Müdür Bey'in söyledikleri beynimde yankı yapıyordu. Yol boyu onları düşünerek çıldıracaktım resmen. Onları görme hayali ile yaşarken, şimdi ben onlarsız bir hayat mı yaşayacaktım. Beni aramamışlar bile! Düşünmeye dahi tenezzül etmemişler! Artık onlar olmadan devam edicektim. Gerçi zaten hiç olmadılar. Geçmişi unutmuşlar. Unutmayacaklarına dair söz verip, kendileri beni deniz de boğmuşlardı.
Kapıyı açıp ağır ağır salona ilerledim ve çantamı sert bir şekilde koltuğa bıraktım. Berra ve annem hiçbir şey söylemeden bana bakıyorlardı. Bende elimi saçlarımın arasına götürmüş, bir sağa bir sola yürüyordum.
"Yeter kızım, başım döndü!" Dedi annem beni koltuğa oturtarak. Çok şükür biri bu sessizliği bozmuştu.
"Anlamıyorum ben ya! Bu zamana kadar beni düşünmemişler bile! Ben ise hala onların öldüğünü kabullenemiyorum."
"Ne yani bunca zaman seni aramamışlar mı?" Diyen Berra, bana boş boş bakıyordu.
"Evet. Yani müdür öyle söyledi."
Dedim gözümden akan yaşla birlikte. Elimi alnıma, dirseğimi dizime koyarak ayağımı titretiyordum. Ortam sessiz ama sadece benim hıçkırık sesim vardı. Annem hala konuşmamıştı ki bu canımı sıkıyordu. Yanağıma süzülen yaşı sildim ve kolumu annemin boynuna doladım.
"Sen beni bırakma olur mu?" Dedim.
Kafasını hayır der gibi salladı.
"Sen benim canımsın. İnsan canından vazgeçer mi?" Dedi. Gülüyordu ama gözünden damla damla yaş akıyordu. Göz yaşını silip yanağına bir öpücük kondurdum.Berra yanımıza gelerek bizi dürttü.
"Hadi ama beni de ağlatacaksınız burda."
Annem kıkırdadı ve ikimize de sarıldı.
Pamir ve furize anneyi unutmayacaktım. Asla! Ama hayatıma devam etmeliydim. Firuze anne bana böyle öğretmişti.Çalan kapıyla üstüme çeki düzen verdim. Fisun teyze -evimizin yardımcısı- kapıyı açmaya gitti. Gelen babam olmalıydı ki yanılmamıştım.
Babamın içeri girmesiyle annemle göz göze geldik. Muhtemelen aynı şeyi düşünüyorduk. Şimdi babama nasıl anlatacaktık. Firuze annenin babamın eski eşi olduğunu biliyordum. O da benimle birlikte arıyordu. Duyunca üzülecekti sonuçta.
Anneme söylemelimiyim bakışları attım. O da bana iki gözünü yumarak kafasını salladı.Babam koltuğa oturarak "Nasılsın Berra?" Dedi.
"İyiyim Faruk Amca. Öyle, iş güç koşturuyoruz."
Babam olumlu anlamda kafasını salladı. Bana bakınca ağladığımı yeni farketmiş olsa gerek "Sen ağladın mı Hale?" Diye sordu. Kaşları çatılmıştı.
"Şeyy baba."
"Önemli bir şey mi oldu?"
"Söyleyeceğim baba ama lütfen-"
"Firuze ve pamir uçak kazasında hayatını kaybetmişler" dedi annem lafımı keserek. Niye böyle bir şey yaptın bakışı yolladım. Omuz silkmekle yetindi.
Yanına oturdum ve elini tuttum. "Beni hiç aramamışlar baba biliyo musun? Ama ben onları hala seviyorum." dedim. Sol gözümden akan yaş elime damladı. Babamdan bişey demesini bekliyodum ama gözü dolmuştu. Elini kıravatına götürüp genişletti.
"B-ben biraz h-hava alacağım." Diyerek evden çıktı.
Sesi titriyordu. Belli ki annem burda olduğu için rahat davranamadı yoksa babam bana tüm ayrıntıları anlatmamı isterdi.Bende üzerimi değiştirmek için eve gitmeliydim. Dünden beri aynı eşyaları giyiyordum.
"Ben de eve geçeyim. Bugün çok uzun bir gündü. Dünden beri aynı kıyafetleri giyiyorum."
"Ben de geliyim. Çok yoruldum. Duşa ihtiyacım var sanırım."
Arabanın anahtarını çıkarıp Berra'ya uzattım.
"Al sen kullan benim kafam çok dağınık." Dedim. Kafasını salladı ve anahtarı aldı.
"Görüşüz Esin teyze."
"Görüşürüz anne."
"Görüşürüz yavrularım. Dikkat gidin. Hale sen de üzme kendini olur mu? "
Tamam der gibi kafamı salladım ve evden çıktık.Yol boyu ikimizden de çıt çıkmamıştı. Kafamı cama yaslamış, beyaz şeritleri sayıyordum. Tıpkı o gün beni almaya geldiklerinde, arabanın arka camından, Firuze Anne ile aramıza kaç beyaz şeridin girdiğini saydığım gibi.
Arabadaki sessizliği çalan telefonum bozdu. Telefondaki Baran yazısını görünce açıp açmamak arasında karar veremedim. Çünkü ortaklık konusunu tamamen unutmuştum ve bu halde asla doğru şeyler düşünemem.
"Açmayacak mısın?"
