin ağalık görevide olduğu için pek şirkete uğramazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK "KABUL"
General FictionTek bir söz bıçak gibi kesti soluğumu. Kimseye,hiç bir kimseye birşey olmadı. Kendimden başka. 'Kendim ettim kendim buldum'derlerya hah iste o meseleden. Kendimi kendi ellerimle uçurumdan attım gözümü kırpmadan. Gözümdeki damla düşmeden aceleyle. Fa...