Üstümdeki kazağı çıkarıp etrafa salak salak baktım.
Necip beni aşağıda bekliyordu fakat ben hala giyecek bir şey bulamamıştım! Tamam, giyecek bir sürü şeyim vardı fakat bulamıyordum bir türlü işte.
En son krem rengi uzun bir kazak giymeye karar verdim. Aşağıdaki Necip'in sabırsız seslenişlerini duyunca daha hızlı hareket etmeye başladım. Boynuma bir iki kolye taktım ve geceden örülmüş saçlarımı açıp hacim verdim. Gözümün bitimine siyah göz kalemi sürüp biraz dağıttım, rimelimi sürüp koşa koşa banyoya gittim. Parfümü üstüme boşalttım, gerçekten. Koşa koşa aşağıya indim. Beni görünce Necip ayağa kalktı ve ellerini iki yana açtı.
"Ya kurban olayım Bigo, napıyorsun ya?" Güldüm, ona yaklaşınca öksürmeye başladı.
"Kanka vallahi az sıkmışsın parfümü."
"Ya ama bak beni zaten zorla götürüyorsun oraya,"
"Tamam tamam hadi çabuk giy ayakkabını, üstüne bir şey al nolur nolmaz."
Kafamı sallayarak çantamı omzuma geçirdim ve ayakkabimi giyer giymez çıktım, ben önden giderken Necip kapıyı kilitleyip bana yetişti.
Gittiğimizde Şermin, Oğuzhan, Ece, Cenk, Caner ve Şükran'la karşılaşacaktım. Bakın, gerçekten çok gerilim yaratan bi durumdu. Özellikle Caner'in orda bulunması beni çok daha fazla geriyordu. Çünkü oyundaki karakteriyle normal hayattaki karakterinin bir olmasını istemiyordum.
Arabaya bindiğimizde dizlerim titriyordu, gerçekten çok heyecanlıydım.
"Az sakin ol be deli, ilk davana çıksan bu kadar heyecan yapmazsın." dedi Necip park ettiği yerden çıkarken.
Biraz kıkırdadım. Tam Necip'e bir şey söyleyecekken Beşiktaş marşı duyuldu.
"Efendim Eco"
"Ay napıyorsunuz Allah aşkına! Biraz hızlı olun." Ece'nin bağıran sesini sokaktan biri bile duyabilirdi. Telefonu biraz kulağımdan uzaklaştırdım.
"Geliyoruz, beş dakikaya oradayız. diye seslendi Necip ve daha fazla kulağım acımadan telefonu kapattım. Ellerim terlemişti, pantolonuma silmekten yorulmuştum. O kadar heyecanlıydım ki, hala ellerim titriyordu.
"Az sakin ol, alt tarafı bizimkilerle tanışacaksın." dedi ve güldü. Derin bir nefes verdim. Kırmızı ışıkta durduğumuzda Necip omzumu sıvazladı. Radyonun düğmesine bastı ve gidene kadar rahatlamam için radyoda çalan şarkıları dinledik. Hiç konuşmadık.
Necip arabayı park ederken tekrardan derin bir nefes verdim. Bu kadar heyecanlanmaya gerek yoktu, şuan onlarla tanışmayı benden çok isteyen yüzlerce taraftar vardı. Kıymetini bilmeliydim.
Arabadan indim ve pantolonumu biraz yukarı çektim. Üstümü başımı düzelttim ve o sırada Necil yanıma gelmişti. Hazırdım, bu kadar kasmama gerek yoktu.
Kafeye girdiğimizde kalabalık bir şekilde oturduklarını gördüm. Sırasıyla bir tarafta Cenk, Ece, Oğuzhan, Şermin; karşı tarafta ise Şükran ve Caner oturuyordu. Yanlarında 2 sandalye boştu. Necip'le oraya oturacaktık. Bizi görünce Şermin ve Şükran kalkıp bize doğru yöneldiler.
Lütfen sakin ol, lütfen lütfen lütfen.
"Hoşgeldiiin." dedi ve sarıldı bana Şükran. Allahım sen bana yardım et. Tebessüm ederek gülümsüyordum.
Elimi uzattım.
"Ben Bilge."
"Ben de Şükran. Memnun oldum."