4. Bölüm

56 4 1
                                    

Bağırmalarımı kimse umursamıyordu bile. O kadar güçsüzdüm ki ayırmaya çalışsam rahat bir tane yumruk yerdim.

Herkesin sanki film izler gibi kavgayı izlemesi ayrı bi ironiydi. Bu böyle devam ederse Doruk'un dövdüğü çocuk-yüzü kandan gözükmeyen çocuk- ölebilirdi.

Cesaretimi toplayıp kendimi kavganın içine attığımda Berke'nin grubundan bir kızdan sağlam bir tokat gelmişti,cidden böyle bi tokat yememiştim hiç.

Seni adi sürtük! Üstümde eşofman olduğunu hatırladığımda düştüğüm yerden kalkmıştım bile.

-Sen ne yaptığını sanıyorsun?

dediğimde bir tokatta ben atmıştım. Durum 1-1 olmuştu, içimden önce hamle yapan kazanır bebeğim dediğimde saçlarından kavrayıp altıma almıştım bile.

Olay Doruk'tan çıkmıştı artık bende sinirimi alamayıp bütün öfkemi,sinirimi,acımı çıkarıyordum. Berke'nin ölümünden bu yana ciddi anlamda rahatlamıştım.

Dövmekte olduğum kızın suratını mahvetmiştim,dahada vuracaktım. Elimi kaldırdığımda göz ucuyla Doruk'a baktım.  Çoktan hırsını almış,çocuğu kanlar içinde bi köşeye bırakmıştı. Beni izleyen gözleri gülüyordu.

Hadi ama,bu yaptıklarımız neydi böyle? Ben ilk defa kavga etmiştim,ilk defa biri bana tokat atmayı denemişti.

Son darbeyi indirdikten sonra kızı rahat bırakmıştım.

-Bir daha karşıma çıkma,bu kadarla bırakmam.

Etrafta kahkalar kopuyordu. Durum 1-1'den on adım öndeydim. Etraftan gelen sözler egomun tavanlarda olmasını sağlıyordu.

Eşyalarımı alıp herkesin bakışları arasında kafeden çıkmıştım. Arkamı döndüğümde Doruk gülerek bana yaklaşmaya çalışıyordu.

-Hem güzel hem kötü kız,sevdim seni

Kahkahalar atıyordu. Oda sinirini atmış olacak ki gerçekten sesi mutlu çıkıyordu-gülüşünü hep kıskanmışımdır-.

Bir süre sonra istemsiz bende gülüyordum. Aslında ona sinirliydim. Ne olursa olsun o kafeden çıkıp gitmeliydik. Bir saniye bile beklemeden oğlanın üstüne yürümesine anlam veremiyordum. Tamam, bana değer verdiğini biliyordum ama bu kadar büyütülecek birşey değildi.

Ben kendimden nefret ediyordum,ilk defa böyle birşey yaşamıştım. Ben klasik şımarık,havalı bir tiptim. En azından dışarıdan öyle adlandırılıyordum. Böyle bişey yaptığıma hala inanamıyordum.

Ve kavga ettiğimiz insanlar,en değer verdiğim insanın yakınlarıydı. Kendimden nefret ediyorum!

Berke burada olsaydı nasıl yüzüme bakardı? Ondan önce ben onun nasıl yüzüne bakabilirdim.

Dalgınlığımı gülmeyi kestiğimde anlayan Doruk beni izliyordu. Canım gerçekten sıkılmıştı ve her halimle belli ediyordum bunu. Ne olursa olsun Doruk yanımdaydı ve ona sarılmayı o an çok istedim.

Küçük çocuklar gibi gözlerim dolduğunda Doruk'a doğru yöneldim ve sarıldım.

-Hadi ama İzgi,ağlayayım deme. Bu t-shirt kaç para haberin var mı?

Dediğinde gülmüştüm,gülmemin etkisiyle gözlerimde dolu duran yaş yanaklarımdan süzülmüştü.

-Markaysa hemen ağlayıp zırlayıp durmam lazım,İzgi olmak bunu gerektirir!

Yorucu bi günün son gülmeleriydi bunlar. Akşam olmuştu,hava kararmıştı. Arabaya bindiğimizde üşüdüğümü hissettim.

Ah,Doruk beni benden iyi biliyordu tabikide oda anlamıştı. Ceketini çıkarıp üstüme örttü. Eve doğru giderken gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu.

Bu konu tabi ki burda bitmeyecekti,Doruk'la daha konuşulacaktı.

Ağladıktan sonra çok güzel uyurdum hep. Gene aynısı oldu.

Bu uyku huzurların nirvanasıydı.

BENİM GÖKYÜZÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin