Meraba arkadaşlar :)) Hikayeyi beğendiniz mi bilmiyorum o yüzden yorumlarınızı merak ediyorum. Daha başlarda olduğum için biraz amatör takılıyorum ama aklımda çok güzel fikirler var,takipte kalırsanız ve yorumlarsanız sevinmiş olurum sizi seviyorum ♥
Sabaha kadar dertleştiğim bir insanın olması gerçekten güzeldi ama uykuyu çok sevdiğimden ötürü biraz zorlanmıştım. Doruk beni uyutmamakta kararlıydı ki gece bana zorla 3 bardak kahve içirmişti.
-Günaydın uykucu
-Günaydın diyip gülümsemiştim. Gülümsemem çokta uzun sürmemişti saat 11 olmuştu ve ben hayatımda ilk defa bu kadar süre uyuyabilmiştim. Apar topar kalmak yerine güneşli bir pazar sabahının tadını çıkarmak oldukca zevkli gelmişti.
Üstümü değiştirmem için salona inen Doruk çoktan beni çağırmaya başlamıştı bile. Direnecek şansım olmadığını anlamıştım çoktan. Yüzümü soğuk suyla yıkamak için banyoya yöneldiğimde dün makyajımı silmediğimi farketmiştim. Güzelce temizlendikten sonra aşşağının yolunu tuttum.
Doruk,Meli'yle beraber kahvaltı hazırlıyordu. Ah,sakar Doruk bu çocuk gerçekten iyiydi,akla gelebilecek her anlamda.
Aile toplanmıştı,annemin gönlünü almıştım ve babam bugün daha iyi olduğum için mutluydu.
Düşünmeden edememiştim,babam mı aramıştı yoksa Doruk'u? Hiç umrumda değildi aramış olsa bile iyi olmuştu.
Ailem Doruk'u çocukluğundan beri tanıdığı için 2. çocukları olarak benimsemişlerdi. Doruk'un maddi durumu bizim gibiydi ama Doruk benden daha farklıydı. Ben hep kendimi şımartırdım fakat o parayla mutlu olan biri değildi. Küçük yaşta annesini kaybettiği için ona hep daha yakındım. Tek çocuk olduğu için tek varlığı olan babasını herşeyden öte tutardı.
Kız arkadaşları çok olmuştu fakat aşık olduğu kızlar sayılıydı. Diğer erkeklerden farkı bi kalbinin olduğunu bilip hissetmemdi.
Pazar kahvaltılarının hep sıkıcı geçmesine rağmen bu pazar çok keyifli geçmişti. Doruk'la olan çocukluğumdan konu açılmıştı hep anılarımız gerçekten mutluydu.
Dışarı çıkmamız için izin bile almaya gerek duymamıştık. Planlı davranmak tam bana göreydi, Doruk'la yürüyüş yapmak için eşofman tercih etmiştim. Gene sade bir makyajla,saçlarımı dalgalı bırakmakla yetinmiştim.
Doruk'u zorla deniz kenarına yürüyüş yapmaya ikna etmek zor olmamıştı. Onun vücudu gayet yerinde,kasları olan biriydi. Hayatının çoğu sporda geçiyordu.
Kendimizi çok yormadan eğlenceli bir yürüyüş yapmıştık. Kahve içmek için bir kafeye oturmak güzel fikirdi. Doruk'u oturması için masaya gönderdiğimde ben lavaboyu bulmaya çalışıyordum. Hafif bi parlatıcı sürdükten sonra saçlarımı ellerimle karıştırdım. Eşofmanlada gayet iyiydim ama garip geliyordu.Çoğu zaman topuklularla gezdiğim için spor ayakkabılarım ayağıma masaj gibi geliyordu.
İçeriye doğru yöneldiğimde ayaklarım adım atmayı bırakmıştı. Berke'nin arkadaşlarının yan masada oturduğunu görmüştüm. Abartılacak birşey yoktu ama tam unutmaya çalıştığım anda Berke'den geriye kalan izler,anılar,arkadaşlar bile canımı yakmaya yetiyordu.
Doruk'un yanına oturduğumda moralimin bozuk olduğunu anlamıştı. Bakışlarımdan bile anlayabiliyordu. Doruk sandığımdan bile fazlaydı aslında. Beni bile benden iyi biliyordu.
-Anlatacak mısın artık?
dediğinde gözümü daldığı yerden çekerek ona baktım. Yapamazdım. Anlatırsam ağlardım. Tam bir sulu gözüm. Ama o acının tarifini yıllar geçse bile nasıl bişey olduğunu tarif edebilirdim.
Gözlerimin dolduğunu farkeden Doruk'u bi anda yanımda otururken buldum. Sarıldığını farkettiğimde içimde bi acı oluştu. Yan masada bize hayretle bakan Berke'nin arkadaşlarının fısıltılarını hissedebiliyordum. Canımı acıtmak için gelmiştim herhalde buraya.
-Az çok ne yaşadığını biliyorum İzgi,ama senin hepimizden güçlü olduğunu biliyoruz egoist bayan. Kalbinde ki yaraların üstünü örtmek yerine yaralarını iyi etmeye bak.
-Artık geçsin istiyorum Doruk,uyuyup geçmesini istiyorum onu da başaramıyorum. Her türlü mutlu olabilirim ama ben gülerken bile kalbimin en kuytu köşesinde ufak bi acı kalmadan gülmek istiyorum.
Gözlerimden akan yaş aslında içimi birine anlattığımdan dolayı bir rahatlamaydı. Daha Sinem'e bile anlamamıştım, içimi dökememiştim. Doruk son sözlerimden sonra bana daha sıkı sarılmıştı. Artık Berke'nin arkadaşlarını umursamıyordum. Kulağıma bağıra bağıra konuşsalar bile hissetmezdim.
Kahvelerimiz geldiğinde sarılmaktan vazgeçip gözlerimi sildi ve burnumdan öptü. Burnumu hep severdi ve öperdi. Bu benimde çok hoşuma gidiyordu aslında. Mutlu olmak için küçücük bir öpücük bile yetiyordu.
Doruk'un kahvenin yanına neredeyse bir tabak dolusu çikolata getirtmesi tebessümün dibine vurmama yetmişti. Sanki sabah hiç kahvaltı yapmamışcasına önümde ne varsa yiyordum kahvemle.
Hesabı istedikten sonra kalmak için eşyalarımızı topluyorduk. Doruk önde ilerlerken ben ona yetişmeye çalışıyordum. Kafeden çıkmak üzereyken bir ses duymamla olduğum yerde kalmam bir oldu.
-Yeni sevgilin Berke kadar sevdi mi bari seni?