Açmazsam ayıp olur düşüncesiyle yeşil tuşa basıp telefonu kulağıma götürdüm.
"Efendim?"
"Hale? Ortaklık fikrinden vaz mı geçtin? Çünkü saat biri geçti ve sen şirkete gelmeyince öyle düşündüm. Yani istemiyorsan eğer gerek yok."
"Vazgeçmedim. Sadece çok acil bir işim çıktı. Bir yere uğramam gerekti. Yarın halletsek olmaz mı? Kendimi iyi hissetmiyorum da."
" Tabi ki. Sesin de kötü geliyor. İyi misin? Önemli bir şey olmadı değil mi?"
Daha ne olabilir di ki?! Canımdan çok sevdiklerimi kaybetmişim. Bundan mühim daha ne olabilir?
"İyiyim iyiyim. Sadece biraz grip oldum. Hava değişimi sanırım."
"Öyle mi! Geçmiş olsun o zaman. Yarın görüşmek üzere."
"Teşekkür ederim. Görüşürüz." Dedim ve telefonumu çantamın içine attım.
"Kimdi arayan?"
Berra'nın sorusuyla aval aval suratına baktım. Tabii ya! Ona bu ortaklık fikriyle ilgili hiç bir şey bahsetmemiştim. Tamamen aklımdan çıkmış.
"Ben sana söylemeyi unuttum ya! Benim bir liseden arkadaşım vardı. Baran. Şirketleri batıyordu. Bize bir ortaklık teklifi ettiler. Bende kabul ettim. Üzgünüm sana söylemeyi unuttum ama tamamen aklımdan çıkmış."
"Sorun değil. Peki ne dedi sana?"
"İşte bugün imzalıyacaktık belgeleri ama unuttum. Aklım başka yerdeydi. Yarına erteledik. Yarın imzalıyacağız."
"Tamam no problem."Uzandım ve radyoyu açtım. Sezen Aksu'nun Düş Bahçeleri çalıyordu. Ben de şarkıya eşlik etmeye başladım.
Yürüyorum düş bahçelerinde
Gördüm, düşümden büyük bahçe yok
Yüreğimin kuşları konmuş telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok
Neşesi gurbet selamlarından çokA benim dilsiz dillerim, a benim sessiz ellerim
Yakala, saçından tut hayatı, çevir yüzüne, öp, öpDuruyorum vaktin seherinde
Değiştirdim takvimleri, gece yok
Yüreğimin kuşları konmuş telgrafın tellerine
Neşesi gurbet selamlarından çok
Neşesi gurbet selamlarından çokA benim dilsiz dillerim, a benim sessiz ellerim
Yakala, saçından tut hayatı, çevir yüzüne, öp, öp
"Aaa! Yeter ama! İyice depresyona girdin. Bende üzülüyorum seni böyle görünce. Kendini düşünmüyorsun bari beni düşün."
Dedi ve radyoyu kapattı.
"Sen beni eve bırak. Yarın sabah beni alırsın. Bir daha taksiyle falan uğraşma."
"Peki tamam."Arabın durmasıyla tek gözümü açtım. Başımın ağrısıyla uyuya kalmışım sanırım.
"Yanında kalmamı ister misin?
"Yalnız kalmak istiyorum."
"Bir şey olursa mutlaka beni ara!"
Kafamı sallayıp yanağından öptüm ve arabadan indim. Kapıyı kapattığım anda Berra camı indirdi.
"Hale!"
Kafamı kaldırıp ona baktım.
"Hı?"
"Ben hep senin yanındayım bunu unutma olur mu?"
"Tamaamm Berra. Bi gidemedin haydii!"
Diyerek güldüm.
"Görüşürüz aşkiletom."
Bende ona öpücük gönderek evin kapısına doğru yürüdüm. Çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım ve içeri girdim. Çantamı ve hırkamı gelişi güzel fırlattım ve odama çıktım.O kadar mutsuzdum ki şuan. Sanki her şeyimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Öyle değil miydi zaten? Onlar benim her şeyimdi ve ben bugün onları kaybettim. Baş ucumda duran, Firuze Anne ve Pamir ile olan fotoğrafımı aldım. İstemsizce göz yaşlarım aktı. Ayakklarım beni tutmak da zorlanıyordu. Yavaşça yere oturdum.
Neden ben? Bu soruyu çok düşündüm. NEDEN BEN?Fotoğrafı arkasına çevirip yazıyı okumaya başladım. Akan gözyaşlarım gözüme sürdüğüm rimelle birlikte fotoğrafa damlayıp küçük halkalar oluşturuyordu.
Fotoğrafı göğsüme bastırdım ve ayaklarımı kendime çektim.
Sizden ayrılırken, sizi son kez göreceğime inanmazdım. İçimde hep bir yeniden görme umudu vardı. Ama bugün sizle beraber benim umutlarım da öldü.
Ümit, hayat boyunca sürer ve ölümle sona erer ve artık Ümit gidince, yaşamak zevki de gider. Benim yaşama zevkim kalmadı artık.
Cümleten başımız sağ olsun, umutlarımızı kaybettik.
.........
Yorumlarınızı bekliyorum.
Nasıl olmuş?
Yeni bölümde görüşmek üzere💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
Teen FictionKüçükken yurtta sıkı fıkı bir arkadaş olan iki karakterden birini evlatlık alan aile o iki arkadaşın arasına mesafe sokar. Biri şehrin öbür ucuna giderken diğeri ise Eli kolu bağlı elinden hiç bir şey gelmemiş bir şekilde arkadaşının yasını tutar. Y...