YANGINI BAŞLATAN KÜÇÜK ALEV

17 1 0
                                    

6 YIL ÖNCE
Kapıyı hızla çarptıktan sonra bilgisayarıma bağlı olan kulaklığı kulaklarıma yerleştirdim. Müziği sonuna kadar verip dinlemek kulaklarımı ilk başta acıtsa da artık alışmıştım, dış dünyadan korunuyordum şimdi. İlk önce biraz oyun oynayıp kafamı boşalttıktan sonra sosyal medyada gezinmeye başlamıştım. Bir mesaj bakalım kimden gelmiş. Eda'danmış. En iyisi görüldü yapıp cevap vermemek, benim nerdeyse bir saat süren azar işitmemden sorumlu. Üstelik telefonuma da bir hafta dokunmam yasak. Onun yüzünden. Gözcü olarak parkta onun sevgilisiyle cilveleşmelerini beklediğimden geç gelmiştim eve. Zaten sinir küpü olan babam iyi bir azar çekti onun sayesinde. Neymiş efendim kız başıma gecenin dokuzunda sokakta ne işim varmış. İlla ki peşime abim olacak o mıymıntıyı da salacaklarmış bundan sonra ki erkeklerle sürtmeyecekmişim. Ha ola ki erkeklerle bir münasebet geçerse aramda şimdi ki gibi azarla değil de bacaklarımın kırılmasıyla sonuçlanacakmış. En sonunda annem kucağında ağlayan küçük kardeşime babamın bakmasını söylediğinde ikinci bir azar dalgasının geldiğinin sıkıntısıyla ayağa kalktım ama kalkar kalkmaz annemin yırtıcı bakışlarıyla koltuğa geri oturdum. İşte başlıyorduk. Bütün söylediklerine kafamı salladıktan sonra annemin " Arif seni her ne kadar kızı yerine koysa da hareketlerine dikkat et Yaren. El içerde ne olduğunu bilmez, ağızları durmadan laf yapar. Arif bizi korumaya çalışıyor ama unutma senin baban yaşasaydı o da aynılarını söylerdi sana. Zaten işleri bu aralar kesat gidiyor bir de senin böyle yapman yüzünden ağrımadık başımız ağrıyacak. Adam sinir hastası, bu zamana kadar yetimdir diye el kaldırmadı sana ama bu son ikazımdır. Bundan sonra akşam beşde evde olacaksın." Dedikten sonra koltuktan nasıl kalktığımı bilemedim. Babam yani gerçek babamın ölümünden sonra iki yıl kendi başımızın çaresine baktıktan sonra komşumuz Hayriye teyzenin dul yeğeniyle evlenme kararı almıştı annem. Beni bir kere bile dinlemeden. Gerçi ben de çocukluktan gençliğe adım attığım o zamanlarda pek de anlamamıştım annemin ne kadar zorluk çektiğini. Evlenmeden önce benle yatak odasında konuştuğu o zaman anlamıştım.  Artık benim babam kesinlikle hayatta değildi. Geri de gelmeyecekti. Kalbimde açılan boşlukla yasamayı öğrenmem gerekecekti. Zaten okul hayatıma ağırlık vermeye başlamış, henüz ne olduğunu tam idrak edemediğim yetimliği de pek düşünmemiştim. Derslerime odaklandım sadece. E başarı geldikçe üvey de olsa babamın benle gururlanması ile baba boşluğum kapanır gibi olmuştu. Ta ki küçük kardeşim doğana kadar. Her ne kadar bebek tatlı da olsa üvey babamın işleri iyi gitmiyor, borçlular kapıya dayandıkça da sinirler geriliyordu. En sonunda bir yerlerden yalvar yakar borç bulduktan sonra durumu düzene sokmuştu ama sinirleri o zamandan beri son derece gergindi, evde de huzur ortamı kaybolmuştu. Herkes kendi odasında kendi aleminde takılıyordu.

Müziğin değiştiğini farkettiğimde iki şarkı geçmişti. Boş boş ekrana bakıyordum. Bu kız yemin ederim ki deliydi. Az kalsın ailesinden birisine yakalanıp dayak yiyecek olmasına rağmen hala o serseri sevgilisiyle piknik yapma derdinde. E benim gibi arkadaş da bu günler işin gerekli olduğundan yine yanlarında takılmamı istiyor. Gönderdiği mesaja kısa bir yanıt yazdım; Hayır.
Zaten çevrimiçi olmadığından bilgisayarı kapatıp uyumak İçin yatağıma uzandım. Bu kıza bunları yaptıran aşk nasıl bir duyguydu acaba. İnsan aşık olduğu zaman bütün tehlikeleri aşabilecek kadar cesur oluyor muydu gerçekten. Yoksa kısa zaman sonra bu yalancı bahar güneşi gibi aydınlanan aşk söndüğünde yaptıkları çılgınlığa değer miydi ki? Bence aptalca bir şey aşk. Sadece kendini daha iyi hissetmek için bir insanla vakit geçirmek. Ben de bazen kendimi kötü çık kötü hissediyorum ama güzel şarkılar dinleyip, çikolata yiyorum. Böyle de mutlu oluyorum. Böyle de mutlu olunabilir demek ki.

KADIN ve HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin