♣Gözünüze Soğuk Su Çarpın♣

312 19 11
                                    

     Phosphorescent -Song For Zula

    "Dünya tuhaf bir yer.  Herkesin derdi çeşit çeşit. Kimilerinin ortak dertleri, kimilerinin dertleri başka insanlar, kimilerinin dertleri hayatlarında aradıkları insanın olmaması...

Bir olay, eşya ya da herhangi bir şey ve iki insan düşünün. Biri o şeyi elde etmek için delicesine bekler, çırpınır fakat diğeri ise onu istemediği halde elde etmiş ve ondan şikayet eder. Ne kadar adaletsizce değil mi? Ama şunu unutmayalım  adalet dediğimiz şey ne zaman kusursuz olarak işlemiş ki?

Etrafınızdaki duvarlara bakın daha sonra. Bazılarınız için bu duvarlar sizi koruyan kalkan bazılarınız için ise sizi bir yere hapseden zalim gardiyanlar gibi... Ne kadar faklı değil mi? Oysa biz dünyanın sıradanlığından  yakınırız. Ama değil! Sadece dünyaya nasıl baktığınız önemli. Klasikleşmiş o cümleyi söylemeyeceğim size.  Bahsettiğim de bu değil mi zaten? Atın bir kenara aynı olan şeyleri.  Soğuk suyu gözünüze çarpın! Yüzünüze değil. Soğuk suyu gözünüze çarpın ve etrafınıza iyice bir bakın.

Okula yürüyerek mi gidiyorsunuz? Hiç baktınız mı etrafınıza?Sizin gibi yüzlerce öğrencinin o saatlerde uyandığını ve hayattan bıkmış olduğunu? Yarın sabah kalktığınız da gözünüzü soğuk suyla yıkayın ve evden çıkarken yüzünüze fırından yeni çıkan bir ekmek kadar sıcak bir gülümseme yerleştirin.  Bir 'günaydın'  gönderin hayattan bıkmış hiç tanımadığınız arkadaşlarınıza. O günaydın tıpkı yüzünüzdeki gülümseme kadar sıcak olsun ve fırından yeni çıkmış sıcak bir ekmeği sokaktaki aç bir çocuğa verdiğinizde, o çocuğun yaşadığı  mutluluk kadar kocaman bir mutluluk yaşatın insanlara. Ne kaybedersiniz?

Okula servisle mi gidiyorsunuz? Sizinde bir farkınız yok! Yarın sabah kalktığınız da sizde gözünüze soğuk bir su çarpın ve o sıcak gülümsemeyle çıkın evden. Servisçinize bir  'günaydın'  çakın! Bütün bir yıl sizinle aynı serviste bulunan ve hiç tanımadığınız arkadaşlarınıza da bir 'günaydın' çakın.

Bir düşünelim... Sabah okula giderken   'günaydın' dediğiniz kız/erkek  sizi her sabah o da görüyordu. Belki sizi merak ediyordu, belki sizin haberiniz olmadan sizden hoşlanıyordu, belki de hiç tanımadığı halde sizden nefret ediyordu. Bunlar her sabah olan şeylerdi. O 'günaydın' dan sonra neler olur peki?

Sizi merak ediyorsa ona tanışmak için bir fırsat vermiş olursunuz ve hayatınıza bugüne kadar girmesini beklediğiniz kişi olduğunu görürsünüz. Sizden hoşlanıyorsa da ona bir fırsat vermiş olursunuz. Sizden nefret ediyorsa ona sizi tanıma fırsatı verir ve sizin iyi biri olduğunuzu anlar ya da siz gerçekten pislik bir insansınızdır ve sizden daha çok nefret eder. Belki de o kız/erkek pislik biridir ve haytanızda büyük bir yıkım, acı bırakır. Ama olumlu  düşünmeyi bırakmayın. Bu yıkım veya acı size gelecek için harika bir deneyim olacaktır.

Fakat hayat belkiler ile devam edemez ya! Hala ne duruyorsunuz gidin ve gözünüze soğuk su çarpın ve yüzünüzdeki o sıcak gülümsemeyle insanlara bir 'günaydın' çakın!"

Ezra panoyu delip geçen bakışları kendine çekmek için hafifçe öksürdü. Tahmin ettiği gibi bakışlar anında ona dönmüştü.

"Bunu sen mi yazdın?" derken kafasıyla panoyu gösteriyordu. 

"Şey... Evet yıl sonu konuşmamdı..."  Utanmıştı Ezra biraz, o yüzden konuşurken ayaklarına baktı. 

"Beni şaşırtıyorsun Ezra..." Fısıltı halinde çıkan sesi tüylerini ürpertmişti yine Ezra'nın.  Aklı zaten karmakarışıktı.

"Gidebilir miyiz Balk bey konuşmamız gereken önemli bir konu var." Ezra'nın aniden bunu söylemesi  Balk'ı meraklandırmıştı. Neler dönüyor? diye düşünürken bir yandan da Ezra'yı takip ediyordu.

Balk her zamanki siyah deri koltuğa yavaşça kendini bıraktı. Bu koltuğu seviyordu. Koltuğa oturduğunda sanki yumuşak bir kutup ayısı onu kucaklamış gibi hissediyordu. Koltuğa kedini bıraktığında yüzüne hafif bir tebessüm yerleşti. Eşyalarını masaya koyan Ezra ise bu tebessümün nedenini merak ediyordu.

"Sizinle konuşmam gereken konu şu Balk bey." Balk devam et dercesine başını salladı. "Bana artık burada kalamayacağınızı söylediler. Ya ceza evine gideceksiniz orada görüşmelerimize devam edeceğiz ya da ruh hastalıkları hastanesine gideceksiniz orada size tamamen sizle ben ilgileneceğim."

"Anladım... Sen hangisini düşünüyorsun?"  Tek kaşını merakını gizlemeyecek şekilde kaldırdı ve delici bakışlarını bu soru üzerine sıkışmış olan kıza çevirdi.

Hayır Balk, tuzağına düşmeyeceğim. Zafer benim edasıyla gülümsedi ve cevabını söyledi.

"Karar sizin."  Ah, hadi ama aklımdan onca mantıklı akıllıca cümleler geçerken ben bunu mu seçip söyledim? Neden aklımdan akıllıca şeyler geçerken ağzımdan aptalca şeyler dökülüyor? Balk yine de memnun olmuştu bu cevaptan.  Balk'a itaat etmesi demek kararları onun vermesi demekti.

"Kararım..." duraksadı ve Ezra'nın yine nedenini anlamadığı ama her zaman yaptığı şeyi yaptı pencereden bakarak cevabını söyledi.

"Ruh hastalıkları hastanesi..."

Sizlerden kocaman bir af diliyorum geciktiğimi biliyorum ama n'apayım her gün iki sınava giriyorum beynım anca kendine geldi. Kısa oldu ama bu geçiş bölümü diyebilirz. Artık Balk ve Ezra daha sık görüşecekler! İyi günler...

♣Kaçış Yolu♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin