"Sürün bu kadını, bir daha Roma toprağına ayak basamasın!"
Ve günler sonra Domusun kapıları fitne için tekrardan açıldı, annem ve Agrippina'nın atlı arabaları dolmuştu ön bahçeye. Belli etmesem de heyecanlıydım, yıllar sonra Agrippina'yla karşı karşıya gelmek kolay değildi. Zira onunla yollarımız kanla kesişmiş, lakin kazanan ben olmuştum. Agrippina, Caligula'nın kızkardeşiydi ama araları pek de iyi sayılmazdı. Bu nefret o kadar büyümüştü ki Agrippina gerekli kişilerle ittifak kurmuş kardeşini tahttan indirmek için harekete geçmişti. Ama işler onun istediği gibi gitmemiş, bu kirli ittifak ortaya çıkmış kendisi sürgün kocası ise idam edilmişti. Agrippina oğlu Neron'la birlikte yalnız kalmış, İon adalarına sürülmüştü. Ve yıllar sonra onun yapamadığını yapmış, kardeşini kanlı bir şekilde tahttan indirmiştik. Bundan dolayı bana ve Claudius'a kin gütmüş, hatta intikam yeminleri dahi ettiğini duymuştum. Ama bunların kardeşinin ölümü için değil de, tahtın bizlere geçtiğini anladığı için yaptığını düşünüyorum. Ama gelin görün ki o günler geride kaldı, taht artık bizde, istese de artık alamaz. Ve onca olaydan ve yaşanılan kötü hadiselerden sonra gelmesi, hele ki böyle bir zamanda hiç de hayra alamet değildi. Ön kapının biraz gerisinde onları karşılamak için bekliyordum, yavaş yavaş açılan araba kapılarının seslerini işttikçe daha da heyecanlanıyordum. Evvela annemin ayakkabıları bastı domus merdivenleri üzerine, teker teker çıktı basamakları. "Kıymetli anneciğim hoş geldiniz" dedim, annem ise "Benim küçük meleğim, hoş buldum. Bak sana kimi getirdim." diyerek sağ eliyle kapıdan yeni giren Agrippina'yı gösterdi. "Agrippina, bu ne güzel sürpriz, yıllar sonra seni görmek ne hoş." dedim, o ise "Seni de öyle Valeria, hala eskisi gibi zarif ve güzelsin."dedi, "Teşekkür ederim, sen de öylesin." diyerek onları büyük salona davet ettim. Salonun ihtişamı Agrippina'nın ilgisini çekmiş olmalı ki, gözlerini bir türlü alamadı. Claudius'un tahtına onları ise sağ ve solumda ki koltuklara oturttum. Ailem de olsalar hiyerarşiye uymak ve bana hak ettiğim saygıyı göstermek zorundaydılar. Keyifli bir yemekten sonra odalarına çıkan misafirlerin ardından ben de odama çekildim. Lakin içimi kemiren bir husus vardı, bu ikisi neden gelmişlerdi, hala anlamamıştım. Sorduğumda annem, "Seni çok özledim, Agrippina ise beni ziyarete gelmişti, benimle gelmek istediğini söyleyince kıramadım." dedi. Ama yine de kuşkulanmamak elde değil. O gece yine sıkılmış, kafamı dağıtmak için soluğu köşkte almıştım. Odaya girdiğimde elleri ve kolları bağlı bir savaşçı, tüm çıplaklığıyla beni bekliyordu. Hiç vakit kaybetmeden bağlı kollarının arasından geçirdim bedenimi ve hızla öpüşmeye başladım. Oldukça genç ve tecrübesiz oluşu beni daha da cezbetmişti. Kısa bir öpüşme faslından sonra kollarını ve bacaklarımı açtım, zincirini koparmış bir aslan misali bana doğru gelmeye başladı. Hafif bir korku hissetsem de bu beni oldukça mutlu etmişti, o sert kollarıyla beni kucağına almış daha sonra da hızla duvara çakmıştı. Kalçalarımı avuçluyor, göğüs uçlarımı dişlerinin arasında gezdiriyordu. Tanrım tanrım tanrım! Ateş bedenimi ele geçiriyor, irademi kaybetmeme neden oluyordu. O gece kaç defa patladım, kaç defa ulaştım cennete bilemiyorum lakin bildiğin tek bir şey var, o günlerde yaşadığım her şeyi unuttuğum. Gerçekten de unutturuyordu insana, o dakika onun dışında hiçbir şey düşünmez oluyorsunuz. Dünyadaki her şey önemini yitiriyor sizler için, sadece kucağında olduğunuz erkeğin ateşini düşünüyorsunuz o kadar. Uzun bir geceydi, gencin bu kadar dayanması bile beni şaşırtmaya yetmişti. Her zaman olduğu gibi odada çıkıp, soluğu köşkün bahçesinde aldım. Rüzgarlı bir hava vardı, pelerinim ayaklarıma dolanıyor koşarken az daha düşme tehlikesi yaşıyordum. Köşkten domus doğru koştuğumda, Agrippina'nın odasının mumunun halen sönmediğini farkettim. Odasından çıkan ışık bahçeye sıçrıyordu. Hızla odama geçtim, o kadar sessiz yürüyordum ki, kendim bile nasıl yürüdüğümü merak ediyordum. Agrippina'nın odasının önünden geçerken nefes nefeseydim, az daha kalbim ağzımdan fırlayacaktı. Kapısı kilitli değildi ve biriyle konuştuğunu farkettim, az daha olsa bekledim. İçeride bir kişi daha vardı, Agrippina'nın tek konuşuyordu. Karşısındaki biz hizmetli gibi davranıyor, Agrippina ne derse "peki efendim" diye yanıtlıyordu. Foyamın ortaya çıkmasından korktuğum için hızla odama çıktım, kıyafetlerimden kurtulup zor da olsa kendimi yatağa attım. Çok geçmeden etraf aydınlanmaya başladı, odamda hafif bir serinlik vardı, uyudum. Çok geçmeden nedimem, "Efendim uyanın, misafirleriniz kahvaltıya indi." deyince uyandım. Yatağın aşağısına kadar bedenimi sürükledim ve zor da olsa ayakkabıları giymeyi başardım. Yüzümü yıkamam için altın kasede getirilen ılık suyu tenime değdirince uyanabildim zira yorgundum. Dün gece hayli zevkli ve hayli yorgun geçmişti benim için. Kollarımda oluşan hafif morlukları kapatmak adına uzun bir stola giyip, mücevherlerimi takıp aşağıya teşrif ettim. Salona geldiğimde annemler masanın iki uçuna oturmuş benim teşrif etmemi bekliyorlardı. Odaya girer girmez Agrippina, "Hayli yorgun görünüyorsun Valeria, uykunu alamadın mı yoksa?" deyince gözüm döndü. Kafamın içinde ışıklar patlamaya başladı, biliyordu biliyordu, aşağılık fahişe biliyordu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MESSALİNA
Historical Fiction"Ben Messalina, ihtişamın ve gücün yegane sahibesi, tanrıça Vesta'nın düşmanı ve imparator Caligula'nın katili, masum Imparatoriçe. Kimse bilmemeli yaptıklarımı, tanık olmamalı günahlarıma ve kimse işitmemeli iniltilerimi zira ben bu dünyada ki şeh...