***
Blake yavaşça otoparka girdi ve arabasını park etti. Arabadan çıkarken gözleri birini ararcasına dikkatli bir şekilde kampüse bakıyordu. Ormanlık yol boyunca biraz yürüdü. Kampüse ulaşması zor olmadı ve daha binaya girmeden onun çıktığını gördü. Alona Blake’e doğru baktı ve gülümsedi.
-Hey!
Ona doğru koştu ve öpüştüler.
-Eee? Bugün ne yapıyoruz?
-Sen ne istersen onu bebeğim.
-Aslında, bir kaçamak yapmak iyi olurdu. Florida’ya gitsek. Güzel bir tatil yapsak ve arkamızda ki her şeyi bir süreliğine de olsa unutsak ha, ne dersin?
-Olur, derim.
Alona, kıkırdadı ve Blake’e daha çok sarıldı. Arabaya binip doğruca Blake’in dairesine gittiler. Gittiklerinde, Alona hemen küçük kırmızı bir bavul çıkardı. İkisininde eşyalarını bu bavula koydu ve koyarken Blake’e hafifçe gülümsedi. Blake kaşlarını kaldırdı ve parmağını bavula doğru uzattı.
-Sence hepsi sığar mı?
-Kesinlikle.
Alona, eşyaları bavula yerleştirirken Blake ona yardım etmek istedi fakat Alona, kendisinin yapabileceğini söyledi. Sonra, Blake, televizyona doğru baktı ve ellerini çırptı. Havada bir hologram belirdi ve ışıklar Blake’in yüzüne doğru yansıdı. Blake bir kanal adı düşündü ve o kanal hemen ekranda belirdi. Haberler henüz başlamıştı. Alona, işini bitirdikten sonra Blake’e katıldı ve beraber televizyon izlemeye başladılar. 2055 yılının en sıcak mevsimi yaşanıyordu. Küresel ısınma durdurulamamıştı fakat gelişen teknolojiyle insanlar artık kendileri için izole ettikleri alanlarda daha uzun ve sağlıklı yaşayabiliyorlardı. Tabi, bunlar zengin insanlardı. Her zamanda olduğu gibi, 2055 yılında da sadece zenginler en güzel ve kaliteli hayatı yaşayabiliyordu. Yapay hareketleri neredeyse hiç belli olmayan robot sunucu, günün en önemli haberini verirken tıpkı insanların mimiklerine benzer taklit bir endişe ifadesi takınıyordu. Habere göre, oldukça sıkı önlemleri olan bir klonlama merkezinden, 30 yıllık olan bir klon kaçmıştı. Erkekti ve oldukça uzun boylu olduğu söyleniyordu. Ekranda beliren resim sarışın soluk benizli bir adamdı. Sunucu, insanların bu adamı görmesi dahilinde hemen polisi aramasını söylüyordu. Klon, insan hayatı için saldırgan ve tehlikeli olabilirdi. Blake, rahatsızca yerinde kıpırdandı ve Alona’ya baktı. Onun gözleri dolmuştu. Blake hemen elini çırptı ve her şey kapandı.
-Tatlım, ne oldu? İyi misin?
-Şey, ben… İyiyim. Sadece…
Alona sustu ve gözlerini tek bir noktaya kilitledi. Sonra konuşmaya devam etti.
-Bu haberi görünce, aklıma kendi klonum geldi. Onu hiç görmedim. Yani, muhtemelen kimse kendi klonunu görmemiştir. Bu, çok tehlikeli, öyle değil mi? Sadece, onun ne halde olduğunu düşündüm. Benim yaşadığım hiçbir şeyi yaşayamayacak, öyle değil mi?
-Tatlım, hayır, böyle düşünme…
Alona, başını Blake’in omzuna koydu ve ağlamaya başladı. Öyle içten ağlıyordu ki, biri onu bu halde görse oldukça şaşırabilirdi. Modern insanın, hayatta artık çok fazla acı çekeceği bir şey kalmamıştı. Teknolojinin imkanları dahilinde insanlar çok daha uzun yaşıyordu ve üstelik onların yedek parçaları olan klonlar vardı. Ölüm bile artık sıradandı. Aşk acısı mı? İnsanlar artık daha kolay tanışıp, ayrılabiliyorlardı. İnsanlardan kimseyi kendilerine uygun bulamayanlar ise, insanımsı robot yöntemine başvuruyorlardı. Şaşırtıcı ki bu oldukça pahalıydı ve insan neslinin devamının korunması için çok yaygın bir seçenek haline getirilmemişti. Alona ağlamayı bıraktı ve sonra başını yavaşça Blake’in omzundan kaldırdı. Blake onu öptü ve “Umarım, hiçbir zaman klonlarımızı kullanmaya ihtiyacımız olmaz.” Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tıpkı Senin Gibi
RomanceBlake ve Alona, 2055 yılında, gençliklerinin baharını yaşayan ve birbirlerini çok seven iki gençtir. Fakat Alona'nın ölümüyle Blake, Alona'nın klonu ile ilgili zor bir karar vermek zorunda kalacaktır.