14. Bölüm

55 1 0
                                    

Çok uzun zaman oldu biliyorum ama malesef hikayeyi yazacak vaktim olamadı. Ancak şimdi yazabildim. Artık yeni bölüm sizlerle. Keyifli okumalar. Lütfen oy vermeyi unutmayın :)

Blake, önce ne demek istediğini anlayamadı. Yanımda  mı kal diyordu? Yoksa, korkuyor muydu yalnız uyumaktan? Yavaşça ona doğru eğildi. Lona, biraz ürkmüştü ve bu yüzden geri çekildi.

-Sorun ne?

-Sadece…Buradaki ilk gecem ve korkuyorum. Birazcık yanımda uyusan olmaz mı?

-Yatağın çok büyük değil…Rahatsız olmaz mısın?

Lona, gülümsedi. Karanlıkta bile gülümsemesi rahatlıkla görülebilirdi.

-Asla.

Blake, Lona’nın kendisine olan bakışlarından dolayı uzun zamandan beri içinde uyuyan o arzunun uyandığını hissetti. Alona’yla yaşadığı geceleri düşündü. Onunla sevişmeyi özlemişti. “Ne yapıyorum ben? O sadece korkuyor. Bense…” Düşünceleri meleksi bir sesle bölündü.

-Gelmeyecek misin?

-Peki, geliyorum.

Blake’in demesine kalmadan sağ tarafa doğru yavaşça kaydı. Blake, uzandığında, kalbinin çıkacakmış gibi hızlı attığını duydu. Ama bir dakika…Kalbi bu denli hızlı atan kişi kendisi değildi, oydu.

-İyi misin?

-Evet, ne oldu ki?

-Kalbin…Çok hızlı atıyor da.

Lona, bir an duraksadı. Elini kalbine götürdü. Gerçekten de öyle miydi?

-Evet, hızlı atıyor. Nedense sen gelince böyle oldu. Ben…

-İstersen gidebilirim. Yani eğer rahatsız oluyorsan…

Lona, kafasını ve bütün vücudunu ona doğru çevirdi. Sonra kollarını Blake’in bedenine doladı. Başını yavaşça onun omzuna koyduktan sonra gözlerini kapadı.

-Seninleyken asla rahatsız hissetmiyorum, dedi.

Bu Blake’i rahatlattı. Demek ki onu sevmişti.

-Bende…

***

Lona, uyandığında, yanında Blake’i bulamadı. Bu onu önce biraz korkutmuş olsa da sonra aşağı indiğini düşünerek  telaş yapmadı. Gerindi ve yataktan hızlıca fırladı. Güzel bir gün onları bekliyordu. Odadan çıkıp merdivenlerden aşağı indi.

-Güzel bir gün öyle değil mi?

Lona gülümseyerek ona baktı. Blake kafasını salladı ve “Evet.” Dedi. Lona, yavaşça ayaklarını sürüyüp masaya oturdu. Hayran gözlerle onu izliyor ve ne yaptığını anlamaya çalışıyordu.

-Acıktın mı?

-Birazcık.

-Merak etme, şimdi geliyor…

Lona, gülümsedi fakat bu güzel bir gülümseme değildi. Nedense, kendini mutsuz hissetmişti. Fakat artık dış dünyadaydı, mutlu olması gerekmez miydi? Bir noktaya baktı ve sessizce düşüncelere daldı. Acaba D-245 ne yapıyordu? Ya diğer klonlar? Herhalde rutin yaşamlarına devam ediyorlardı. Ama bu haksızlık değil miydi? Onlarında özgür olması gerekmiyor muydu? Düşünceleri Blake’in sesiyle bölündü.

-Hey! Aç olduğunu sanmıştım.

-Şey, ben…

-Ne oldu?

Lona, bir şey demeden  önündeki omleti yemeye koyuldu. Düşünceleri onun bilmemesi gereken bir şeydi. Hayır, o kesinlikle bilmemeliydi.

-Neler düşünüyordun bakalım?

-Hiç, ben sadece…Yeni hayatım hakkında düşünüyordum. Herşey biraz…

-Ani oldu, evet.

-Fakat, bundan hiç şikayetçi değilim.

Blake gülümsedi. Sonra bir şey hatırladı ve durdu.

-Dün gece…

-Dün gece çok güzeldi. Yani, yanımda uyuman. Dün burada ilk gecemdi ve her yer çok karanlık gelmişti.

-Biliyorum, Lona. Ben sadece, bunun böyle devam etmeyeceğini biliyorsun değil mi?

-Şey, tabi ki…O sadece dün için geçerliydi. Ben…

-Biliyorum. Hadi, omletini soğutma.

Kahvaltı bittikten sonra, yürüyüşe çıkmayı düşündüler. Lona, üstüne bir şeyler geçirmek için odasına çıktı. Blake, beklerken kapı çalınmıştı. “Kim olabilir ki?” diye düşündü. Kapıyı açtığında, Lona’ da çoktan aşağıya inmişti. Meraklı gözlerle kapıda ki kişiye bakıyordu. Kapıda ki kadın buğulu gözlerle Lona’ya baktı.

-Bunu yapmış olamazsın…

                                                                                                                

Tıpkı Senin GibiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin