20.Bölüm - Karanlık

608 34 12
                                    


Eylül'ün ağzından;

Kendimi sokağa attım. Bir kaldırım bulup üstüne oturdum. Göz yaşlarım dizimin üstüne bir bir dökülüyordu. Birden yağmur çiselemeye başladı. Sokak lambasının aydınlattığı yerde yağmur damlaları görünüyordu.

Neydi beni ağlatacak hale getiren bu duygu? Aşk mı kıskançlık mı? Aşk olmasa kıskançlıkta olmaz zaten. Mesela hiçbir zaman Güney'i kıskanmadım. Songül'e olan aşkına imrenerek baktım sadece. 'Ne mutlular' dedim içimden. Çünkü onu hep yakın bir arkadaş olarak gördüm. Bir kaç güne kadar Ali'de öyleydi benim için. Bir şeyler paylaşabildiğim bir arkadaş, bazen dertdaş. İnsan arkadaşını kıskanır mı? Ali benim arkadaşımdı, öyle kalmalıydı...

Birden binanın kapısı açıldı. İçeriden büyük topuklu ayakkabıları Ali'nin evinde gördüğüm kız çıktı. Daha önceden çağırmış  olduğu taksiye binip gitti.

Dışarısı ıssız ve soğuktu. Montuma biraz daha sarındım. Birden aklıma kızları aramadığım geldi. Telefonumu almak için çantama eğilecekken üç tane serseri tipli erkeğin bana doğru geldiğini gördüm. Gülüşe gülüşe bana yaklaştıkça nefeslerinden alkol kokusu alıyor, tırsıyordum. Kaçacak hiçbir yerim yoktu. (Diyalogda 1.kişi X, 2.kişi Y, 3.kişi Z)

X:  Oo güzelim, saat biraz erken değil mi?

Diğer ikisi kahkaha attı. Cevap vermeden onlara pis bakışlar atıyordum.

Y: Hani bizim işimize gelir  etrafın ıssız olması. Ama senin işine gelir mi bilmem.

''Rahat bırakın beni.''

X: Beyler, rahat bırakalım bayanı.

Diğerleri sanki komik bir şey varmış gibi gülmeye başladı.

Z: Zorluk çıkarmasan güzelim, ne güzel tatlı tatlı anlaşıyoruz.

''Ne anlaşması be?''

O sırada binanın kapısı tekrar açıldı. Arkama dönüp baktığımda Ali'nin olduğunu gördüm. Göz yaşlarımı hemen sildim. Ali yanımıza geldi.

Ali: Eylül ne oluyor?

Y: Sana ne lan? Ne oluyorsa oluyor.

Ali: Ne diyorsun sen ya?

Ali adamın üstüne yürüyecekken durdurdum.

''Ali, sataşma.''

Ali: Eylül, sen eve çık hadi.

''Hayır.''

Ali: Eylül dediğimi yap.

O sırada telefonum çaldı. Cemre arıyordu. Binaya girip telefonu açtım.

''Efendim Cemre?''

Cemre: Eylül, gittin mi Ali'ye? Neredesin?

''Evet. Ali deyim.''

Cemre: Ne zaman geleceksin? Saat çok geç oldu.

''Bilmiyorum. Gelirim birazdan.''

Cemre: Tamam çabuk ol.

''Tamam. Hadi bay bay.''

Telefonu kapattığımda adamların gittiğini gördüm. Ali yanıma geldi.

Ali: Yukarı çıksana.

''Hayır. Gideceğim ben.''

Ali: Bırakmam seni. Üşümüşsün zaten. Isınırsın biraz.

''Geç oldu.''

Ali: Hem sana açıklamam gerekenler var.

''Neden?''

KALBİNE TUTSAK 💔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin