Arkadaşlar, yeni bölüm sizlerle! Arayı fazla açtığımı biliyorum ama şu aralar çok yoğunum. Haftanın 6 günü dersaneye gidiyorum ve şu an yazmak benim için biraz zor. Lütfen oy verin ve yorum yapın, sizi seviyorum!
Bayan Brook, gözleri yaşlı halde Blake’e bakarken, Lona’da çoktan aşağı inmiş onları izliyordu. Blake, önce ne yapacağını bilemedi. Ne yapabilirdi ki? Annesinin bu olaydan haberi vardı ama yine de onun bunu yapmış olmasına inanamıyordu işte. Kazadan sonra kendisine kızının klonunu görmeyeceğine dair yemin etmişti. Fakat kızını görme duygusu o kadar ağır basmıştı ki, bu klon bile olsa, oydu işte. Farklıydı belki, ama onun gibiydi. Acılı kadın yavaşça içeri girdi. Lona, korku dolu gözlerle kadına bakıyordu.
-Maggie, lütfen otur.
Kadın, elini hafifçe kaldırdı. Blake’i duymak bile istemiyordu. Yavaşça koltuğa oturdu. Kızının kopyasının olduğu tarafa bakamıyordu bile. Blake, önce ne yapacağını bilemezmiş gibi öylece kaldı. Sonra, Lona’nın yanına giderek
-Çabuk, yukarı çık!
Dedi. Kopya hiçbir şey anlamıyordu.
-Neler oluyor?
-Dediğimi yap!
Maggie, onlara doğru baktı. Şimdi, kızının kopyasını daha iyi görebiliyordu. Ağzı hafifçe aralandı. “Tıpkı onun gibi.” Diye düşündü. Sonra kaşları çatıldı. Kızgın bir sesle:
-Onu rahat bırak Blake! Dedi.
-Ama…
-Buraya onu görmek için geldim. Seni değil…
Blake, başını eğdi. Sonra Maggie’nin yanına geldi ve fısıldar bir şekilde
-Hiçbir şey bilmiyor.
Dedi.
Maggie, çelik mavisi gözlerini ona dikerek “Anlıyorum.” Dedi. Lona, hala şaşkınlık içinde duruyor ve olanları anlayamıyordu. Sonunda bazı parçaları bir araya getirdi. Bu, orijinalinin yakını olmalıydı. Fakat kimdi? Aile kavramını bilmediği için onun kim olduğunu anlayamamıştı. Kadının yumuşamış bakışlarından ve Blake’in sakin halinden cesaret alarak onlara doğru yaklaştı.
-Şey, merhaba. Ben Lona. Siz kimsiniz?
Kadın, kızının sesini bu kadar yakından duymasıyla irkildi. “Tanrım.” Diye düşümdü. Başını kaldırdığında, iri yeşil gözlerle karşılaştı. Masum bir şekilde ona bakıyor ve ne olduğu anlamaya çalışıyordu.
-Lütfen, otur.
Lona, yavaşça karşısında ki kanepeye oturdu. Sonunda birileri onu anlamıştı. Blake, hala üzgün duruyor, ikisine de bakamıyordu.
-Ne zamandır burada yaşıyorsun?
-1 gün oldu, neredeyse.
Blake lafa karıştı.
-Çıkış işlemleri uzun sürdü.
Maggie, cevap vermedi. Sonra cesaretini toplayarak konuştu.
-Onun hakkında ne biliyorsun?
Lona anlamayan gözlerle ona baktı. Sonra, kadının orijinalini kastettiğini anladı. Fakat sahi, onun hakkında ne biliyordu ki?
-Ben, pek bir şey bilmiyorum.
-Demek öyle.
Blake, hiddetle ayağa kalktı.
-Maggie, ne yapmaya çalışıyorsun?
-Kes sesini!
-Bunu ona şimdi yapamazsın, lütfen git.
-O benim kızım ve ona istediğimi yaparım!
Maggie de ayağa kalkmıştı.
Lona neredeyse ağlar bir şekilde “Neler oluyor!” Diye bağırdı.
-Bence artık gitmelisin.
Maggie’nin gözlerinden iki damla yaş süzüldü. Evet, bunların hiçbir anlamı yoktu. Kızı bir daha asla geri gelmeyecekti ve o da burada durmuş, onun adi bir kopyasıyla konuşuyordu. Hayır, hiçbir kopya kızı gibi olamazdı.
-Haklısın, gitmeliyim.
Maggie, cevap beklemeden evden doğruca çıktı. Blake, onun gidişini izlerken Lona sessizce ağlıyor ve ona bakıyordu. Aile kavramını bilmese bile o kadına karşı bir şeyler hissediyor ve onun kızı olduğunu biliyordu. Yani, o ne demekse?
-“Bana her şeyi anlatmak zorundasın Blake” dedi sessizce. Maggie, gittikten sonra Blake, koltuğa gömüldü ve bitkin bir sesle konuştu.
-Her şeyi öğreneceksin Lona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tıpkı Senin Gibi
RomanceBlake ve Alona, 2055 yılında, gençliklerinin baharını yaşayan ve birbirlerini çok seven iki gençtir. Fakat Alona'nın ölümüyle Blake, Alona'nın klonu ile ilgili zor bir karar vermek zorunda kalacaktır.