8. Emanet ♣

1.6K 120 29
                                    


Kulaklarımdan silinmeyen tehlikenin çınlaması, şiddetini arttırıp somutlaşarak karşıma dikilmişti.

Siyah gözler ruhumun tenha köşelerinde keşfe çıkmış gibi üzerimde gezinirken, uslanmayan bir çocuğun bakışlarından çalıntı gözleri parıldadı.

"Hiç yerinde durmaz mısın sen?" dedi benim tepkisizliğime karşı.

İnsanların benimle alaylı bir ifadeyle konuşması, son günlerde takıldığım konularda başı çekiyordu. Pembe yanaklarım ve çelimsiz vücudum beni gözlerinden alçaltan sebeplerden sadece bir kaçıydı fakat biliyordum ki, içimde yaşadığım fırtınanın sadece ufak bir çıtırtısını duysalar benimle böyle konuşamazlardı.

"Üzgünüm." Ağzımdan çıkan kelimelerin manaları, hissettiklerimle örtüşmezdi bazen. O anlardan biri tekerrür ediyor gibiydi.

"Geçen seferde üzgündün," diyerek gülümsedi.

Sessizce, baştan aşağıya siyah giyinen adamı süzmeye devam ettim. İçimdeki pasiflik mi buna sebep oluyordu, bilmiyordum ama karanlıkla, siyahla bir bütün oluşturmuş insanlar her zaman canımı sıkardı. Böyle insanları gördükçe içim titremezdi, aksine sebepsizce uzaklaşmak isterdim. Siyah giyinerek, gün ışığın çıkan ve aydınlıkta göze çarpmak için efor sarf eden bu tarz erkekler tamamen iticiydi. Benim gibi seçenekleri az birinin son tercihim bile olamazdı. Verilen ilaçlar hormonlarımın çalışmasını bozup beni etkisiz eleman kılıyor desem, Deniz'i neden bakılmaya değer buluyordum?

Karşımdaki adamın bakışları git gide yumuşarken arkamda beliren Deniz'in karaltısı önüme düşmüştü. Hastanenin fayanslarına iri hacimli, koyu halkalı bir gölge oluşturmuştu.

Deniz'in tek eli belime yerleştiğinde istemsizce titredim. Bugün, bana dokunma kotasını fazlasıyla aşmıştı. Karşımda bana ölümcül bakışlar atan bir adam varken Deniz'in korumacı tavırlarına karşı koymam sağlıklı olmazdı ama yine de bu kadar yakın durmasından hoşlanmamıştım. Anaç düşüncelerimin sonucunda, erkeklerle arasına mesafe koyma taraftarı biri olmuştum.

"Bizim prensesin sahibi mi varmış?" dedi adam, kelimeleri kibir kokuyordu. Üstelik abartılı kahkahası girişte biriken ziyaretçi topluluğunun bakışlarını bu tarafa çekmişti ve kendi dünyasında yaşayan biri olarak bu ilgiden dolayı tenimin karıncalandığını hissetmiştim.

Kaşlarım çatıldı, kahkaha atılacak ne vardı ki? Daha da önemlisi ben odama gidip uyusam olmaz mıydı? Şişeler dolusu içkiyi tüketmiş gibi dengesiz hissediyordum. Rahat hissetmek mümkün değildi, özellikle de davetsiz bakışlarla taciz edilirken. Resepsiyonun yanında, tam merdivenlerin başlangıcında durduğumuz için gelen geçen herkesin ilgi odağı oluyorduk. Bir kaç tanıdık yüz beni gördüğünde şaşırdığını belli etmiş, yüz ifadelerindeki değişimi koruyamamıştı çünkü bu zamana dek kaşlarımı çattığımı ve iki erkeğin arasında kaldığımı kimse görmemişti, ben bile cevap veremediğim sorular arasında boğulmak üzereydim.

"Senin sahibin nerede?" diye cevapladı Deniz. Başımı kaldırıp ona bakamasam da suratında çarpık bir gülüş, iddialı bir hava olduğuna neredeyse emindim. "Köpeğin tasma takmayı yine unutmuş."

Bu ağır laf karşısında benim bile gülesim gelmişti. Adamın sırıtışı anlık bir bozuntuya uğradı, kesinlikle geri cevabı benden bekliyor olmalıydı.

"Bu küçüğün neyi oluyorsun?" dedi adam ve çenesinin ucuyla beni gösterdi. "Annesi mi?"

Belimdeki oyuntuya yerleşen elin baskısıyla Deniz'deki öfkenin bana aktarıldığını hisseder gibi oldum. Parmakları mantığı olmayan bir güçle tenime gömülmüştü ve göz ucuyla Deniz'in boşta kalan elini de yumruk yaptığını görmüştüm.

NEFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin