"Ne zaman yaşamını anlamsız, yüzeysel ve sıkıcı bulmaya başlarsan, şu dünya üzerinde kaç günün olduğunu düşün ve bu bilinçle davranışlarını gözden geçirerek yönlendir."
1 HAFTA SONRA...
"Hale telefonumu gördün mü?"
Başımı dosyalardan kaldırıp gözlerimi onla buluşturdum.
"En son toplantı odasında bırakmıştın. Baktın mı oraya?"
Kaşlarını havalandırıp koşar adımlarla odamdan çıktı. Arkasından gülerek baktım.Sandalyeme yaslanarak kafamı geri attım. Çok yorulmuştum. Sanırım bir kahveyi haketmiştim. Telefona uzanıp sekreterimi aradım ve telefonu kulağıma götürdüm.
"Odama Şekerli türk kahvesi getirir misin?"
O anda kapım çalındı ve içeri baran girdi. Kafasıyla selam verip karşıma oturdu.
"Biz onu iki şekerli yapalım" Diyerek düzelttim. Ardından da telefonu kapattım."Nasılsın Hale?"
"Çok yorgunum. Sabahtan beri dosyaları inceliyordum. Gözlerime ağrı girdi." Dedim. Ardından da devamını getirdim.
"Hayırdır? Ne söyleyeceksin? Durduk yere gelmezsin sen odama." Dedim gülerek.
"Ah nasıl da tanır arkadaşını!" Dedi kahkaha atarak. Şu an onun taklidini yapmamak için kendimi zor tutuyordum.Kapı çalındı ve içeri kahvelerle birlikte sekreterim girdi. Kahveleri önümüze koyup dışarı çıktı.
"Ee söyle bakalım!" Dedim kahvemi yudumlarken.
"Pamir gelecekmiş yarın şirkete. Artık onun imzalaması gereken dosyaları yarın hallederiz."
Güldüm. Baran arkadaşım olmasaydı kesinlikle imzalamazdım ama işte.O gün Pamir Bey'i gün boyu bekledik ama ne bir haber, ne bir mesaj atmıştı gelmeyeceğine dair. Üstelik onun yüzünden de bazı toplantıları ertelemiştim ama beyfendi gelmeye tenezzür etmemişti. Ertesi günü Baran'ı arayıp imzalaması gereken dosyaları ayaklarına getirmesini istemişti. Ben de ona inat duruma karşı çıkmıştım.
"Gelsin bakalım!" Dedim imalı bir ses tonuyla.
"Öyle düşünme Hale! Pamir'i tanısan aslında çok seversin. Ne kadar merhametli olduğu yüzünden belli." Dedi. Gülmemek için kendini zor tutuyordu. Ben gülünce oda kahkaha atmaya başladı.
"Ah! Hadi ama kimi kandırıyosun?"
"Belki biraz gerçeklik payı vardır?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Olmadı değil mi?"
"Hayır!"
İkimiz de kahkaha atmıştık. Kahkahamızı içeri hayvan gibi giren Berra bölmüştü."Ya kızım! Telef-"
Karşısında Baran'ı görünce gözlerini kocaman açtı.
"Ah pardon! Çok özür dilerim! Önemli bir şey mi konuşuyordunuz? İsterseniz çıkabilirim."
"Hayır. Ben de şimdi kalkıyordum zaten." Dedi Baran.
"Nereye? Ah! Yani niye gidiyorsunuz? Şeyy.. Otursaydınız!"
Bu kız tam bir salaktı. Kendi kendini rezil ediyordu. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum şuan.
"Pamir'i havaalanından almam gerek." Diye açıklama yaptı Baran. Baran açıklama yaparmıydı ya? Güldüm. Umarım hislerimde yanılmam.Baran odadan çıkınca Berra sesli bir şekilde nefesini bıraktı. Tam kahkahamı atacakken Berra'nın cırlamasıyla durdum.
"Sakın Hale! Sakın güleyim deme! Fena yaparım bak! Zaten yeterince rezil oldum. Bir de sen yapma."
"Bana ne kız-" lafımı keserek konuşmaya başladı.
"Ne konuştunuz? Hayatında biri var mıymış? Kesin vardır! Çocuğu var mı? Kim olduğunu söyledi mi peki! Tanıdık mıymış! Ayırmama yardım edersin dimi? Yard-"
"Bi' sus kızım ya! Motorun soğusun? Adamı iki dakika da çoluk çocuklu yaptın! Yarın Poyraz Bey gelecekmiş onu söyledi."
Baran'ın kalktığı yere oturdu ve telefonunu masanın üzerine bıraktı.
"Acaba Poyraz da Baran kadar yakışıklı mı?"
"Yuh ama! Ne ayran gönüllü bir şeysin sen! Nasıl benim arkadaşımsın bilmiyorum!"
Beni umursamayıp konuşmaya devam etti.
"Acaba Poyraz da Baran kadar çekici mi?"
Gözlerimi binlerce kez devirdim.
"Bilmiyorum Berra'cığım. Adamı daha görmedim. Kim olduğunu da bilmiyorum. Yarın gelecekmiş şirkete o zaman analizini yaparsın!" Dedim sesimi yükselterek.
'İyi tamam be!' Bakışlarını atarak arkasına yaslandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF
Teen FictionKüçükken yurtta sıkı fıkı bir arkadaş olan iki karakterden birini evlatlık alan aile o iki arkadaşın arasına mesafe sokar. Biri şehrin öbür ucuna giderken diğeri ise Eli kolu bağlı elinden hiç bir şey gelmemiş bir şekilde arkadaşının yasını tutar. Y...